bir çift karanfil sözüm var

970 152 37
                                    

Saat akşamüzeri beşi bulduğunda Baekhyun evden yeni yeni çıkıyordu ve diyebileceğim tek şey sanırım kafayı yediğimdi. İyi olduğumun kanaatine varınca da gitmek istemişti ama onu ben göndermemiştim. Biraz arsızlığın sakıncası yoktu. Ne yapsaydım yani? Benimle saatlerce diz dize konuşmuş, gülümsemişti.

Ve ah Tanrım, Byun Baekhyun harika gülümsüyordu. Hakkında bilmem kaç tane şiir yazılacak kadar. Yazabileceğim diyemedim çünkü eh, şiir yazmalar bana göre değil, ben işin kulak kızartıcı tarafında yer alıyorum.

Aslında idrak edebilmem için olaylar çok hızlı gelişiyor gibi geliyordu, tabii bunda benim beyinsiz bir velet oluşumun da katkısı vardı. Yani ne yapabilirim ki? Byun Baekhyun yüzünden beyinsiz birisi gibi hareket ediyorum ve sanırım beyinsiz yönüm onu etkilemişti o yüzden konuşuyordu benimle. Bakın, başka açıklaması olamazdı bu durumun.

Sessiz sakin ilerleyen platonikliğim bir gecede tepetaklak olmuştu ve ben Baekhyun'la konuşabilecek bir seviyede bile değildim. Beni tanımıyordu, uzaktan hülyalı hülyalı izlemekle kalıyordum. Şimdiye bakacak olursak eğer Byun Baekhyun'u evimden uğurlayalı sadece on dakika geçmişti. Tepkisiz bir şekilde koltuğuma çökmüş halıyı izliyordum. Deli ev arkadaşım Junmyeon ise Baekhyun'un burada olduğunu fark ettiğinde mutfaktan çıkmaktan vazgeçmişti bizi yalnız bırakmak için. Bazen işe yarayabiliyordu ama bazen.

"Bir an hiç gitmeyecek sandım, ay!"

Eh, şimdi ise karşımda bağdaş kurarak oturmuş dolu ağzına avuç avuç patlamış mısır sokuşturuyordu. Dikkatinizi çekerim, dolu ağzına sokuşturmaya çalışıyordu. Yüzümde hiç bozulmayan aptal aşık gülümsememi karşımdaki bu tatsız manzaraya rağmen sürdürerek ağzımı araladım yine de. Mutluydum, bunu Kim Junmyeon ve iğrenç halleri bile bozamazdı.

"Junmyeon, yaşıyorum değil mi şu an ben?" Gözünün ucuyla beni süzüp yağlı parmaklarını yaladı. Neyse ki alışık olduğum durumlardı bunlar. "Maalesef, kuşum."

Ellerimi yanaklarıma koyarak birkaç kez vurdum ve durdum. Durdum, durdum ve gözlerim sonuna kadar açılmaya başladığında Junmyeon kendime geldiğimi anlamış olacak ki patlamış mısır kasesini ona bir şey olmasın diye en ücra köşeye bıraktı.

Heyecanla çığlık atarak oturduğum koltuktan Junmyeon'un kucağına doğru atladım. "Byun Baekhyun benimle vakit geçiriyor, oğlum!" Deli gibi kahkaha atarken ellerini yüzüne kapatmış Junmyeon'un kafasını ısırdım. Evet, bunu zevkle yaptım.
"Kuduz olursam parça pinçik ederim seni!"

"Aman iyi be," Üstünden yine gülerek atladığımda çoktan Baekhyun ile olan balayımı düşünmeye başlamıştım bile. "hele bi Baekhyun'la evlenelim kapının önüne koyacağım seni."

Burnunu kıvırıp yan gözle birkaç saniye beni süzdü. "Kesin yaşanır bu." Hiç takmadan koltuğa iyice kuruldum. "Dalga geçiyorsun ama gör bak nasıl da elde edeceğim onu. Hem de ona açılmadan yapacağım, artık utanmak yok! Gurur duyuyorum kendimle."

Bana bu sefer laf yetiştirmek yerine hımlayarak dudak büktüğünde kaşlarımı çattım. Yetişkin kokuşmuş bir Kim Junmyeon asla ve asla susmazdı. "Ne oldu, çiçeğim?"

"Jongdae," Ara sıra sevdiğim ev arkadaşım melul melul kafasını benden tarafa çevirdiğinde devam etmesi için onay verdim. Açıkçası ismimle seslenince bir garip olmuştum doğrusu. "Kyungsoo'ya gitmek istiyorum."

Derdini anladığımda kıkır kıkır güldüm. "E o zaman git, kuşum."

"Kolaydı sanki!" Ağlarcasına konuşmaya başladığında bugün hiç solmayan gülüşüm şerefsiz bir sırıtışa döndü. Hiç sevmediğim ev arkadaşımın komik bir şekilde acı çekmesi hoşuma gidiyordu. "Yanına gittiğimde bir daha kafa göz dalacak diye korkuyorum!"

carnation •baekchenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin