-Sekizinci Bölüm.

1.1K 99 214
                                    

Dün gece, evime gitmek yerine askeriyedeki odamda kalmıştım. Rahat uyuyamadığım için, sırtım ağrımaya başlamıştı bile. Gözlerimi ovuşturup duruyordum.

Pencereye gidip camı açacağım sırada kapı açılmış ve içeriye Jin girmişti.

Gözleri şişmişti ve birkaç düğmesi de açık görünüyordu.

'' Sözlerinizi çok düşündüm, komutanım. Ama ben... Yapamayacağım sanırım. ''

Botlarının çıkardığı tok ses, zeminde yankılanırken masama adımladı ve silahı bırakıp çıktı.

Birkaç saniye, uyku sersemliğiyle ne yapacağımı düşünüp durmuştum. Daha sonra onu, koridorda yakalamıştım.

Kolundan tutup kendime doğru çevirdim. Jin, şaşkın gözleriyle bana bakıyorken konuştum.

'' Aptal çocuk. Madem yapabilecek cesaretin yoktu, neden başladın?  ''

Jin, bana hiçbir şey söylemeyip gitmek üzereyken koridoru ayağa kaldıracak biçimde bağırdım.

'' Sen ne hakla komutanını görmezden gelirsin! Buraya geri dön. ''

Jin, asker selamını verip yanıma doğru adımlamıştı yine. Yorgun gözleri, ona karşı haksızlık ettiğimi gözler önüne seriyordu.

Fısıldamaya çalıştım.

'' Sorun ne? ''

Sözlerim üzerine, üniformasına dokundu ve armasını bana göstermeye başladı.

'' Komutanım, hak etmiyorum. Anlamıyor musunuz? Değişmeye, cesur biri olmaya geldim buraya. Sizinle bile konuşamamıştım. Kabul edilmeyeceğimden o kadar emindim ki... Burada olmak, beni zorluyor. Sizi görmek beni zorluyor. Güçlü bir insan olmaya çalışmak, beni zorluyor. ''

Adımlarımı hızlandırdım ve tam yanında durdum.

'' Seni zorluyor muyum? Daha fazla seni alaya almayacağım. ''

Yapmacık bir gülümseme sundu bana.

'' H-hayır. Öyle bir zorlama değil, komutanım... Yanımda olduğunuz zaman diliminde bile sizi görmek istiyorum. ''

Gözlerim, şaşkınlıkla açıldığında ne söylemem gerektiğini bilmiyordum bir türlü. Bu, başıma ilk gelen bir aşk vakası değildi. Genelde, askeriyede fazla kız olmadığı için erkekler kendilerini benden hoşlanıyor sanırlardı. Jin'e de olan buydu. 

'' Az önce söylediğini, duymamışım gibi yapacağım. Tamam mı? Şimdi gel sana bir günlük vereceğim. ''

Jin, arkamdan geliyorken yeniden odama girmiştim. Kilitli çekmecede sakladığım günlüğü çıkartıp Jin'in ellerine bıraktım.

'' 2. Dünya Savaşında, bir askerin yazdığı günlük. Bunu okurken, kendinden parçalar bulacağına eminim. Askeri okulda okurken, bu günlüğü sevdiğim bir öğretmenim bana vermişti. Bana, güç vereceğini söylerdi hep. ''

Jin, merakla elindeki günlüğe baktı ve bana selamını verip yanımdan ayrıldı.

-

Jin, sabah kahvaltısına gitmeden önce, erkekler tuvaletine gitmiş ve oradaki çıkıntıya oturmuştu. Simsiyah, toz içinde ve yırtık sayfalı günlüğe bakarken bulmuştu kendini. İçini açtığında, mürekkebin belli yerlere dağılmış olduğunu gördü. Güzel el yazısında, parmaklarını gezdirdi bir süre. Hissedebilmek istiyordu.

5 Eylül 1939

Merhaba, günlük. Bunu, unutulmamak için yazmaya başladım. Ben, Tomasz Władysław. Polonyalı, 17 yaşında bir gencim. İkinci dünya savaşının ayak sesleri, bizim ülkemizden duyuluyor. Bireysel silahlanma ve kaçışlar arttı. Bana kalsa, ben de kaçıp kendimi kurtarmak isterim. Savaş, kan ve vahşeti beraberinde getiriyor. Baksana, Polonyalı olmak bu ülkeyi benim kurduğum anlamına gelmez. Yaşamak istiyorum. Bu istek, Polonyalı olmamın daha da önünde geliyor. 

EXO & BTS OC │ Ordu.  ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin