"ALASKA" 1

69 3 0
                                    

Olay yerine vardığımda tıpkı önceki kızlar gibi boğularak öldürülmüş ve göl kenarına bırakılmış bir cesetle karşı karşıyaydım.
Doğa yerde yatan buz kesmiş ve çıplak cesedin aksine o kadar canlıydı ki, kuşların ötüşü, suyun sesi, hafif rüzgar nedeniyle ağaçların yapraklarından gelen şırıltılar...
Başımı bu güzel manzaradan alıkoyarak aşağı indirdiğimde , aslında kendi çapımda bir sanat eseri olduğunu düşündüğüm ceset , siyah bir çift botla kaplı ayak uçlarımın dibinde yere serilmişti. Bu oldukça genç bir cesetti.
Onyedi yaşlarında olmalıydı.
Cansız bedenin sap sarı olan saçları yıpranmış , kurumuş ve kirliydi.
Aşağı eğildim ve gözlerine baktım. Açık mavi gözleri donuk bir bakışla tek bir yere saplanıp kalmıştı. Kollarında ve boğazında morluklar vardı.
Arkamda bana doğru yaklaşan ayak seslerini duyduğumda doğruldum ve cesedin üzerinde bir kez daha göz gezdirdim. Gelen kişi tahmin ettiğim gibi Bay Steven'dı. Steven Reed. Patronum.
Siyah güneş gözlüklerini çıkardı ve cesedi baştan sona kadar inceledikten sonra , güneş nedeniyle kahverenginin en açık halini almış gözleriyle bana baktı.

"Boğularak öldürülmüş, ayrıca yine bir tecavüz vakası olduğunu düşünüyorum" dedim.

"Cesedi kim bulmuş?" diye sordu.

"Dean isimli yaşlı bir balıkçı.
Avlanırken gördüğünü söyledi."

"Yaşlı olmasına rağmen keskin gözlere sahipmiş, ne dersin Madeleine?" dedi hafifçe gülümseyerek.

"Hayır efendim sanmıyorum. Balık tutulan bölge o kadar büyük değil , cesedin oldukça beyaz bir tene sahip olmasınada bakılırsa kolayca fark edilir."

Bay Steven yüzüne tekrar o ciddi ifadesini takınarak beni onaylarcasına başını salladı. Bunu yaparken dilini üst dudağında gezdiriyor ve etrafa bakıyordu.

"İşinde iyi olduğuna inanıyorum Madeleine ve eminim bu genç kız avcısı sapığı başka birine daha zarar vermeden bulacağız"

"Öyle umuyorum bay Steven."

Evet , işim iyi olduğum konulardan biriydi. Bir polisten fazlasıydım. Herzaman insanların düşündüğünden fazlası olmuştum.

*
Ceset otopsi için adli tıp kurumuna gönderildikten sonra bir kaç not daha alıp merkeze döndüm.
Son iki hafta içinde bu üçüncü öldürülen kızdı. Kızların hepsi on yedi yaşlarındaydı, hepsi boğularak öldürülmüştü ve daha sonra lanet olası bir göl kenarına bırakılmışlardı.
Şundan emin olabilirsiniz ki , bu cinayetlerin hepsini tek bir kişi işlemişti ve bu kişi kesinlikte acemi biri değildi.
Merkeze döndüğümde yine hiç şaşırmadığım birşey öğrenmiştim , cesedin üzerinde hiç bir parmak izi bulunamamıştı. Evet, katil elbetteki eldiven takıyordu. Hiç bir saç teline de rastlamadığımıza göre bone taktığını düşünüyorum, belkide saçlarına iyi bakıyordur , kel olmasıda bir ihtimal. Sıra tırnaklarda. Tırnak altı en çok delil barından yerlerden biridir fakat cesedin tırnakları baya derinden kesilmişti.
Katil cesedi yok etmek yerine , onu adeta iddialı bir şekilde bize sunuyordu , üzerindeki her bir ipucuyu yok ederek.

Bay Steven americano kahvesi ve elinde bir kaç dosya ile odasına doğru yürüyordu. Göz göze gelmiştik. O bana doğru baktığında kafamı başka bir yere çevirmedim , ona bakmaya devam ettim. Sonrasında yanıma geldi ve bir kaç saniyeliğine masamın üzerindeki dağınıklığa takılıp kaldı. Masamın üzeri buruşturulmuş kağıtlarla , kahve bardaklarıyla ve dağılmış dosyalarla kaplıydı.
Masalardan hangisinin bana ait olduğu iki metre öteden anlaşılıyordu.
Bay Steven'ise aşırı düzenli ve mükemmeliyetçi bir insandı.

"Dağınık çalışmayı seviyorsun"

"Daha düzenli bir insan olmak için uğraşıyorum"

"Evet uğraşlarını görebiliyorum" dedi ciddiyetle , ne kadar ciddi olduğunu ikimizde çok iyi bilsekte.
"Bu arada , artık gidebilirsin. Yarın sabahki toplantıda görüşürüz"

Another Me ( Bir Başka Ben )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin