Camdan yüzüme doğru süzülen ışıkla gözlerim aralanmıştı. Yatakta oturur pozisyona geçip pırıl pırıl parlayan güneşe gülümsedim. Güzel bir yaz dönemi beni bekliyordu, lisenin ilk yılını geride bırakmış ve bu süreçte oldukça yorulmuştum.
Yerimden kalkıp yerde duran bavuluma ufak bir gülücük attım ve lavaboya doğru ilerleyip yüzümü yıkadım. Bu sırada evin alt katından koşuşturma sesleri geliyordu.
'' Umay? Umarım yataktan kalkmışsındır?'' Annemin gergin sesi tüm evi doldurmuştu. Merdivenlere doğru ilerleyip aşağıya baktığımda cevap bekleyen gözlerle annemin bakışını gördüm.
'' Evet, evet kalktım. Sizce de yazlığa gitmek için erken bir saat değil mi?'' Sitem ederek odama doğru yürüdüm. Annemin arkamdan homurdandığını duyar gibi olsam da pek önemsemeyip dolabımın önünde durdum. Bir kot şort ile mavi bir bluzu seçip üzerime geçirdim. Henüz omuzlarıma değmeye çalışan düz ve kumral saçlarımı tarayıp yüzüme çok hafif bir makyaj yaptım.
'' Umay? Artık hazır mısın acaba?'' Annemin ses tonu her seslenişinde biraz daha sitemkar geliyordu. Cevap vermek yerine aynanın karşısından kalkıp bavulumu elime aldım ve merdivenlere doğru yöneldim. Biraz zorlanarak da olsa merdivenleri inmeye başlamıştım.
Sonunda merdivenler bittiğinde bahçe kapısını geçerek arabanın bagajına bavulumu yerleştirdim. Terliklerimi yere sürterek arabanın kapısına doğru ilerledim ve yerime oturdum. Artık yolculuk için hazırdım, en azından öyle sanıyordum.
***
Yazlığın kapısından içeri girmemle birlikte içim cıvıl cıvıl olmuştu. Hemen odama çıkıp eşyalarımı yerlerine koydum. Koşarak tekrar bahçeye indim.
'' Ben çıkıyorum. Zeynepler de gelmiş mi diye bakacağım'' Annem ve babamın cevabını beklemeden çıkmıştım bile. Her yazlığa geldiğimde yaptığım gibi önce kendimi kumsala attım ve biraz oturup denizi izledim. İçim bir an önce denize girmek için şimdiden kıpır kıpırdı.
Buz mavisi gözlerimi zor da olsa denizden ayırıp Zeyneplere doğru yürümeye başladım. Pek çok yazlığın arasından çiçek kokuları eşliğinde geçip Zeyneplerin kapısının önüne gelmiştim.
''Hey? Zeynep?'' Zeynep sesimi duyar duymaz kapıya çıkıvermişti. Gülümseyerek bana doğru kollarını uzatıp sarıldı.
'' Umay.. Sonunda seni görebildim. Nasıl da özlemişim.'' Geri çekilip bana içeri girmemi işaret etti. İki tarafı çiçeklerle dolu olan yolda yürüyerek iç taraftaki masaya oturduk. Annesi ve ablası da benim gibi dayanamamış ve sahile yürüyüşe çıkmışlardı.
'' Lisenin ilk yılı nasıldı?'' Gözlerini gözlerime dikmiş ve hiçbir zaman durulmayan aşk hayatımdaki yeni olayları duymak istediğini belli eder şekilde sırıtıyordu.
'' Hiç.. Ne olsun işte, yeni arkadaşlar, dersler...'' Omuz silktim. ''Elbet birinin olması gerekiyorsa o kişi karşıma çıkacaktır.'' Kafasıyla beni onaylamıştı.
Zeynep'in de konuştuğu hiç kimse yoktu. O da zamanı gelince birinin onun hayatına gireceğini düşünüyor ve o günü bekliyordu.
***
Tekrar yazlığa dönüp denize gitmek için hazırlanmaya başladım. Bikinilerimi giydikten sonra üzerime bir elbise geçirip yine merdivenleri elimdeki havlu ile koşarak indim. Anne ve babama el sallayıp koşarak arka sokağa girdim. Yağızların da burada olup olmadığını merak ediyordum. Elim şapkamı tutuyorken koşmak çok zordu ve bir anda biriyle çarpışmıştım.
Şapkamı kaldırmış, tam bağıracakken Yağız'ı gördüm.
"Yağız.. Ben de sana bakmaya geliyordum."
"Yere bakarak beni mi bulmaya çalışıyordun yani?" Sırıtarak bana bakıyordu. Koluma girip benimle yürümeye başlamıştı.
"Bugün Tuğçe de geliyor. Kız arkadaşım... Akşam hep beraber sahilde otururuz değil mi?" Soran gözlerle gözlerime bakıyordu.
"Tabi ki otururuz. Senin kırk yılın bir başı değer verdiğin biri olmuş oturmaz mıyız hiç?" Yanaklarını sıkıp gülümsedim. Sonra konuşmaya devam ettim. "Biz Zeyneple sahile gidiyoruz, kayıkların orada oluruz. Sen de hazırlan ve gel hadi?"
"Tamamdır." Göz kırparak yazlığa girdi. Ben de yarım kalmış koşturmama devam ettim.
Sahile yaklaştığımda yavaşlamaya başlamıştım bile. Kayıklara doğru göz ucuyla bakıp kumsala girdim. Kum ısınmaya çoktan başlamış ve ayaklarımı da hafif hafif yakmaktaydı. Rüzgar her an şapkamı uçuracakmış gibi esip esip duruyordu.
"Su nasıl?" Zeynep yüzüme bakıp kafasını salladı.
"Soğuk tabi ki. Nasıl olacaktı ki?"
Terliklerimizi bırakıp denize doğru ilerledik, ayağıma değen soğuk su henüz uyanamamış olan vücut uzuvlarımı bile uyandırmıştı. Uzun bir süre kıyıda suya alışmayı bekliyorduk ki bir amca bize doğru yaklaşmıştı.
"Suyu rezil ettiniz. Girmeyecekseniz gidin, yoksa ben atacağım sizi suya artık." Amcanın durumun vahametini anlatmasıyla ve daha çok da Yağız'ın geldiğini görmemiz ile kendimizi bir anda suya attık.
"Bu sefer ıslatamadım sizi yani?" dedi Yağız sırıtırken ve denize atladı.
***
Sıcak suyun altında duş alırken düşünmeyi kim sevmez? Her sene bir hikaye ile ayrıldığım yazlık anılarımı şöyle bir düşünüp sırıtırken Tuğçe'nin geleceğini hatırlayıp hızla duştan çıktım. Yine bir kot şort ve bu sefer beyaz bir tişörtü üzerime geçirip hafif bir makyaj yaptım. Merdivenleri yine koşarak inmiştim ki annem yolumu kesti.
"Yemek saati.."
"Ben az yiyeceğim o zaman. Yağız'ın kız arkadaşı geliyor." Masaya geçip hızlıca bir şeyler atıştırdım. Bu sırada telefonum çalmıştı bile.
"Alo?"
" Umay... Tuğçe geldi neredesin?"
"Geliyorum. Siz sahile geçin, ben Zeynep'i de alır gelirim." Diyerek telefonu kapattım ve hızla masadan kalkıp kapıya doğru koşturdum. Zeyneplere doğru hızlı bir koşu yaptıktan sonra nefes nefese Zeynep'e seslendim. Zeynep de en az ben kadar hızlı kapıda bitiverdi.
"Bu ne hal?"
"Tuğçe geldi. Sahile geçtiler."
"O zaman bekletmeyelim?" Yanına bir ceket alıp kapıyı çekti. Ben de bu sırada Yağız'a birkaç mesaj atıp nerede olduklarını soruyordum.
"Neredelermiş?"
"Ulaşamadım ki... Sahile girelim buluruz elbet." Omuzlarımı silkip yürümeye devam ettim. Sahile çıktıkça artan gitar sesi bizi etkisi altına almıştı bile. Göz ucuyla sese baktığımızda Yağız'ı görmüştük.
" Bizimkiler orada işte." Dedik gülerek. Gruba yaklaşıp selam verdik ve Yağızların yanına oturduk.
"Neredesiniz siz? Kaç mesaj attım."
"Arasaydın ya?" Kafamı sallayarak Tuğçe'yi öptüm. Ve kendimi gitar ile deniz sesine verdim. Çok geçmeden Yağız bana doğru eğildi.
"Biz bir eve uğrayacağız."
"Tamam, bekliyoruz." Kendimi tekrar müziğe bırakacaktım ki şarkıyı söyleyen çocuk ara verdi.
"Tanışamadık, ben Ozan." Kafamı çevirip baktığımda elini bana uzatan gitaristi gördüm.
"Umay..." Kahve rengi gözleri gözlerime kilitlenmiş, eli elimi iyice kavramışken ince dudaklarında kıvrımdan gülümsediğini anlıyordum. Teni esmer ve saçları da koyu bir kahveydi. Yıldızların altında ve ışıksız bir ortamda bu kadar çıkarımda bulunabiliyordum. Ve ses tonundaki şirinlik ile ilk bakışta verdiği 'senden büyüğüm' izlenimi uyuşmuyordu. Elimi geri çektiğimde bakışlarımı bir an evvel denize çevirdim ve bir an evvel Yağızların gelmesini umut ederek Zeynep'e döndüm.
"Senden mi hoşladı o?" Zeynep yine meraklı sırıtışı ile bakıyordu.
" 30 yaşında mıdır nedir! Hoşlansa ne olacak?"
" Abartma bence... 20 yaşında gibi."
"Ben de 15 yalnız.." Kafamı sinirli bir şekilde salladım. "
"Şey notaları göremiyorum da telefonunla flaş tutar mısın?" Ozan yine gözlerini gözlerime dikmiş cevap bekliyordu. Kısa bir süre etrafıma bakıp başımla onayladım.
"Yarın akşam ateş yakacağız, Yağızlara da söylemiştim ama... Numaranı verirsen eğer sizi de çağıralım." Çaresizce Yağızların gelmesi gereken yola doğru baktım. Onu gerçekten öldürücem.
"Olur." Ve numaram ellerimin arasından kayıp gitmişti bile..
***
Sonunda gelen Yağız'a öfke ile baktığımda neredeyse arabalarını çalmak üzere olan bir hırsızı yakaladıklarını öğrendim. Geç kalma sebepleri mantıklıydı bu yüzden de kızamadım.
Sabah gün ağırana kadar hep beraber şarkılar söyleyip oynadık. Sonunda yerimizden kalktığımızda uykumun geldiğini anlamıştım. Yürürken gitaristin de hiç sapmadan bizimle aynı yoldan geldiğini fark ettim.
"Siz de buradan? Daha önce hiç görmedim sizi?"
"Ben de sizi.." Anlamlı bir gülümse vardı yüzünde. Kafamı çevirip yürümeye devam ettim.
"Biz burada kalıyoruz. İyi geceler.." Diyerek kapıyı ittiğinde ben şaşkın bir şekilde girdikleri eve bakıyordum. Yıllardır geçtiğim sokaklarda hiç görmediğim bir insan..
"Bu arada... " kapıyı tekrar açıp bana baktı." Yarın sana mesaj atarım." Göz kırpıp içeri girdi.
"Hayırlı olsun.." Dedi Zeynep kıkır gülerken ve sol taraftaki yola döndü. Başımı döndüğü yola doğru uzatarak "Ne gülüyorsun allah allah canım."
Yoluma devam ettim ve kapıyı açarak eve girdim. Merdivenleri yine koşarak çıktım ve odama girdim. Kendimi yatağa atıp tavana bakarken tek düşündüğüm şey yarın akşam ateş yakma olayına dahil olmayı istemediğimdi. Kaç yaşında insan biraz utanır yani.. Neyse kesinlikle biz yanlış anlıyoruzdur. Sağıma dönerek camdan dışarı baktım. "Yanlış anlıyoruzdur değil mi?"Resim: Umay
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK
Teen FictionPeki siz kaç kişiyi tanıdınız? Kaç kişiye sevdim diyip sonra yanılmışım dediniz? Sizce bu kitapta gerçek aşk nerede?