Babası Masadan Kükredi onlara "ALFRODO ANDREW DESOLATE! DRACO MALFOY'A BÖYLE HİTAP ETME DEMEDİM Mİ?"
Sinirden masaya yumruğunu çaktı, o sırada Andrew sözüne karşılık verdi.
"Sarıkafa Her Zaman Sarıkafadır, belki ona verdiğin değeri bize verseydin huzurlu bir aile olabilirdik"
Siniri dahada artmıştı. Ama Doğruydu..
"Kes Sesini Andrew!"
Andrew ve Grace Merdivenlerden İndi.
"Bana Yada Grace'e Hiç bir zaman ne oğlum yada kızım diye hitap ettiğini duymadım-ve bundan sornada duymak istemiyorum sen benim babam değilsin.
Grace Onu Nefretle süzdü nasıl böyle bir insan onun babası olabilirdi ki? Hemen atıldı.
"Doğru Söylüyor-Biz Senin gibi değiliz ve aslada olmayacağız. Biz sizden farklıyız- ve sen benim asla babam olmadın ve bundan sornada olmayacaksın Aspero Mensis Desolate!"
Babası hızlıca evden çıktı.
O sırada
Grace ve Andrew Odalarına Doğru Yöneldiler, Kapının hemen yanında ev cinleri Dobby Duruyordu. Andrew ve Grace İçeri girdikten sorna o da arkalarından geldi. Dobby ağlayan kıza üzüntü ile baktı daha önce hiç bu kadar ağladığını görmemişti, aslında Grace güçlü bir kızdı fakat bu karar onu yıkmıştı.
"Bayan Grace Size Ne Oldu Ağlamayın Lütfen Yoksa Bende-ıhıjjıjaıı"
cin burnunu çekti, yanına oturdu. O sırada Grace ev cinine sarıldı.
"Önemli Birşey Değil Dobby işinin başına dön, ağlamayıda kes böyle kötü gözüküyorsun"
Cin odadan çıktı. Andrew'a baktı, o da son derece üzgündü, o sırada Grace'in aklına birşey geldi. Bir Plan Malfoy'la evlenmemek için.
"Aklıma Birşey geldi, ama büyük ihtimalle reddedileceğiz geliyorsan gel Andrew ben burdan gidiyorum o gerizekalı ile evlenmeyeceğim"
Andrew düşünür gibi görünüyordu, tamam dermişcesine başını salladı.
"Babam ve Annem Şuanda Bakanlıkta biriktirdiğimiz galleonları kuklanarak kaçabiliriz."
Grace kardeşinin zekasına hep hayran kalırdı, o da başını aşağı yukarı salladı.
"Ş-şey sana göstermem gereken birşey var şurada olmalı evet bu"
Bu bir paketdi uzun bir paket ve özenle sarılmıştı.
"Bu bir süpürge mi? Şaka yapıyor olmalısın bunu nerden aldın ve kullanmayı bilmiyoruz"
Grace paketi açtı.
"Bu Bir Süpürge 2000'lerden hızlı ve güzel bu arada kullanmayı biliyorum dert etmene gerek yok-elbiselerinden bir kaçını al ve galleonları şu çantaya koy"
Andrew galleonları çantaya koyuyordu, ikiside birkaç elbiseyi alıp çantasına sıkıştırdı.
"Herşey hazır evdede kimse yok Dobby'e söylesek mi? Ama ağzından kaçırır ama sorna babam ona işkence eder o da bizimle geliyor onu çağır."
Andrew çağırmak için aşağı inerken Grace Altından Yazılan Nimbus 2000 yazısını süzdü. O sırada bağırışmalar geliyordu, bu Dobby'di yoksa babası eve mi gelmişti? Hayır bu olamazdı. Andrew'in sesi geliyordu.
"Ahh Dobby Beni Cımcıklamayı keser misin canım acıyorda bizimle gelmelisin sana ihtiyacımız var"
Olanları Dobby'e anlattılar o da onlarla geliyordu. Grace ile dışarı çıktılar ama nereye gideceklerdi ki? Önemli olan bu lanet evden kaçmaktı.
"Hadi Atlayın ama 3 kişiyi taşır mı bilemiyorum"
Andrew konuştu.
"Nimbuslar taşıyabilir, hem dobby fazla ağırlık vermez peki rotamız neresi?"
Grace ona döndü
"Bilmiyorum Andrew ama Burdan kaçmalıyız"
Andrew yatağının üstüne oturdu birkaç kitap alıp çantasına koydu lazım olur diye halbuki hepsi hali hazırda ezberindeydi. Düşünmeye başladı.
"Şimdilik Diagon Yoluna Gidebiliriz ama Hemen Haber verirler-şey bilmiyorum"
Dobby onlara döndü.
"Aslında Black Malikhanesine Gidebiliriz orda kimse yoktur. Ev cinlerinden başka onlara görünmeyiz hem siz hogwarts'a gitmiyor musunuz 1 hafta sorna, galleonları harcamayın sakın"
Andrew ayağa kalktı, nasıl düşünememişti ki..
"Çok doğru Dobby, Sirius Black Reddedildiğinden yani azkabana girdiğinden Beri Orada Bir Black dahi girmedi Bellatrix Black Lestrange Azkabanda evet oraya gidiyoruz"
Grace Sevinçliydi o sarıkafadan kurtulacaktı. Ailesi zaten küçük bir yanlışta onları reddederdi ki, ama onların adına karar vermeye asla cürret edemezlerdi.
"Atlayın öyleyse gidiyoruz hemde pencereden"
dışarıya doğru süzüldüler, doğruydu Grace kullanmasını biliyordu. Yükseldiler o sırada Andrew Kollarını açtı.
"Hu-Huvv Gerçektende Kullanmayı Çok iyi biliyorsun Grace!"
Grace ve Andrew Sırıttılar o sırada Dobby Andrew'ın Kucağındaydı küçük parmaklarıyla süpürgeye tutunuyordu.
"Bağırmayı kes Andrew ve Süpürgeye Tutun Black Malikhanesine geldik alçalıyoruz"
5 dakika sonra aşağı indiler. Yolculuk süper geçmişti.
"Tebrikler Grace! Huh-Çok güzel bir yolculuktu"
Dobby önlerine geçti İki Binanın Arasından bir Kapı açıldı.
"İşte Black Malikhanesi Efendim"
içeri girdiler içerisi tozluydu ama idare ederlerdi sonuçta. Merdivenlerden çıkarken Grace Andrew'a baktı.
"İyi İş Çıkardık Kardeşim"
Ellerini çakıştırdıktan sorna Andrew Kahkahalar Atarken
"Aynen kardeşim"
Bir oda vardı burda Black'lerin soyu vardı. Odaya oturdular. Grace Soylarını incelerken
"Dobby Sirius Black'in Fotoğrafında neden bir karartı var?"
Dobby ona doğru yöneldi.
"O Evlatlıktan Reddedildi, Büyük ihtimalle sizlerde öyle olacaksınız ama Dobby sizi seviyor"
Grace Düşündü acaba Sirius Black Nasıl biriydi? Azkabandaydı ama ne için?
"Bizde Seni seviyoruz Dobby şey Sirius Black Nasıl biriydi yani Bellatrix Kadar kötü mü? Yoksa İyi birisi miydi?
Andrew o tarafa doğru yöneldi.
"Bende Merak ettim"
Dobby oturdu.
"Neden Azkabanda Olduğunu Bilmiyorum fakat o Potter'lara kaçtı çok iyi bir insandı. Slytherinli soyu arasından Bir tek O Gryffindor'du kaçtığı için reddedildi, ama çok iyi bir insandı.Grace ve Andrew'da oturdu.
"Sanırım ona benziyoruz, yani bina konusunu bilmiyorum fakat evlatlıktan reddedileceğimiz kesin Hatırlıyor musun Andrew bizimde bir soy ağacımız vardı. Buna benzeyen bir tane"
Andrew kahkahalar atmaya başladı.
"o 2 gün önceydi Grace Yani nasıl unutabilirim?"
Grace de gülmeye başladı. Aklına şu yazı kazılmıştı. "Sirius Black" nedenini bilmiyordu ama onu tanımak isterdi....