1.2

173 29 107
                                    

Jung Haze'den

Gözlerimi ağır bir ağrı ile yavaşça araladığımda sanki bir şeylerin eskisinden oldukça farklı olduğunu biliyordum. Algılamam oldukça uzun sürmüştü fakat gözlerimi açtığım oldukça lüks hastane bana gerçekten yabancıydı. Neler oluyordu burada?

Rahat hastane yatağında vücudumdaki ağrıları hiçe saymaya çalışarak doğruldum ve etrafı incelemeye başladım. Tam karşımda bir hastaneye fazla olan büyük bir televizyon vardı. Koca odanın içinde benim uyandığım yataktan başka bir yatak yoktu. Bir ziyaretçi koltuğu ve dolaplar vardı. Devlet hastanelerindeki odalara hiç benzemiyordu doğrusu.

Birden odanın kapısını hızla açıldı. Üzerindeki şık kıyafetlere rağmen dağılmış gibi görünen iki kişi girdi. Orta yaşlarda görünüyorlardı ve oldukça...tanıdıklardı.

"Anne?" diye mırıldandığımı duydum. Sesim kendime bile yabancıydı. Onu o kadar çok özlemiştim ki...

"Haze! Ah, Tanrım..! O kadar endişelendim ki sana bir şey olacak diye." Annem hızla yanıma gelip bana sarılırken başımı göğsüne gömmüştüm. Onu görmeyeli uzun yıllar oluyordu fakat nasıl olurdu? Nasıl canlanabilirdi birden?

"Anne..?"

"Söyle güzelim." Kafamı hafifçe ondan ayırıp yüzüne baktım. Gözlerinde görmeye alışık olmadığım bir şefkat vardı. "Anne...Ne işin var burada?"

"Haze'im...Bu nasıl bir soru öyle? Kazayı duyduğumda beynimden vurulmuşa döndüm. Tabii, baban da." O sırada babam da çarptı gözüme. Yanıma gelip annemin ve benim elimi tuttu ve şefkatle sıktı. Böyle bir aile tablosu, 16 yıl sonra...mümkün müydü?

Sonra annemin bana seslenirken söylediği ismi fark ettim birden. Haze...mi? Jimin de öyle söylememiş miydi? Haze demişti bana ve şimdi ise daha önce hiç duymadığım bu ismi ikinci annemden duyuyordum. Yıllar önce ölmüş annemden...

"Ben...Bana ne oldu?"

"Araba kazası olduğunu söylediler. Karşıdan karşıya geçerken hızlı gelen bir sürücü sana çarpmış. Ah, şükür ki yaşıyorsun Haze!"

Anneme bir cevap vermeyip düşünmeye daldığımda babam konuştu.

"Ben gidip doktorla konuşayım, gerekirse tedaviye evde devam edebilirsin."

Ardından da odadan çıktı. Annem ile kalmıştım, ona bakarken gözlerimin dolduğunu hissettim. Ağrılarıma aldırmadan hızla ona sarıldım, ağladığımın farkında bile değildim.

"Canın yanacak Haze...yapma böyle." Anneme aldırmadan sarılmaya devam ettim. Bir süre sonra ağlamama hıçkırıklar da eklenmişti.

"Haze...tatlım, bir şey mi oldu?"

Kafamı iki yana salladım bana bakan şefkatli gözlere. Onu o kadar özlemiştim ki eğer bir rüya görüyorsam bile sonsuza kadar burada kalabilirdim. Onsuzluk cidden zordu ve bir saniye daha o hayata katlanamayacağımı hissediyordum.

"H-hayır...Ben sadece..." Annem yüzüme beklenti ile bakıyordu. Güzel yüzü ile tıpkı bir meleğe benziyordu. "Seni özledim anne."

Annem hafifçe gülümseyip elleriyle yüzümü okşadı. "Sana bir şey olsa nasıl yaşardım ben..."

Ben de ona gülümsedim. Bir rüyada olabilirdim fakat kokusu o kadar gerçekçiydi ki, buna inanamıyordum. Şaşkınlık bir yana, burada olduğu için mutluydum. Ve şuan yaşadığım şeyin imkansız açıklamaları bile olsa inanacaktım. Annem ölmemişti ya...buradaydı.

Annemle sarılırken birden bir telefon melodisi duyuldu. Annem uzanıp muhtemelen kaza yüzünden paralanmış sırt çantasından bir telefon çıkarıp bana uzattı. Telefonun bana ait olduğunu anlamıştım, annemin bana uzattığı telefona baktım.

Another Life|| BTS ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin