DERİN BAKAN BİR ÇİFT MAVİ GÖZ

97 6 0
                                    




Hayatın bize nerede ne zaman neleri göstereceğini asla bilemeyiz. Arabanın camından dışarı baktığımız yer değil de diğer taraf değil miydi zaten o. Ne kadar da gaddardı. Gözlerini yarım saattir hiç ayırmaksızın baktığı halıdan ayırıp bu sefer de duvara aynı boş gözlerle bakmaya başlamıştı. Kendine lanet edercesine

" Hayatın ne suçu var ki? O sadece gerçekleri gösteriyor. Asıl acımasız olanlar bizleriz. Bu insanoğlu ne kadar da gaddar."

Onu daha da derin depresyonlara sokan bu düşüncelerden arınmak istercesine kafasını hızlıca sağa sola salladı. Hışımla yatağından doğruldu. Başının dönmesiyle geriye doğru sendeledi ve tekrar kendini yatağında otururken buldu. Bir hafta sonra ilk defa evine gelmişti. Bu zaman zarfında her gün Salih in omuzunda ağlamış kutularca dondurma, çikolata ve sayısız peçete bitirmişti. Nihayetinde kendisi de tükenmişti. Ama artık kararlıydı. Gerçeğin peşine düşecek ve tam anlamıyla her şeyi öğrenmeden bırakmayacaktı. Tekrardan ayağa kalkmayı denedi. Bu kadar eziklik yeterdi onun için. Dolabının önüne geçip bir süre mavi derin göğüs dekolteli diz kapağının biraz üstünde biten elbisesi için uygun bir çanta arayıp bulduktan sonra nasıl göründüğünü kontrol etmek için dış kapının yanındaki aynanın önüne geçti. Bir hafta önce bütün hayatının yalan olduğunu öğrenen bir kadına göre gayet hoş görünüyordu. O tapılası pudra pembemsi topuklu ayakkabılarını da giydikten sonra son kez aynanın karşısına geçti. Şimdi daha da bir güzel bulmuştu kendini. Daha fazla geç kalmamak için hızlıca kapıyı kapatıp asansöre doğru ilerledi. Geç kalmak onun doğasına aykırıydı. Bir haftalık izinden sonra birilerinin diline düşmemek için erken bile gitmeliydi. Ilık bir hava karşıladı onu dışarıda. Ne çok soğuk ne de çok sıcak tam onun sevdiği gibi. Arabasına bu havanın tadını çıkara çıkara ilerledi. Şoför koltuğuna iyice yerleşip direksiyonu eliyle sıkıca kavradı. Bu hareket ona değişik bir güç veriyordu. Sanki hayatında hiçbir zaman tam anlamıyla kuramadığı hakimiyeti kurabiliyormuş gibi oluyordu. Asistan kimliğini almak için çantasının içine elini attığında günlerdir açmadığı telefonuyla karşılaşmıştı. Bir süre elindeki telefona kararsız gözlerle baktıktan sonra

"Artık gerçeklerle yüzleşme zamanı Deniz Hanım"

Diyerek açma tuşuna bastı. Ekrana pin kodunu tuşlaması gereken yer gelene kadar içinden bin kere düşündü hiç açmamayı. Ama artık iş işten geçmişti. Gelen ekrana kodu girip mesajların ve arama kayıtlarının gelmesini bekledi eğer varsa tabi. Bildirimlerin gelmesini beklerken arabasını çalıştırdı ve iş yerine doğru süratle ilerlemeye başladı. Kaybedecek bir dakikası bile yoktu. Beş dakika geçmemişti ki bildirimler yağmur gibi yağmaya başladı telefonuna. Hakan defalarca aramış bir sürü de mesaj atmıştı. Esra da birkaç tane mesaj atmış fakat yüzsüzlüğünü fark etmiş olacak ki bunun ötesine geçmemişti. Gerisi banka, güzellik merkezlerine ait indirim bildirimlerine vb. mesajlardı. Hiç birini okumadan hızlıca sildi. Ama merakına yenik düşerek sesli mesajlardan ilkini açtı. Hakan o bilindik endişe korku ve kızgınlık karışımı sesiyle

"Sen ne halt ettiğini zannediyorsun Deniz? Evi yakmaya çalışıp kaçmak da neyin nesi? Bir dinle beni. Sakinleşip bu mesajı dinlediğinde ara beni. Konuşmamız lazım. Hiçbir şey göründüğü gibi değil. O gün kafam biraz g.."

Daha fazla dayanamayarak kapattı mesajı. Neyden bahsediyordu bu aşağılık herif. Bütün sinirini arabadan çıkarmak istercesine gaza bastıkça bastı. O anılar tekrardan belirivermişti gözlerinin önüne. Dipsiz bir kuyunun içinde gibiydi. Yer zaman boyut kavramları birbirine karışmış gözlerine hücum eden yaşlarla önündeki yol daha da belirsiz hale geliyordu onun için. Dakikalar sonra Esra ile yüz yüze gelecek olma düşüncesi aklına geldikçe daha da hırslanıyor. Ölmek istiyordu. Bu gerçeklerle başa çıkabilecek miydi? Hiçbir fikri yoktu. Onu tutan bir şeylerin olduğunu düşünüyor ve bu durumdan nefret ediyordu. Kendinden annesinden Hakandan her şeyden kurtulmak istiyordu. Bu düşünceler onun benliğini sardıkça daha da çok gaza basıyordu. Çıldırmıştı sanki. Adeta uçuyor gibiydi o süratle. Holding in otoparkına ne ara geldiğinin farkına varamadı bile. Parmakları direksiyonu sıkmaktan bembeyaz olmuştu. Arabasını park edip yanaklarından süzülen gözyaşlarını sildi. Acilen kendini toparlamalıydı. Makyaj malzemelerini çıkarıp ağlamaktan dağılmış makyajına çekidüzen verdi. Dağılmış saçlarını düzeltip eşyalarını çantasına tekrar koydu. Gözlerinin kırmızılığı hariç her şey tamamdı. Saatine baktığında 8.15 idi. Bu da demek oluyordu ki 15 dakikalık daha zamanı vardı. Arabadan inip holdingin önündeki kamelyalardan birine oturdu. Gözlerini kapadı ve temiz havayı ciğerlerine iyice çekti. Salih in bugün işe gelmeyecek olması bu yüzleşmeyi daha da zorlaştırıyordu. Nereden çıkmıştı ki bu acil işi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 08, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

APİKOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin