Siyah takım elbisesini sarı bir kravat ile bütünleştirmişti orta yaşlarındaki adam. Saçları sağa özenlice taranmış, kıyafette tek bir kırışıklığa dahi imtiyaz gösterilmemişti. Ceketinin sağındaki cebine klasik bir yaka kartı sabitlenmişti. İsmi ve markanın adının yazılı olduğu, lükse rağmen ironik bir sadeliğe sahip olan ufak bir kartvizitti.
"İki bin on altı model olan bu küçük canavar, klasik modellerden ilham alınarak dizayn edildi." dedi, artık ezberine yerleşmiş vurgular ile.
"Test sürüşü yapmamızın imkanı var mı ?" dedi Rachel, normal konuşma tonundan uzak bir tonlama ile. "Karım tutuşu hakkında çok titizdir." Bütün olanları şaşkınlıkla izleyen Summer'ın aniden koluna girdi. Araba satıcısı Mr. Legend, Summer'a gülümseyerek baktı.
"Evet." demek zorunda kaldı Summer, biraz kekelesede.
Mr. Legend gülümsemesine devam etti, elini ceketinin iki ucuna sabitleyerek saygı manasında göğüs kafesinde birleştirdi. "Siz arabadaki yerinizi alırken ben de bir dakika içerisinde form doldurup arka koltukta yerimi alacağım." dedi. "Pastayı tatmadan önce görüntüsünün tadını çıkarmalısınız."
Rachel ona gülümserken adam hızlıca oradan ayrıldı. "Ne yapıyoruz ?" diye fısıldadı Summer, endişeli olduğu ses tonundan belliydi.
"Ben bir şey yapmıyorum." dedi Rachel. Sürücü koltuğunun yanındaki yolcu koltuğunun kapısını açtı. "Sen yapıyorsun." İçeri binip kapıyı kapattı.
Summer şaşkınlıkla dışarıda kalmışken birkaç saniye sonra sürücü koltuğuna ilerledi. Kapıyı açıp içeriye girdi. Anahtar kontağın üzerindeydi.
Rachel ehliyet kemerini taktı, Summer'ın önündeki anahtarı çevirip arabayı çalıştırdı.
Summer'ın "Ne yapıyorsun ?" demesine fırsat kalmadan Mr. Legend bağırarak arabaya doğru koşmaya başladı. Summer refleks olarak gazladı.
"İzlemek yerine tatmayı tercih ederim, sürtük." dedi Rachel, arabadaki müzik listesindeki parçalardan birini seçip sesi sonuna kadar açtı.
Summer patika yolda son hızda ilerlerken bünyesindeki adrenalinin tavan yaptığını hissedebiliyordu. Açık camdan içeri giren rüzgar saçlarını uçuşturuyor, nefes alış verişini hızlandırıyordu. "Sen delisin." diye bağırdı Summer, direksiyonu ustaca kontrol ederken. "Kesinlikle delisin."
Rachel ona baktı, dudaklarını ıslattı, gülümsedi. "Sen de kansersin." dedi.
Summer gözlerini yoldan ayırıp bir saniyeliğine ona baktı. Umursamaz tavırlarına, pembeleşmiş dudaklarına, yüzüne düşen siyah saçlarına. Aniden frene bastığında ikisi de öne doğru savruldu. Emniyet kemeri olası bir hasarı önlerken arabanın tekerlekleri iki tarafı ağaçlar ile kaplı düz yolda adeta çığlık attı. Summer derin bir nefes aldı, emniyet kemerini çıkardı ve anlamsızca ona bakan Rachel'a döndü.
"Pastanın tadına bakmalısın." dedi, ona doğru atılarak elini yanaklarına kenetledi. Dudaklarını ardı ardına dudakları ile ıslatırken onun emniyet kemerini de bir hamle ile çıkardı. Rachel öpücüklerine karşılık verirken Summer bulunduğu konumdan bir çırpıda ayrılıp onun kucağına yerleşti. Rachel'ın kolunu koltuğa dikey hizzada yukarı kaldırarak dövmelerinde dudağının izlerini bıraktı. Rachel ona bakıp gülümserken ikisi de ani bir siren sesi ile duraksadı.
"Arabadan inip ellerinizi kaputa yaslayın." dedi bir ses.
*
"Senin saçmalıklarından bıktım artık !" diye bağırdı kadın polis merkezinin çıkış holünde. "Hayatının son günlerini hapishanede geçirmek isteyebilirsin ama bunları bize yaşatamazsın !"
Kadın öfkeyle yürürken Summer da arkasında onu takip ediyordu. Rachel ,Summer'ın hizzasında sessizce yürüyor, ara sıra Summer'a üzgün olduğuna dair dudaklarını kıpırdatıyordu.
Mrs. Dumprey'in "Tedavi olacaksın !" sesi koridorda yankılanırken polis merkezinden çıktılar. "Yarın tedaviye başlayacaksın !"
"Beni buna zorlayamazsın !" diye bağırdı Summer, kendini tutamayarak.
Otoparkın ortasında duraksadı Mrs. Dumprey, ona döndü. "Kaç yaşındasın Summer ?" dedi. "On yedi !" krem rengi pardesüsüne ellerini kenetlemişti, tırnakları kumaşa rağmen ellerine batıyordu. "Reşit değilsin, bu da bana söz hakkı tanır." Rachel'a baktı. "Seni uyuşturucu bağımlıları ile sokak köşelerinde ölü bulmak için yetiştirmedim."
Rachel, Mrs. Dumprey'e bir süre baksa da herhangi bir şey demeden arkasını dönüp oradan uzaklaştı.
"Şimdi mi aklına geldi !" diye avazı çıktığınca bağırdı Summer. "Benim sağlığım şimdi mi aklına geldi !" Hızlı hızlı nefes alıyordu. "Beş yaşımda herkes kumdan kale yaparken ben senin yanında onları uzaktan izliyordum !" Yutkundu. "On bir yaşımda herkesin doğum gününe arkadaşları giderken benimkinde kim vardı ?" Sesi titriyordu. "Sen, babam ve büyükannem." Gözünden bir damlanın düşmesine fırsat vermeden hışımla elinin tersi ile sildi. "Her zaman git arkadaş edin dedin, ama hiç nasıl olacağını öğretmedin." dedi. "Şimdi mi aklına geldi benim nasıl olduğum ?"
Mrs. Dumprey onun gözlerinin içine odaklanmıştı. Siniri kısmen geçse de yerini onun sözlerinin acısı almıştı. "Seni zorlamayacağım." dedi dudağı titrerken. "Ama diğer yolu seçersen, orada yalnızsın."
Mavi Jeep'in kapısını açıp içeriye bindi. Kontağı çalıştırıp hızla otoparktan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
September (girlxgirl)
Teen Fiction"Kelebek etkisi." Summer fısıldadı. "Buradan çok uzakta bir kelebeğin kanat çırpışı burada bir kasırgaya sebep olabilir." Parmak uçlarını onunkiler ile birleştirdi. "Ve belki de buradan çok uzak bir baz istasyonundan yayılan bir radyasyon dalgası."...