Thurisaz-Endless
Durup düşünmeye vakti olmayanlar , tüm zamanların kölesidir.
"Annemin yüzünü anımsıyor musun baba?" Yağmur fırtınasının uğultusu, evin içine pencerelerden sızarken genç adam şöminenin alevlerine ellerini uzatıyordu.Yakışıklı yüzü, bir an paramparça oldu. Altın sarısı saçlarının şakaklarını kurcaladı, sertçe yutkundu.İnce uzun parmaklarını kızının kızıl buklelerinde gezdirdi ve okyanus renkli gözlerinde gezinen bulutları sakladı. Dudaklarını araladı ve yanıtladı:
"Her an kızım."Küçük kız şaşırmıştı.Minik, yukarıya kalkık güzel burnunu kırıştırdı, yuvarlak yeşil gözlerini kıstı ve ateşin çıtırtıları odayı dolduruken sordu:
"Neden her an baba?"Hizmetliler masayı kuruyordu.Babasının av köşküne gelirlerdi her sonbahar. Köşk, neredeyse antik sayılırdı. Otantik eşyalar, geyik başları ve pahalı halılarla doluydu.Kız yanıt alamadı.Dizlerini büktü ve babasının karşısında diz çöktü çünkü babası kafasını başka yere çekmişti.
"Yanıtlar mısın baba?"Adam istemeden de olsa küçük kızıyla göz göze geldi:
"Bunları düşünmek için daha çok küçüksün Mathilda.Beş yaşındasın daha sana annenin yolculuğa çıktığını ve sen büyüdüğünde bize geri döneceğini söylemiştim."
"Fotoğrafı bile neden yok?Ben artık onun gezisinden dönmesini istiyorum.Onu görmek istiyorum baba."Adam birden öfkelendi, fakat üzüntüsünü de öfkesini de bastırdı.Kemikli ince ve düzgün burnundan sabır dilercesine bir nefes aldı ve yanıtladı:
"Onun yüzünü her an hatırlıyorum çünkü tıpkı ona benziyorsun.Yeşil gözlerin,çillerin,minik burnun,kırmızı saçların.Heryerin.Anlıyor musun?"Sakin kalmaya çalıştığı ses tonuyla söylemişti bunu.Mathilda'nın iri gözleri açılmıştı:
"Sahi mi baba?"Dedi.Yemeğin hazır olduğu bildirildiğinde kızının elini tutarak sofraya yürüttü:
"Evet kızım ama artık bu bahsi kapat."
Yıllar öncesinde anımsadığı o konuşma, bölük pörçük de olsa zihnindeydi.Zihnini kıvrandırıyordu çünkü o günden sonra annesinden konuşması yadaklanmıştı.Saçlarını karıştırdı, elinde ki kitaba baktı.Kafasını dağıtmak istedi ve kitaba kaldığı yerden devam etmek istedi.İkinci sayfayı çevirdi:Toprağın çamur kahvesi rengi , dingin bir ölünün eviydi.Kargaların canı cehenneme dedi Pandora ,Ak babaların gözünü oymak istedi,Tanrım tanrım bana bir bıçak var ruhumu katledeceğim dedi,Tanrı güldü,gülüşü keyifliydi.Ruhlar katledilemez Pandora dedi istediğin kadar uğraş.
Okyanusa vuran gün ışığının parlak sarı halelerini seyretti Pandora . Elinde kutusu , içinde endişesi sahilde yürümeye başladı . Çıplak ayakları kumsalı ezdi geçti, endişesi içini kemiren parazitti , midesi bulandı durdu okyanusu seyretti. Günlerdir Tanrısıyla konuşmayı bırakmıştı .Ona ulaşamıyordu , Tanrı artık kendini terk etmiş gibiydi.Eline tutuşturduğu kutunun kapağı gümüşten yapılmıştı ve üst düzeyi mücevherlerle süslüydü; zümrütler , elmaslar , yakutlar ve altın işlemeler...Sarı rengiyle parıldayan altından yılan figürünün üstüne dokundu, gümüşten yapılmış dolunay yılanın tam üstündeydi , yakuttan etekli zarif kadın figürü yılanın hemen önündeydi.Tüm bu işlemeler ustalık gerektirirdi. Fakat bunu nerden bulmuştu ? Ne anlama geliyordu ?Burada neden yapayalnızdı?İşlemelerin güzel olduğunu düşündü .Yine de kutu da iç karartıcı karanlık hisler vardı, seziyordu .Dans etmekten kaçmıştı . Ezdiği kumlar ona bağırarak karşılık verdiğinde durdu .
''Sizlerde mi konuşabiliyorsunuz?''
''Bizlerde birer canlıyız aptal kız , dikkatli yürü.''Diye yanıtladı kum tanelerinden biri.Pandora'nın duraksadı :
"Bilmiyordum .Ben ne zamandır buradayım biliyor musunuz?"
"Zaman kavramımız yoktur bizim ama buraya gün doğarken düştüğünü hatırlıyorum elindeki o kutu göğsünün üzerindeydi .Okyanusta batmadan uzanıyordun, ölü bir deniz kızı olduğunu düşündüm."
"Hayır ben prenses olduğunu düşündüm Posedien'ın kızı sandım."Diye atıldı kum taneciği.
"Herneyse , kıyıya dalgalar seni fırlattı ve üzerimize yuvarladın.Uyuyordun ve ilginç olan şeyse okyanusta öylece uzanmana rağmen hiç ıslak değildin. Gün doğumu birden okyanusun ortasındaydın, yüzmüyor uyuyordun batmıyor uzanıyordun ve su seni ıslatmıyordu. Okyanusa sorduk seni hiç oralı olmadı cevap vermeye yetkili değilmiş ."
"Kibirli okyanus ."Diye atıldı diğer kum taneciği.
"Belki de konuşmasına yarattıcımız izin vermiyordur."Dedi diğeri .
"Poseidon'da kim ?"Diye sordu Pandora .
"Halk hikayesinde denizlerin efendisi. "Dediler.
"Sizce bu kutuda ne var ?"
"Biz nerden bilelim ?"Pandora kutuyu sıkıca tuttu .Ardından mücevherlerle süslü işlemelerin yanında isim gördü.
"Pandora."Yazıyordu .Bu benim ismim mi diye düşündü?Belki kutudan daha fazla şeyler öğrenebilirdi. Kontrol etti kilidi yoktu, açmaya çabaladı olmadı.
Ah, çabalamaz olsaydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANDORA
FantasyMathilda eline tutuşturulan kitabı incelemeye başladı .Ne kadar da kalındı? Kızıl saçlarının ardında canlanan ateş kızılı hareler güneşte parladı , ince parmaklarıyla kızıl kahkülünü itti ve ince çerçeveli gümüş gözlüğünü düzeltti kitabın başlığın...