▶Yazar'dan◀
Fiko kardeşinin ve yengesinin gittiğini kabul edemiyormuş gibi avcuna aldığı toprakları denize atıyordu.
Aynı zamanda da bağıra bağıra "Hayır." diye sayıklıyordu. Artık onun için hayatın bir anlamı kalmamıştı. Aslında o da buradan atlasa yeriydi.
Kapkaranlık yerde yüzüne yüzüne vuran beyaz, kırmızı ve mavi ışıklarla kıpkırmızı ve şişmiş gözlerini kıstı.
Elini alnına koyup gelenleri görmeye çalıştı. Belinde kelepçeli ve silahlı polisler ona doğru ilerliyorlardı.
Her yeri uyuşmuş bir şekilde yalpalayarak ayağa kalktı. Bir memur yanına geldi.
"Fikret Yurdakul?"
"Benim." O daha az önce olanları sindirememişken ellerine takılan kelepçelerle kendini sorgu odasında buldu.
●●●●●○○○○○
Göz göre göre ölüme terk etmişti arkadaşlarını. Bu yüzden katildi o. en büyük suçluydu o.
Kendine verdiği hiçbir sözden dönmediği gibi bundan da dönmeyecek ve asla ama asla gerçekleri anlatmayıp, suçu alacaktı.
"Ne için oradaydın?"
"İşimi yapmak için."
"Ne işi?"
"Yağmur Atahan'a ders vermek için."
"Yağmur'u neden öldürdün?"
İşte bu soruya nasıl cevap verecekti? Hadi Poyraz'a birşey uydururdu ama Yağmur'a?
"Yağmur benim eski sevgilimdi. beni tanımadığım bir adamla aldatınca gözüm karardı. Amacım sadece korkutmaktı ama ellerimden kayıp düştü. Orada bir tek Poyraz vardı. O da polise söylemesin diye onu da ittim ama başkası da varmış ki buradayım."
"İhbar eden kişi seni tanıyan biri. İsmini vermiş çünkü. Neyse ne. Orhan, atın bunu nezarete yarınki ilk duruşmaya kadar kalsın."
Kolundan tuttukları gibi çıkardılar Fiko'yu oradan. Fiko çıkarken içeriye bir başka memur girdi.
"Komiserim Yağmur Atahan'ın cesedi Kilyos Sahili'nde bulunmuş."
"Olay yerine çabuk, çabuk!"
Apar topar merkezden çıktılar. Bu sırada da Fiko nezarete atılmıştı. Hiç konuşmayıp kendi yarattığı bu kadere razı gelmişti.
Kilyos sahilinde bulunan cesedin her yerini inceleyip bir ipucu buldular.
Yağmur'un şişen montunun cebinden birkaç kelimesi anca okunan bir mektup çıkmıştı.
Okunan ilk iki kelimeyse şunlardı: Aşkım, Poyraz. Komiser anlamıştı Fiko'nun yalan söylediğini. Suçlu o olabilirdi ama dediği gibi Yağmur'un sevgilisi Fiko değil, Poyraz'dı.
Nezaretteki Fiko ise söylediği yalanın başını yakmasına sebebiyet vereceğini ama hiçbir önemi olmadığını düşünüyordu.
Zaten sırf önemi olmadığı için söylemişti bunu. Hapse gireceği artık kesindi ve dönüşü de yoktu. İtiraf etmişti. Ya da olabilir miydi?
▶Sibel'den◀
"Hocam?"
"Sibel, sana iş buldum. Deli para var. Tam senin için. Öyle telefonda anlatamam hemen buraya gelmen gerek. Konum atıyorum." deyip kapattı. Bu ne acele?
Telefonuma gelen mesajla üstüme düzgün birşeyler geçirdim. Gecenin köründe neyin aciliyetiydi bu?
Cebime elimi atıp çok da uzak olmayan yere kadar gidecek param olduğunu gördüm.
Anahtarlarla beraber telefonumu da cebime atıp ana caddeye kadar yürüdüm.
Yoldan geçen boş taksilerden birine atlayıp "Ataşehir'e abi." dedim.
Tam tahmin ettiğim gibi param yetti. Parayı uzatıp üstünü aldım. Geldiğimiz yer bir plazaydı.
Mesajda yazdığı üzere 14.kata çıkmalıydım. Kata geldiğimde karşıma bir danışma masası ve hemen yanında da deri koltuklarla dizayn edilmiş bir bekleme alanı çıktı.
Oturanların arasından Ufuk Hocamı görüp yanına ilerledim.
"Hocam?"
"Heh. Hoşgeldin Sibel. Bu Ünver Bey." deyip yanındaki takım elbiseli adamı gösterdi.
Elini uzattığında sıktım. "Sibel ben de." dedim.
Oturmam için koltuğu gösterdiğinde Ufuk Hoca neden burada olduğumu açıklamaya başladı.
"Ünver Bey'in oğlu şuan bir sebepten nezarette. İşlediği düşünülen ise büyük bir suç. Senin için iyi bir başlangıç olacağını düşünüyorum."
"İsterseniz detayları konuşmak için odama geçelim Sibel Hanım." dedi Ünver Bey.
Ayaklanıp hemen yandaki büyük odaya geçtik. Sanki herşey benim kabul edeceğim düşünülmüş gibi hazırlanmıştı. Sözleşme bile hazırdı.
"Sibel Hanım," diyerek sözleşmeyi bana doğru itti Ünver Bey. "Eğer işinizi ehliyle yaparsanız, oğlumu oradan çıkarırsanız 40.000 liranızı alırsınız."
Çüş! 40.000 mi? Bu biraz fazla değil miydi?
"Ama bu fazla de-" dememe izin vermeden 'Hayır' anlamında kaşlarını kaldırdı Ufuk Hoca.
"Neyle suçlanıyor?" dedim.
"Cinayet." diye cevap verdi Ünver Bey.
Birden öksürmeye başladım. Cinayet başlangıç için çok değil miydi?
"Ben sana güveniyorum Sibel." dedi hocam. Öksürüklerim kesilmişti.
"Ho-hocam. Benim daha hiç deneyimim yok. Cinayet başlangıç için çok yüksek değil mi?"
"Dediğim gibi, ben sana güveniyorum." Ben kendime güvenmiyorum onu ne yapacağız?
Birden buna kendim de inanamazken sözleşmeyi imzalarken buldum. Evet, artık adımın altında imzam da vardı. Aman ne güzel.
●●●●●○○○○○
Hiç vakit kaybetmeden suçlunun yanına gitmiştik. Tamam anlıyorum, bir an önce çıksın istiyorsunuz da adam daha ye girmiş nezarete.
Kilitli kapılardan birini polis arkadaşlardan biri açtı. Şuan yanımda ne Ünver Bey, ne de Ufuk Hoca vardı. Ben ise ne yapacağımı bildiğim halde unutmuştum.
Kapı açıldığında dışarı çıkarıldı ve görüşme odasına alındık.
"Fikret Bey, Sibel Yılmaz ben. Davanızı üstlenen avukat."
"Avukat Hanım, benim buradan çıkacağımı kim söyledi?"
"Babanız."
"Babam hiçbir şey bilmiyor. Ben bir katilim."
Onu biliyoruz herhalde. İşimiz de bunun öyle olmadığını bir şekilde hakime kanıtlamak.
"Yarın ilk dava var ve eğer siz bana herşeyi gerçek haliyle anlatmazsanız delillerle kanıtlamak ve sizi de yalancı durumuna düşürmek zorunda kalacağım."
"Delil bulamazsınız. Suçlu benim diyorum işte. İtiraf bu. Ben inkar etmiyorum. Neyin çabası bu?"
"Belki de sandığından daha zekiyimdir. Belki de sorguda ne dediğini, ve bulunan delili buraya kadar getirmişimdir?" dedim ve polis arkadaşların birinden aldığım ilk iki kelimesi okunan mektubu önüne uzattım.
"İlk yalanını yakaladım bile. Yağmur senin değil, Poyraz'ın sevgilisi."
Şuna açıklık getirelim. Dizi bitse de hikaye sürecek. Belki bir hikaye daha gelir.
Bir de eklemek istedim birşey var. Senaristlerin abv. Beklediniz beklediniz de bizi bir bölüme sığdırabileceğinizi sandığınız gösterge puanı toplamak istediğiniz bir FikBel'le kandırabileceğinizi mi sandınız?
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum... Sizi çoook seviyorum...♥♥♥
-Ceyda
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avukat Hanım ~FikBel~
FanfictionO koğuşun içine hapsolmam değildi önemli olan. Hatta buraya gelişim Dünya için bir iyilikti çünkü insanlar benim yüzümden hayatını kaybediyordu. Peki madem bunu biliyordum o zaman neden yapıyordum? Evet, gerçekten de Avukat Hanım haklı. Ben tam bir...