2} Roses are pink

3.3K 403 204
                                    

"Şiyah gülley çizmeyi ne zaman bıyakacaksın?"  Jennie yine Taylandlının başında dikiliyordu.

Lisa utanıp başını yere eğdi. Aradan günler geçmesine rağmen hâlâ Jennie'den korkuyordu. Aslında iyi bir çocuktu ama ne yapacağı belli olmadığı için Lisa ona karşı çekingenliğini koruyordu.

"Sen de yaptığın bütün resimlerde güneşe yüz çiziyorsun." dedi Jisoo, Jennie'ye dil çıkarıp.

"Çocuklar," dedi Sandara. O da Chaerin gibi burada çalışıyordu. "Bugün yeni bir arkadaşımız katılacak aramıza." 

Bu sırada Chaerin, elini tutan bir çocukla içeri girdi. Baştan aşağı pembe giyinmiş, saçları örgülü bir kız çocuğuydu bu. Ve yıllar sonra bile Lisa o ânı hatırlıyor hatta ona o zaman vurulduğunu düşünüyordu.

Kız Sandara'nın tam yanında durdu önce. Ardından eteğini tutup sınıfa reverans yaptı zarifçe. "Benim adım Rosé. Yeni Zelanda'dan geliyoyum. Aykadaş olalım oluy mu?" Şirince gülümseyip Chaerin'in ona gösterdiği yere oturdu. Ki orası, Lisa'nın yanıydı.

"Ağjını kapatşana yaaa! Şinek giyecek!"  Jennie ağzı beş karış açık duran Lisa'nın omzuna vururken söyledi. Bununla beraber Lisa ağzını kapattı ve yanına oturan kıza gülümsedi.

"Benim adım Lisa. Aykadaş olalım mıı?" Elini uzattı. Rosé onun elini tutup başını aşağı yukarı salladı.

"Aytık aykadaşıız." Mutluca söyledi Rosé.

"İhiii."  Lisa farkında olmadan çıkarmıştı bu sesi, fakat on beş yıl sonra bile kullanacağı bir tepkiye dönüşecekti bu anlamsız kelime.

Az sonra Rosé onun önündeki kâğıtları fark etti. En az on taneydi ve hepsinde siyaha boyanmış güller vardı. Dudaklarını büktü. "Bence siyah gülley güjel değil. Pembeye boyaaa. Pembe çok güjeel."

Ve o günden itibaren Lisa pembe güller yapmaya başladı.

Roses were Black | ChaeLisa ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin