26.BÖLÜM

7.3K 827 176
                                    

 Gökten bir yıldız kaydı, güneşin aydınlatıp bulutların dolaşmaya cüret etmediği günün ortasına

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

 Gökten bir yıldız kaydı, güneşin aydınlatıp bulutların dolaşmaya cüret etmediği günün ortasına. Yeryüzüne inen yıldız karaya ayak basıp, o anda bir bedene büründü. Adam ağır ama büyük adımlarla aşina olduğum sokakları arşınlarken ben, gölgemin bile bulunmadığı bu zaman diliminde herkesten habersiz bir misafirdim. Hemen önümde yürüyen ve pelerininden dolayı yüzünü göremediğim bu adamı takip ediyordum. Nereye gittiğine dair bir fikrim vardı elbette ki. Fakat aklımda kim olduğunu ve neden oraya gittiğini cevaplayamıyordum.

Etrafımızın kalabalık olmasına rağmen bir kişi bile kafasını çevirip bakmıyordu yüzümüze. O an tıpkı benim olduğu gibi bu adamın da gölgesinin olmadığını fark etmiştim. O da... O da tıpkı ben gibi misafirdi burada. İlk ortak noktamızı yakalamış olmak beni ona biraz daha yaklaştırmışken, girdiğimiz dar sokaklar gittiği yerin tahmin ettiğim yer olduğunu kanıtlıyordu.

Birkaç gün önce yanmış olduğu belli olan eski bir ahşap evin kenarından kuytu sokağa döndükten sonra büyüdüğüm evi yeniden karşımda görmek içimi titretmişti. Kalbim ılık ılık ısınırken, aylar sonra yeniden koşarak o kapıdan içeri girmek istiyordum. Fakat bu kim olduğunu henüz çözemediğim adam önümde yürürken ayaklarım onun adımlarını geçme iznine sahip değillerdi. Ancak bir adım geride durup, onu takip edebiliyordum.

Adam, eve tamamen yaklaştıktan sonra etrafı kolaçan edip kapıyı tıklattı. Ve aynı zamanda da üzerindeki görünmez örtüyü sıyırıp attı. İşte o an kim olduğunu bilmediğim tuhaf adamın gölgesi, ilk kez Dünyaya düşüvermişti. O, bulmak istediğini bulmuştu. Bir müjde ki bizi buna emin kıldı!

Kapı bir süre sonra usulca açıldığında, karşıma çıkan görüntü burnumun sızlamasına sebep oldu. Annem... Kucağındaki minik bebeğiyle açmıştı kapıyı, tanımadığı bu adama. Onu daha önce hiç görmemiş olduğu, göz bebeklerindeki kocaman şaşkınlıktan belli oluyordu. Birkaç dakika hipnoz olmuş gibi adama baktıktan sonra donuk ifadesi bedenine yayılmış, onu hareketsiz bırakmıştı. Adamsa bakışlarını (bunu kafasını eğmesinden anlamıştım) tamamen hareketsiz kalan annemden alıp, bebeğe... Yani bana kaydırmıştı. Kimdi bu adam? Soru zihnime düştükten birkaç dakika sonra bebeğin gözleri açıldı! Ve o anda görüntü hızla yer değiştirdi. Bir müjde ki asırlar öncesinde seni bize anlattı.

Artık o adamın bir adım gerisinde değildim. Bebek olan bedenimin içindeydim! Ve bulunduğum konumdan karşımdaki adamın yüzünü çok net bir şekilde seçebiliyordum: ALTEMUR! Onun burada, yani dünyada... Yani... Annemin karşısında ne işi vardı!? Beni bulmuştu! Başından beri yerimi biliyordu! Öyleyse neden...? Neden beni alıp Elementaya götürmemişti!? Neden beni değil de 6. Kuşağı infaz etmelerine göz yummuştu...? Gerçekten kaçmak olmaz, günü geldiğinde olacaklar saklı kalmaz!

Annem kıpırdamadan kapının ağzında dururken, Altemur ağır hareketlerle beni ondan aldı. Gözlerime daha yakından bakarken bir eli de usulca element kolyeme kaymıştı. O an, sanki aradığı şeyi bulmuş gibi sıcak bir gülümseme yayılmıştı suratına. Onu ilk kez... İlk kez gülümserken... Ah! Hayır... İlk kez bu kadar içten bir şekilde gülümserken görüyordum. Beni gördüğüne sevinmiş gibiydi... Fısıltılar çığlık olup kulağımıza ulaştığı gün... Olacakları kimse durduramayacak!

AYKIRI:2 UYANIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin