1.5

154 27 106
                                    

Fazla uzun sürmez demiştim...içimde bir Another Life yazma isteği var boşa gitmesin diyorum. Bol bol yorum yapın, bol bol düşüncenizi belirtin! 💕 İyi okumalar~~

~

Kütüphaneden çıktıktan sonra tahmin ettiğim gibi Jimin'in evinin olduğu sokağa gidene kadar hiç konuşmamıştık. Arayıp birinden götürmesini isteyebileceğini biliyordum ama yapmamıştı. Benimle zaman geçirebilmek için bu kadar şey yapıyor oluşu beni şu günlerde nedeni hiç bilmediğim bir şekilde etkiliyordu. Daha önce böyle seveni hiç görmemiştim. Önceki hayatımda Jimin'in benden hoşlandığını bile tam olarak bilmediğim için ona o gözle hiç bakmamıştım. Şimdi ise yanımda yürüyen çocuk, bana her şeyden güzel geliyordu.

Düşüncelerime kızarıp fark etmemesini umdum.

"Neden araba ile gitmiyoruz?"

"Yürümeyi seviyorum," cevabını aldım. İçimden bir ses senin için dese de yalan söylediğini düşünmüyordum. Yüzünde huzurlu bir ifade vardı, yürümeyi gerçekten seviyor olmalıydı.

"Ben pek hoşlanmam." dediğimde kafasını çevirip bana baktı. Onu öptüğümden beri ilk defa bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırmadım.

"Bir dahakine araba ile gideriz," dedi. Kafamı sallasam da onu çok sevdiği bir işten mahrum etmek istemezdim. Bir dahakine yine yürümeye razı olacaktım.

Sonunda koca villanın önüne geldiğimizde hiç kimseyi göremedik. Jimin, "Acaba içeri mi girdiler?" diye mırıldanıp kapıya şifresini girdi. Onu dışarıda beklemeye karar vererek hareket etmedim. Bir süre sonra yanında kimse olmadan geri dönünce ona meraklı gözlerle baktım. Omuz silkti, "İçeride yoklardı."

Kafamı salladığım sırada Jimin'in telefonu çaldı. Jimin "V," diye mırıldanıp telefonu açtı. "Neredesiniz oğlum?"

Karşı tarafı çok yakınımda olduğu için duyabiliyordum. "Oğlum baş başa kalın işte, kıyak yaptık sana." Jimin rahatsız bir bakışla bana bakıp biraz uzaklaştı. "Demek işiniz çıktı...pekala. Görüşürüz okulda." Telefonu kapattı ve yanıma geldi. Duymadığımı düşünüyor olmalıydı.

"İşleri çıkmış, istersen evine bırakalım seni biz de yarın okulda görüşü--" derken sözünü kestim. Onunla bir gün geçirmek iyi olabilirdi. Tıpkı eski günlerdeki gibi.

Ondan uzak durma kararımı ayaklarımın altında çiğnedim.

"Onların işleri olabilir fakat bizim yok, öyle değil mi?"

Jimin dediğimi bir süre anlamamış gibi bana baktı, sonra kendini toparladı. "T-Tabii. Biz gidelim o zaman." Kafamı sallayıp gülümsedim. "Gidelim." diyip önden yürümeye başladım.

"İstersen araba ile gidebiliriz?"

"Hayır, yürümeyi tercih ederim." dediğimde Jimin'in gülümseyerek dudağını dişlediğini gördüm. Bir şeyler değişiyordu ve onun da farkında olduğunu biliyordum. Sorun değildi, artık ondan uzak durmak istediğimden o kadar da emin değildim.

Ona karşılık verebileceğimi her bana bakarak gülümseyişinde anlıyordum.

İlk beş dakika ortamın garipliği yüzünden sessiz geçmişti. Ardından bir şeyler yapmam gerektiğini düşünerek "Başka ne yapmayı seversin?" diye sordum. Onu hiç tanımıyormuş gibi. Müziği sevdiğini hiç bilmiyormuş gibi.

"Şarkı söylemeyi severim. Müzik yapmayı daha doğrusu. Kendimi iyi hissettiriyor."

Biliyordum, ona hediye olarak bir gitar almıştım.

"Gitar?"

Kafasını salladı, "Ve piyano, ve bateri."

"Gitarın var mı evde?"

"Evet var. Kırmızı-siyah bir tane. "

Aklımda ona aldığım gitar canlandı. Bu tesadüf hoşuma gitmişti. "Bir gün çalar mısın?"

Jimin soruma karşılık yine gülümsedi. "Şarkı bile söylerim," dediğinde ben de ona bakıp gülümsedim.

Biraz sohbet sonrasında bir parka gelmiştik. Hava kararmaya başlasa bile sorun değildi çünkü yanımda Jimin vardı, geçip bir banka oturduk.

"Tam müzik dinlemelik değil mi?"

Havayı içime doldurdum. Uzun zamandır ilk defa bir yere ait hissediyordum.

"Evet, tabii."

"Söylesene Jimin...biz nasıl tanıştık seninle?"

Hafıza kaybına uğramış biri gibi sormuştum, Jimin şaşırsa da bu sorunun amacının onun ağzından dinlemek olduğunu sanmıştı. Sorun değildi, muhtemelen hatırlıyor olsam bu amaçla yine sorardım zaten.

"Okulda."

"Nerede diye sormadım, nasıl diye sordum...hadi ama, çok zor değildi."

Jimin güldü. "Ne yalan söyleyeyim, çalışmadığım yerden geldi." Gülümsedim ve konuşmaya başlamak için bir nefes alışını izledim.

"Geçen seneydi sanırım. V ve Suga'yı daha önceden tanıyordum ve onlarlaydım. Okula yeni gelmiştin, kantinden çıkıyordun. Ben..." Kafasını çevirip bana baktı. "İlk defa siyahı sevebileceğimi düşünmüştüm."

Durdum. Devam etmedi. Yalnızca baktı. Ne diyebileceğimi bilmiyordum. Siyah Jimin'e o kadar tersti ki, ona en çok yakışmayan renkti belki de. Onun üzerine, gözlerine ve yanına. Yakışmayan tek renkti.

Yutkundum. Jimin benim için her zaman çok iyi bir dost olmuştu. Öyle kalacağını sanıyordum. Ondan uzak duracağımı ve bu hislerine engel olacağımı. Oysa şimdi görüyordum ki, kalbimin hızlanmasının karşılık verme isteği dışında hiçbir sebebi olamazdı. Artık ona beni sevdiği için acımıyordum. Artık beni sevdiği için ona hissettiğim şey dostluğumuzun biteceğine duyduğum hüzün değildi.

Jimin'i şu iki haftada, hiç bilmediğim bir kefeye koymuştum. Bana bakışı, ilgisi ve çok güzel seviyor oluşu. Onda olan her şey farklıydı.

"Biz ilk tanıştığımızda," diye başladım söze. Onunla ilk defa bu hayatta karşılaşmışız gibi. "Arkadaşlarımlaydım. Kantinden çıkıyordum ve ben..." Gözlerime bir beklenti ile baktığını görebiliyordum. "İlk defa renkleri sevebileceğimi düşünmüştüm."

Jimin'in gözlerine biriken umut ve parıltıları gördüm. Benim gözlerimde aynısı yoktu, onun kadar sevmiyordum onu ama artık onun beni sevme fikri bana olanaksız gelmiyordu.

Artık onu sevme fikri beni ürkütmüyordu.

Düşünürken Jimin'in bana doğru yaklaştığını fark ettim. Yüzünde gülümseme yoktu, gözlerini görmesem ifadesiz bile diyebilirdim. Yaklaştı, yaklaştı ve yaklaştı. Yüzlerimiz arasında çok az bir mesafe kalmıştı. Gözlerine bakmayı kestim ve dudaklarına bakmaya başladım. Derken, dudakları hareket etmeye başladı.

"Siyahı seviyorum." diye fısıldadı.

Siyahı seviyordu, Haze'i seviyordu.

Peki ya...Daisy? Daisy'yi de seviyor muydu?

Yüreğimin acıyla bozulduğunu hissettim, kendimi teselli etmeye çalıştım. Eminim Daisy'i tanısa...Onu da severdi, diye düşündüm. Onun körü körüne Haze'e aşık olduğunu bilmeme rağmen. Bana Daisy iken bile Haze diye hitap ettiğini bilmeme rağmen.

Jimin bakışlarını dudaklarımdan çekip gözlerime çevirdi. Bir şeyler söylemem gerekiyordu. Onu sevdiğimi söyleyebilirdim çünkü o Haze'e aşkını ilan etmişti. Haze de öyle yapmalıydı.

"Renkleri seviyorum." dedim. Jimin'in sevdiği Haze, siyahı severdi. Ben ise renkleri Jimin'i tanımadan çok öncesinden beri severdim.

Jimin hafifçe tebessüm etti ve gözlerini kapatarak aramızdaki mesafeyi kapattı. Dudaklarını dudaklarımda, nefesini nefesimde, ruhunu ruhumda, kalbini kalbimde ve aşkını aşkımda hissettim.

Gözlerim kapandı, onu Daisy olarak öptüm.

O ise Haze'i degil de Daisy'i öptüğünü çok sonra fark edecekti.

~

Heyyo, ben bile sonunda dedim😂 Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yorum olarak yazmayı unutmayın! Umarım beğenmişsinizdir!

Another Life|| BTS ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin