"Merhaba, Raion."
Raion, göz ucuyla kendisine selam veren çocuğa baktı.
"Merhaba." dedi alaycı bir ses tonuyla. Ardından geriye yaslandı. Lee ve Nei yerlerine oturduktan sonra, lucy Raion'a iyice sokuldu.
Uzun bir süre sessizlik oldu. Nei, gözlerini Raion'un üstüne dikmişti.
"E...evet! Nei artık yeni arkadaşımız. Değil mi Nei?"
Nei başını hafifce sallayarak gülümsedi.
"Bunu umuyorum." diyerek, ondan onay beklermişcesine Raion'a baktı. Nei de kendisine itici gelen birşeyeler vardı. Başarıları ünvanları bir yana dış görünüşüde itici geliyordu. Beyaz saçlar , geniş omuzlar, yeşil gözler. Bilemedi, belki de sadece bahane uydurmaya çalışıyordu.
Raion sandalyeyi ittirip masadan kalktı
"Size iyi oturmalar, sınıfta işim vardı sonra görüşürüz Lee." dedi, Sanki Orada Nei yokmuş gibi davrandı. Ardından arkasını dönüp yavaşca sınıfa doğru ilerlemeye başladı,
"Hey! Raion hadi ama! " diye söylendi Lee. Lucy hemen masadan kalkarak Raion'un yanına doğru koştu "sevgilim! Beni bekle lütfen!"
"Lucy! Sende mi? Huh! Cidden çocuk gibi davranıyorsunuz!" dedi yüzünü ekşiterek. Nei, Raion'u anlıyordu. Kim olsa anında bir arkadaşı benimseyemezdi.
"Önemli değil Lee, en iyi arkadaşlıklar hep böyle başlar." dedi Nei, gülümseyerek.
"Huh? İyi o zaman. Biz de sınıfa çıkalım mı?"
Diye sordu, Lee.
Nei başını salladı, "fark etmez."
İkiside masadan kalkıp kantinin çıkışına doğru ilerliyorlardı. Kantinden tam çıkmak üzereyken, Nei kendisine çatık kaşlarla bakan mavi gözlü kızı fark etti. Nedenini bilmediği halde onu kızdırmış gibiydi. Kızın bu bakışlarını gülümseyerek karşıladı.-------
"GÜNAYDIN!" diyerek birden yatağa atladı, küçük kız kafasını yorganın içinden çıkararak hızla abisine sarıldı, ardından minik elleriyle yanakalrını sıkmaya başladı. İkiside gülüyordu.
"Günaydın abicim!"
Abisi hemen kızı durdurdu, heyecanla;
"Bil bakalım bu gün kimi büyük bir doğum günü hediyesi bekliyor?"
Küçük kız gözlerini kocaman açtı,
"Beni! Bu gün benim doğum günüm! Bana hediyemi aldın, yaşasın!" dedi ve ellerini bileştirdi. Abisi yataktan kalktı,
"Evet, ama bu hediye için bir an önce aşağı gelmelisin." dedi, ardından kardeşinin yanağına kocaman bir öpücük kondurdu.
Küçük kız hızla yataktan kalktı, kahya'nın önceden hazırladığı kırmızı elbise dolabın tam önünde duruyordu,
"Ben aşağıda bekliyorum, hızlı olmazsan hediyeyi kaçıracaksın." dedi ve gülerek odadan çıktı.
Küçük kız bu habere çok sevinmişti, çünkü koskoca malikanede belki de onun doğum gününü hatırlayan tek kişi abisiydi.
Ona her zaman güzel süprizler yapardı ve onu hep severdi.
Küçük kız kırmızı elbisesini giyip odadan dışarı çıkarak aşağı inmek için merdivenlere doğru koşmaya başladı,
"Küçük hanım lütfen koşmayın." hizmetlinin bu uyarısı ile birazcık yavaşladı.
"Özür dilerim, Rei abla." bir kaç dakika sonra gözden kaybolunca hızla merdivenlerden aşağı indi, salonun ilerisindeki oda'nın önünde bekleyen abisi ve kahya'yı gördü. Küçük kızın merdivenlerden aşağı indiğini fark edince abisi gülümsedi. Hızla abisinin yanına dogru ilerledi.
kollarını açarak üstüne atladı.
"Tamam, tamam bu kadar heyecanlı olma."
Kız, heyecan dolu gözlerle abisine baktı.
"Hediyem nerde?" diye sordu, bir yandan da meraklı gözlerle etrafına bakıyordu. Abisi, yanında duran kahya'ya işaret etti. Kahya yavaşca tam yanlarında duran odanın kapısını açtı
"Doğum gününüz kutlu olsun küçük hanım."
Odanın, dev kapıları sessizce açılırken küçük kız ardında görüdüğü şey karşısında bir an dona kaldı, oda tamamen çilekli yapılmış yiyeceklerle kaplıydı, çilekli turta, çilekli puding, çilekli kek... Ve daha fazlası. Odanın tam ortasında ise devasa bir çilekli pasta vardı. Kız hemen odanın içine girdi, yiyeceklere hayretle bakıyor ve hepsini yemek istiyordu. Şimdiden ağzının suyu akmıştı.
"Beğendin mi?" diye sordu abisi. Kız büyük bir heyecanla "bunlar çok harika! Teşekkür ederim! Teşekkür ederim abicim!"
Abisi, yiyeceklere odaklanmış kardeşini görünce ister istemez gülümsedi.
"Ee...ne bekliyorsun?"
Kız abisinin bu komutuyla hızla oratada duran pastanın yanına gitti, pastanın bir çoğu özenle dilimlenip tabağa konulmuştu bile, kız çatalı pastaya batırdı tam ağzına alacaktı ki, o mutlu gülümsemeleri adeta bir bıçak gibi kesen soğuk bir ses duyuldu odada,
"Sabah sabah bu gürültüde ne böyle!"
Abisinin gülümsemeleri bir anda yerini kızgınlığa bıraktı,
"Onun doğum günü, bunu biliyor olmalısın baba!"
Diye çıkıştı, küçük kız korkudan elindekileri masaya bıraktı.
"Ne yani! Doğum günü olması sabah sabah böyle bir rezaletle karşılaşmamızı mı gerektirir!"
Küçük Kızın gözleri dolmuştu, annesi kızın yanına gitti elleriyle çenesini sıkıca tuttu ve kendine çekti. Küçük kız korkudan göz yaşlarına hakim olamadı.
"Ben sana bir daha doğum günün kutlanmayacak demedim mi?! " diye bağırdı, abisi hemen kardeşini yanına koştu, annesinin elini hızla geriye ittirdi ve kardeşinin önüne geçti.
"O birşey yapmadı! Ben onun için bir doğum günü hediyesi hazırladım! Bırakın da istedigi gibi doğum gününü kutlasın!"
Diye bağırdı.
"Kendine gel! Annene ne hakla bağırırsın!" diye azarladı babası.
"Bu malikhanenin yasaklarına uymak zorundasınız! Burada asla doğum günü kutlanmaz! Eger kuralara uymazsan! Seni karanlık odaya atarım!" dedi küçük kıza bakarak. Ardından pastanın olduğu masayı hızla geriye ittirdi, masa büyük bir gürültü ile yere devrilrdi. Kız korkudan abisinin ceketini tutuyordu. Ağlamaklı bir şekilde,
"Özür dilerim anne, bir daha yapmayacağım. Lütfen karanlık odaya atma." dedi.
"Şşt...kimse seni karanlık odaya atmayacak ben buradayım." dedi ve küçük Kızın korkudan ağlayan yüzüne bakarak zorda olsa gülümsedi.
"Albert! Bu rezaleti hemen düzelt! Ve siz! Bir daha bu malikanede doğum günü kutlamayı aklınızdan bile geçirmeyin!"------
"Kim kendisine nefret dolu bakan birine gülümser ki? Aptal!" diye söylendi Ashi kendi kendine.
Sınıfına doğru yavaş adımlarla ilerlerken aklına Raion'un yanındaki kız geldi. Ona "sevgilim" diyordu. Kardeşinin bir kız arkadaşımı vardı. Aslında şaşılacak bir durum Değildi, yine de kardeşinin bir kızın duyuglarını anlayabilecek kapasitede olduğunu düşünmüyordu.
Sınıfın tam karşısında duran dolabından ders kitaplarını aldı, arkasını Döndüğü anda Taku ile karşılaştı,
"Birşey sorabilirmiyim?" diye sordu Taku,
"Evet?" dedi Ashi, gözlerini Taku'nun gözlerine dikti.
"A-acaba ders no-tları sende va-rmı?" diye tekrar sordu Taku, yanakları yine kıpkırmızı olmuştu. Ashi, Taku'nun yanağına dokunsa patlayacağını düşündü.
"Üzgünüm, derslerle pek ilgilenemiyorum." dedi, ve sınıfa doğru yöneldi
"Şey dur bir dakika" Taku Bu sefer Ashi'yi tam sınıf kapısının önünde durdurdu.
"Ben bütün ders notlarını aldım, istersen verebilirim." dedi gülümseyerek,
"Gerek yok, ihtiyacım olursa isterim teşekkürler." dedi ve sınıfa girdi.
'Sonunda kurtuldum.' diye iç geçirdi. Zilin çalmasına zaten az kalmıştı. Kollarını masanın üstüne koyup kafasını yasladı, zil çalana kadar belki biraz uyuyabilirim diye düşündü ki etrafdaki fısıltılar yüzünden bir türlü rahat olamadı. Tam ön sırasında oturan bir gurup konuşuyordu.
"Şu kıyafetleri görüyormusun, ne kadar da demode."
Dedi sarı saçlı kız fısıldayarak konuşsada sınıfdaki herkes onu duyordu.
"O da birşey mi? Hırsız bu."
"Siz yine iyisiniz geçen bizimle takılmak istedi biz yanımızdan yolladık, o görünüşle bizim yanımızda dolaşabileceğini düşünüyor, zavallı." birden herkes gülüşmeye başladı. Ashi hızla kafasını kaldırınca bunların ön sırada oturan kıza söylendiğini fark etti. Biraz daha dikkatli bakınca bu kızı tanıdı. Bu öğlen yanına gelen kızdı Sanny, biraz gürültüden sonra sınıfa üçlü bir kız gurubu girdi, ortadaki kız Sanny'e doğru eğildi,
"Hey sen,"
Sanny korkudan kafasını kaldıramadı,
"Hey sana diyor duymadın mı?" dedi yanında duran kız, sınıftakiler kendi aralarında gülüşüyorlardı.
"Ben birşey y-yapmadım." dedi Sanny, neredeyse fısıldayarak söylemişti. Ashi bile ne dediğini duymadı.
"Bir daha kantinde bizim masamıza oturma! Bütün pisliğini masamıza sürdün! O masa böcekler için değil! " diye azarladı. Sanny masasından kalkarak hızla sınıftan dışarı çıktı.
"Haklısın misa! Herkes yerini bilmeli değil mi arkadaşlar!" dedi sınıftan bir çocuk. Sınıftaki herkes gülerek onu onayladı.
"Aptallar sürüsü." dedi Ashi kendi kendine. O üç kız sınıftan çıktıktan sonra zil çaldı. Zilin çalmasıyla diğerleri de sınıfa girdi.
Öğretmen sınıfa girer girmez sınıfta büyük bir sessizlik oluştu, öğretmenin ardından sınıfa Nei girdi.
"Evet arkadaşlar, Nei, bu gün okulumuza kaydını yaptırdı. İyi anlaşacağınızı umuyorum. Kendini tanıtmak istermisin?" Nei başı ile hocayı onaylarken sınıfa elinde masa ve sandalye olan bir hademe girdi. Hocaya selam verip Ashi'nin yanına masayı koydu. Herkes tek başına oturduğu için aralarında iki öğrencin geçebileceği şekilde boşluk vardı. Ashi kafasını hiç kaldırmadan konuşulanları dinliyordu. Sınıf aptallarla dolu bir kazan gibiydi.
"Ben Nei, basketboll kulubü başkanıyım. Ailem londranın en zengin ailelerinden biri. İş gereği buraya taşınmak zorunda kaldık. Hepinizle tanıştığıma memnun oldum. İyi geçineceğimizi umuyorum." dedi gülümseyerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İce Snake
FantasyGüçlü olmak için neleri feda edebilirsin? Hastania ailesinde nesilden nesile geçen ,"buzu" kontrol edebilme yeteneği bulunmaktadır. Fakat aile bireyinin bu gücü elde edebilmesi için trajedik bir olay yaşaması gerekmetedir. Ashi, Hastania ailesinin...