4 - Utanç

1.9K 139 415
                                    

"Levi?" Eren'in sesi oldukça endişeli çıkmıştı. Zaten endişeliydi ama, bu kadar belli edeceğini kendisi de düşünmemişti.

"Hm?" Sohbeti fazla uzatmak istemiyordu. Ama, başlayış biçiminden, uzayacağı belli olmuştu.

"Neden böyle düşüncelisin?"

"Daha önce tekrar ettiğim gibi, özel hayatıma karışamazsınız. Söyleme gereği de duymuyorum."

"Neden böyle davranıyorsun?! Sana değer veriyorum! Seni önemsiyorum ama senin karşılık biçimin; kırıcı!" Eren'in sesi, gemiye vuran dalga sesleri ile adeta şarkı gibi çıkmıştı. En azından Levi'a göre. Normal bir kişi, bunu sadece gürültü olarak gruplandırırdı. Uzaktan duyulması gürültülü, yakından ise, bir bülbülün sesi kadar güzel...

"Levi?! Beni dinlemiyorsun bile! Sana utanarak bunları söylüyorum, cevap verme tenezzülünde bile bulunmuyorsun! Sana değer veriyorum! Ne yani, önemsemiyor musun?..."

Levi, derin bir nefes alıp, verdi.

"Fazla duygusal açıdan bakıyorsun. Hemde çok fazla..." tekrar nefesini vererek, oluşan dumanın kayboluşunu izledi. "Bende seni seviyorum, bir erkek kardeş gibisin." dedi ve başını okşadı. "Beni merak etmene gerek yok. Başımın çaresine bakabilirim. Geçmişle alakalı bir konu. Ayrıca, geçmişe dönmeyi sevmem."

Eren tam arkasını dönüp gidecekken, Levi'ın elinde bir yazı gördü. Sayılar vardı. Sanki daha iyi görebilecekmiş gibi, gözlerini kıstı. Telefon numarasıydı.

"Levi, bu ne?" Eren, Levi'ın elini tutarak avucunun içini elin sahibine gösterdi.

"Lanet olsun..." Kısık sesle söylemişti. Ama, Eren'in duyabileceği bir şekilde.

"Tamam, anlıyorum. Özel hayatına giremem ama, bu kadar açık bir şekilde bırakma bari! Birde o elinde kafama dokundun! Hani temizlik takıntın vardı?! Demek ki senin için önemli birisi!"

Levi, bir saniye boyunca, Eren'in neden bunu bu kadar büyüttüğünü anlamaya çalıştı. Ki, bulamadı. Bunu düşünmeyi sonraya bıraktı. Şu an işin altından kalkması gerekiyordu.

"Onu ben al-"

"Açıklama yapmana gerek yok! Sonuçta, ben sadece patronunum, değil mi?! Özel hayatına girmeye hakkım yok! Ben kimim ki zaten?! Hahaha!" Hem konuşuyor, hem de yürüyordu.

"Bir şeyi unutuyorsun." Levi, bir adım attı ve Eren'in sırtını göğsüne yasladı. "Aynı zamanda, erkek kardeşimsin. Kendini boşluk gibi görme. Gerçi..." Uzay kadar derin gözlerine yukarıdan baktı. "Böyle davranman da saçma. Sen patronumsun. Azarlaman gerek diye düşünüyorum. Nedense tam tersini yaşıyoruz." Eren'i kollarıyla destek alarak düzeltti. "Ben biraz dolaşacağım. Sizde odanıza geri dönünüz. Yarın toplantı var. Beni düşünmenize gerek yok." Cevap beklemeden yürümeye başladı.

-

Çok garip davranıyor. Ben mi bir şey yaptım acaba? Onun kötülüğünü asla ve asla istemem ki ben... Nedensiz bir şekilde yakınlık duyuyorum ona karşı. Nedenini de bilmiyorum...

Neden beni önemsiyor? Ona hiçbir şey yapmamış olmama rağmen... Sadece yardım ediyorum. Sadece iş arkadaşıyım.

Levi, kafeteryaya gitti. Biraz kahve içmeye karar verdi. Gece olduğu için, bunu tercih etmişti. Balkon tarafına geçip, bir koltuğa oturdu. Ve düşünmeye başladı. Yarın hakkında. Eren yeterince çalışmış mıydı acaba...?

Tüm bunları düşünürken, yanına, bal rengi saçları ile bir kız geldi. Petra Ral...

"Levi? Burada ne yapıyorsun? Yoksa patronun sana iyi davranmıyor mu?" Şakayla karışık söylemişti. Ama, bunlar Levi'ın canını sıkmaya yetmişti.

İhtiyaç | RirenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin