ağaçlara asılmış dilekler gibi aşklar

684 114 33
                                    

"Hazırsan gidelim."

Derin bir nefesi dışarı saldım. Gergin miydim yoksa heyecanlı mı, karar veremiyordum. Baekhyun bahsettiği gibi evimin önüne kısa süre içerisinde gelmiş arabaya binmemi bekliyordu. Bol, renkli bir kareli gömleğin içine siyah bir tişört giymişti ve altında da klasik kot pantolonlarından biri vardı ama inanın bana, şu an dergi çekimlerinden birinde gibi hissettiriyordu. Bu giydikleri sayesinde değil; tamamen Baekhyun'un Baekhyun'un olmasıyla alakalı bir durumdu.

Dudaklarımı kemirmeye devam ederken usulca başımı salladım ve benim için kapıyı açtığı arabasına titremelerimi zapt etmeye çalışarak bindim. Arabayı çalıştırdığı sıra ne kadar da centilmensin öyle agucu agucu diyerek yanaklarını koparasıya sıkmak istedim ama ikimizin de can güvenliği için bu biraz riskli bir olay olurdu. Eh, zaten denediğim an beni arabadan aşağı itmesi de bir ihtimaldi tabii.

"Hoş görünüyorsun." Gözlerini yoldan çekmeden konuştuğunda beni süzdüğünü bile fark etmeyecektim. Kulaklarım utançtan kızarırken içimden de hayran çığlıkları atıyordum. Dışımdan bir yanıt vermediğimi onun öksürük sesiyle anladığımda hemen ağzımı araladım. "Teşekkür ederim, o senin hoşluğun canım."
Yüzümü ağzımdan çıkan sözlerle buruştururken arabadan atladığımda ölme ihtimalimi düşünmeye başlamıştım bile. Sadece bir an, sadece bir an rezilliğimi belli etmemek istiyordum, cidden.

Gülüşü kulaklarıma dolduğunda bakışlarımı ona yönelttim o da yolun boş olmasının verdiği rahatlıkla kısa bir an gözlerini yüzümde gezdirmişti. "Ne demek 'canım' asıl ben teşekkür ederim."
Benimle dalga geçtiğini anladığımda elim yavaş yavaş kapı koluna gitmeye başlamıştı bile. Tatsız ve gergin bir gülüşle gülüşüne ortak oldum.

Aramızda yeniden bir sessizlik oluştuğunda ise dikkatli bir şekilde direksiyonu tutan ellerini izlemeye başladım, daha doğrusu dalmış da olabilirdim; emin değilim.

Ellerini hiç tutup sevememiştim, sevemeyecektim de hiçbir zaman ama o an öyle bir dolup taştığımı hissettim ki ilmek ilmek işlenmiş gibi duran ellerini izlerken arabayı durdurmasını söyleyip avuç içlerinden öpecektim az kalsın ıslak ıslak. Bunun ihtimalinin gerçekleşmeyeceğini ve o kadar da cesaretimin olmadığını bilmek yeniden umutlarımı kırarken dudaklarımı büktüm. Byun Baekhyun'un narin elleri ve yumuşak yanakları avuç içlerimde hiçbir zaman bulunmayacaksa neden nefes alıyordum ki? En iyisi şu arabadan atlama kısmını yeniden düşünmeliydim.

"İşte şimdi tıpkı bir ördeğe benzedin."

"Huh?"

Baekhyun yeniden kıkır kıkır gülerken dışarıda aslında oldukça soğuk durduğunu fark ettim. Onun bu hallerini yakından görmek şans değil de neydi?

"Dudaklarını büzünce öyle gözüküyorsun, o yüzden söyledim."

Gözlerim kısılana kadar gülümserken arsız arsız sordum. "Çirkin ördek yavrusu mu yoksa şirin bir ördek yavrusu mu, huh?"

Yeniden gülüp kafasını iki yana salladığında senden adam olmaz mı demek istemişti anlayamamıştım ama yüzümdeki tebessümü bozamamıştım. O güldükçe benim de gülesim geliyordu. Onu güldüren taraf olmanın da etkisi vardı tabii ki.

Birkaç dakika sonra buluşma yerine geldiğimizde benden tarafa döndü ve gülümsedi. "İn bakalım şirin ördek yavrusu."

Kalbimi söylediği sözle birlikte arabaya bırakırken yeniden dudaklarımı kemirmiştim, kanamasa iyi olurdu ve arabadan bindiğim gibi titreyerek inmemi sağlamıştı. Bu çocuk üstümdeki etkisinin farkında mı acaba diye düşünmüyor değildim.

"Burası kimin evi?" Geldiğimiz apartmanı süzerken konuştum.  Karşımızda büyük bir apartman duruyordu ama çevresinde basketbol sahası, büyük bir bahçe ve küçük bir kafe bulunuyordu.

carnation •baekchenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin