2

52 9 4
                                    

Selamm. Bayadır bölüm yazmıyordum. Yukarıdaki fotoğraf hikayede adı geçen yazarımız. Bu bölümü Hilal'e ithaf ediyorum. İyi okumalarr (:

Girer girmez burnuma market kokusu doldu. Fakat bundan şikayetçi değildim. Cebimden listeyi çıkarıp alınacaklara baktım. Çoğu insan için normal olan bu liste benim için farklıydı. İlk alışverişimdi. İçimde saçma bir heyecan vardı.

Daha önce de markete geliyordum fakat aldığım tek şey ekmek ve abur cuburdan başka bir şey değildi. Kenardan bir market arabası çektim. Basit bir şeye heyecanlandığım için içimden kendime kızdım ve kazık gibi dikildiğimi farkedince reyonlar arasında dolaşmaya başladım. Nereden başlayacağımı bilmiyordum. Listeye bir göz atıp nereden başlayacağıma karar verdim.

Malzemeleri bir bir arabaya atarken bundan zevk alıyordum. Son olarak iki paket pirinci de arabaya attım. Kasaya doğru ilerlerken sol tarafımda kalan bir raf dikkatimi çekti. İlerleyip önünde durdum ve içinde olan paketlere ve aletlere bir göz gezdirdim. Önemsiz gibi duruyorlardı. Sonra gözümün önünde bana el sallayan bir kitap gördüm. Yalnız görünüyordu.

Elime alıp incelemeye başladım. Bu kitap bir erkeğin elinden çıkmıştı. Kitabın isminden anladığım kadarıyla yazar kendi düşüncelerinden bahsediyordu. Derin Mevzular. Evet yanlış okumadınız. Kitabın adı Derin Mevzular. Kitabın başlığı bile beni böylesine etkilemişken hemen almalıydım bu kitabı.

Kitabı da arabaya attıktan sonra kasada işimi bitirdim ve ödünç olarak market arabasıyla marketten çıktım. O kadar poşeti tek başıma taşıyamayacağımı gören merhametli kasiyer izin vermişti, geri getirmek şartıyla.

Eve geldiğimde annem neden geciktiğimi sordu. Ben de kısaca yolun kapalı olduğunu söyledim ve kitabı poşetlerin içinde aramaya başladım. Bulduğumda elime alıp hemen odama geçtim. Meraklanmıştım açıkçası. Kitabı bir süre elimde tuttum. Üzerindeki sözler ve başlık beni etkilemişti. Daha sonra kitabın arkasını çevirdim. Küçük bir paragraf; altında yazarın adı ve soyadı vardı.

"Hayat kısa. Ölmeden önce istediğiniz ne varsa gerçekleştirin. Annenize, babanıza sarılın. Öpün. Belki de bu onlara son sarılışınız, son öpüşünüz.. Ölümün var olduğunu aklınızdan çıkarmayın."

                               Onur Sezgin Ay

Böyle bir yazıyı tahmin edebiliyordum. Kitabın kapağını açıp bir göz attım yazarla ilgili bilgi var mı, diye. Kitabın sağ kanadında vardı. Hatta küçük bir fotoğrafı bile vardı. Hızlı bir şekilde göz gezdirdim. Adam o kadar da büyük değildi. 23 yaşındaydı ve benden sadece 5 yaş büyüktü.

İlk sayfayı açıp okumaya başladım.

***

Umudu tükenmiş birinin son sözleriydi sanki bu cümleler. Yazdığı şeyler çok anlamlıydı. Yorgundu. Tabiki ruhsal olarak! Hatta o kadar yorgundu ki kendisini sadece kitaplara adamış. Benim gibi. Çoğunlukla yazıyor ve okuyormuş. Onun dışında sosyal medyayla pek içli dışlı değilmiş.

Derin bir nefes verip kaldığım yere ayracımı koyup kitabı kapattım. Herkes bir şeyler yaşıyordu.

İyi ya da kötü.

Ama bazıları vardı ki iyi şeyler yaşamak sanki onlara harammış gibiydi...

Son zamanlarda kendimi hiç yormuyordum. Düşüncelerim hariç. Buna rağmen kendimi o kadar yorgun hissediyordum ki...
Fazla uyuyordum, az yiyiyordum. Az hareket ediyordum. Ama kafam, kahretsin kafam! Susmuyordu, hiç susmuyordu. Kendimi kasıyorum, sussun diye. Yakarıyorum Tanrı'ya. Susmuyor...

YarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin