"ASHİ!!!!" diye çığlık atarak Ashi'nin yerde yatan bedenine doğru koşmaya başladı Sanny.
Hızla Ashi'nin kafasını dizlerine koyduğundan burnunun kanadığını fakr etti ve keskin bir çığlık attı.
Sanny'nin bu çığlığı ile bütün hizmetliler başına toplandı. Ardından bay Hasima ve bayan Elly geldi.
"Ashi! Arkadaşıma birşeyler olmuş lütfen yardım edin ona!" diye bağırdı Sanny.
Bay Hasima hemen Ashinin yanına eğildi. Bayan Elly, Sanny'i yavaşca geriye çekerken Albert koşarak araya girdi.
"Albert ne oldu burada?" diye sordu Bay Hasima.
"Efendim, bilmiyorum ben leydi Ashi ile konuşurken gayet iyiydi."
Bay Hasima, Ashinin nabzına baktı. Olası degildi ama ölüp ölmediğini kontrol etmeliydi. Nabzın attığını hissedince derin bir oh çekti.
Albert diğer hizmetlileri işlerine dönmeleri konusunda uyarırken Bay Hasima, kızı kucağına aldı,"Arkadaşım! Arkadaşım ona ne oldu? Birşeyi var mı? Yalvarırım söyleyin." dedi Sanny, konuşurken gözleri dolmuştu. Bayan Elly kızın kafasını okşadı ve hafifce gülümsedi.
"Sakin ol, hafif bir bayılma, ara sıra oluyor. Genetik." diye yalan söyledi, ama Sanny buna inanmıştı.*****
"Yarını bekleyemeyeceğim." dedi ve hızla üstüne paltosunu giydi. Aynanın karşısına geçip siyah beresini de saçı görünmeyecek şekilde kafasına geçirdikten sonra, çekmecenin içindeki el fenerini aldı.
Pillerini kontrol ettikten sonra odadan çıktı. Saat gecenin üçüydü.
Bir an durakladı, "oğlum sen aptalmısın gece gece oraya gidip ne yapacaksın?" diye fısıldadı kendi kendine. Ama kafaya koymuştu bir kere, Ashi'nin odasına girecekti, istediği şey onun uyanıp kendisini görmesi idi, ona aşkını kanıtlamak için ilk adımı atıyordu ki tokat yemeyi bile göze almıştı.
Parmak uçlarında koridordan ilerlerken Ailesini uyandırmamanın zor olduğunu biliyordu.
Herşeye rağmen denemeliydi. Uzun koridoru geçtikten sonra en tehliklei yere gelmişti, 'hole' muhtemelen o uyuz karı hala uyumamıştı. Ayak uçlarında hızla kapıya doğru ilerledi, yavaşca kapıyı açtı ve hemen kendini dışarıya attı, ama kapıyı fazla hızlı kapatmıştı. Hemen kapının yanındaki geniş silindir şeklindeki bitkinin arkasına saklandı. Bir kaç saniye ardından kapı hızla açıldı,
"Kim var orada!" diye bağırdı hizmetli kadın, Taku'nun değişiyle 'yaşlı cadı'
Bir kaç adım ileriye çıkıp kontrol ettikten sonra endişheli bir biçimde içeriye girdi. Kapının kapanma sesi ile Taku derin bir oh çekti.
Hızla bahçeden dışarıya çıktı, ailesi olayı anlamadan geri gelmeiydi. Kolunu sıvazlayıp saatine baktı.
"Hadi bakalım."******
Gözlerini, sıcacık yatağında açtı. Buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu. Tam odada yanlız olduğunu düşünmüşken yatağın diğer ucunda muhtemelen yorgunluktan uyuya kalmış Sanny vardı.
Ashi elini başına koyarak doğruldu, bir yandan da Sanny'i uyandırmamaya çalışıyordu. Bir anda bayılrken gördüğü son şey aklına geldi, Raion'un kendisine bakan kan kırmızısı gözleri.
Bu düşünceleyle hızla yataktan fırladı, ama bu yaptığı haraket Az kalsın Sanny'i uyandıracaktı.
Parmak uçlarında odadan çıktı. Hızla Raion'un odasına koştu, o şu an orada olabilirdi ve Raion'a zarar verme ihtimali.....hayır düşüncesi bile kötüydü. Direk odaya daldı. Raion yatağından yatıyordu ve şu ki ablasının odaya 'pat' diye dalması onu pek etkilememişti. Raion'un bu rahatı ablasının derin bir oh çekmesine neden olmuştu.
Yavaşca yatağının başına gitti, eliyle kardeşinin yüzüne düşen saçları geriye ittirdi.
"Ah...aptal kardeşim. Sana bir şey olursa ne yaparım ben?" diyerek gülümsedi.
"Tabi...o da ablası olmasa ne yapardı değil mi?" duyduğu ses karşısında kaşlarını çattı Ashi, göz bebekleri bir anda yok oldu.
Yaptığı ilk haraket eldivenlerini çıkartmak oldu.
Hızla ayağa kalktı. Tam balkonun önünde duruyordu. Hafif rüzgarda buz mavisi saçları uçuşarak birbirine giriyordu. Yüzünde yine o her zaman ki gülümsemesi.
"Tatlı yılan zehrini fışkırtacak demek ki." dedi, sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Yere eğildi, iki elinide avucu yerek gelecek şekilde bastırdı, hızla ellerini geriye çektiğinde ise kolunu tıpkı bir yılan gibi saran iki tane buz gibi şeffaf kılıç belirdi.
"Kardeşime ne yaptın!"
Dedi Ashi, aynı şekilde fısıldıyordu, Raion uyanırsa bunu açıklayamazdı. O hızla balkondan aşağı indi. Ashi koşarak balkona çıktı, tam orada idi ağaçların ardında duruyor ve Ashi'nin gelmesini bekliyordu. Ashi balkonun sütunlarına çıktı ve dengeli bir şekilde kendini aşağı bıraktı.
Ayaklarının üstünde düz bir şekilde aşağı indi,
"Tekrar soruyorum Kardeşime ne yaptın!" dedi, o yine o iğrenç kahkahalarından birini patlattı.
"BEN SENİN KARDEŞİNE HİÇBİR ŞEY YAPMADIM...EĞER BİRŞEY YAPACAK OLSAYDIM..." gözlerini kısarak Ashi'ye yaklaştı, "ARTIK YAŞIYOR OLMAZDI.."
Ashi daha çok kızdı, biraz geriyleyip hızla O'na doğru koştu, havaya zıplayıp ilk hamlesini yaptı, ama o bir anda yok oldu, ve Ashi yere düştü. Hızla kendini toparladıktan sonra bu sefer tam arkasında belirdi, ama bu sefer elinde sipsiyah bir tırpan vardı, arasındaki kırmızı geçişler onu bir ağ gibi sarmıştı, Kocaman bir kahkaha attı.
"Sen....o elindekilerle bana zarar vermeyi mi hedefliyorsun?"GbTırpanın tek halmesiyle Ashi'yi bir kaç metre ötede ki ağaca fırlattı.
Ashi, uzun zamandır bu kılıçları kullanmadığı için oldukça pasif kalıyordu. O tekrar tırpan ile Ashi'yi fırlatacaktı ki, Ashi kılıcı ile bunu engelledi. Tırpanı kılıcı ile engellemese idi neredeyse bütün yüzünü delecekti. Ashi daha fazla buna dayanamayıp kendini hızla yana attı, o bunu fırsat bilip tırpan ile aniden ona vurdu. Damla damla kan Ashi'nin yanaklarından aşağı süzülüyordu. O tam tırpanı Ashi'nin yüzüne doğrulttu, artık gram direnci kalmamıştı. Hızla Tırpanı yukarıya kaldırdı,
"Tik Tak..."******
Yavaşca duvara tırmanıp dikenlerin üzerinden basitçe diğer tarafa geçmeyi başardı.
"Evet, acaba onun odası ne tarafta." diye düşünürken bahçenin arka tarafı aklına geldi, tabi ya aynı kendi malikhaneleri gibi orada da odalar arka tarafata idi. Şekillden sekile budanmış yeşil agaçların ve küp şeklindeki çimenlerin arasından geçti arka bahçeye gitmeye az kalmıştı ki ayağına birşey takıldı, hemen ayağını geriye çekti. Yavaşca yere eğilip baktı. Bu Ashi'nin tokası idi. İlk gün taktığı toka, gülümseyerek onu yerden aldı. Muhtemelen Ashi tokasını düşürmüştü, çünkü çok hafifce tozlanmıştı. Üzerindeki tozu silkip tokayı cebine attı. Dikkatli adımlarla bahçe avlusunda yürüdü.
Arka bahçeye ulaşmıştı. Biraz gerileyip cama bakacaktı ki ağaçların arkasından sesler duydu. Bu Ashi'nin sesiydi!
Hızla ağaçların ardına geçti, ne olacağını ve ya ne göreceğini hiç düşünmemişti. Bir anda gördüğü şey karşısında şoka girdi.
"A-ashi!?"****
Tam tırpanı yüzüne indirecekti ki Tırpan bir anda yok oldu, yüzünü Ashi'nin yüzüne doğru yaklaştırdı. Ashi haraket edemiyordu. Kan hala akmaya devam ediyordu,
"HENÜZ DEĞİL ASHİ.....HENÜZ DEĞİL...." dedi ve siyah sis bulutu ve keskin bir kahkaha ile ortadan kayboldu. Ashi nefes nefese kalmıştı. Elindeki kılıçlarla zar zor ayağa kalktı. Tam sendeleyip yere düşecekti ki dengesini sağladı. Şimdi ne yapacaktı? Ne olacaktı....? Ölmemişti...bu sefer de ölmemişti. Kılıçlarıyla beraber tam ilerliyordu ki ağaçların arkasından birisi direk Ashi'nin olduğu yere daldı. Bu Taku idi. Taku Ashi'yi görünce şoka girdi, Ashi gözlerini bir anda normala çevirdi.
"A-ashi?"
"T-taku? S-senin burada ne işin var?!" Taku haraket etmiyordu. Gözlerini ayırmadan Ashi'ye bakıyordu. Ashi'nin kılıçları bir anda yok oldu,
"T-taku bak...açıklayabilirim. S-sadece beni dinle tamam mı?" dedi ve elini Taku'ya uzattı. Anlındaki kan hala akıyordu ve zar zor ayakta duruyordu. Taku bir anda arkasına bile bakmadan oradan uzaklaşmaya başladı. Ne yapacağını ve ne olduğunu bilniyordu ama gördükleri karşısında şoka girmişti. O kılıçlar ve gözleri....o an istediği tek şey oradan çıkıp gitmekti. Ashi arkasından gidecekken dengesini kaybedip yere düştü.
"T-taku...."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İce Snake
FantasyGüçlü olmak için neleri feda edebilirsin? Hastania ailesinde nesilden nesile geçen ,"buzu" kontrol edebilme yeteneği bulunmaktadır. Fakat aile bireyinin bu gücü elde edebilmesi için trajedik bir olay yaşaması gerekmetedir. Ashi, Hastania ailesinin...