Hastalıklı zihinler sağlıklı eylemler yaratamaz
Islak çimlerin üzerine otururken beyaz elbisenin eteklerinin ıslandığını gördü.Omuz silkti, genç kadın elinde koca bir bardak portakal suyuyla Mathilda'ya doğru ilerliyordu. Tepside ki içeçeği Mathilda'ya uzattığında Mathilda omuz silkti:
"İstemiyorum Bayan Karen." Miss Karen'in sıkıca topuz yaptığı saman sarısı saçlarından bir tutam kısa bukle önüne düşmüştü, saçını geriye iterken gözlüğünü düzeltti.
"So you are acting like a little child because we have a English lesson at 10 o'clock little mistress?'* Diye sordu aksanlı telaffuzuyla.Miss Karen Londra'dan Mathilda'nın eğtimi için özel olarak getirtilmişti.
"Oh no Miss Karen. I'm not."
"Then what is the matter?"Diye sordu kadın.İnce kaşları yukarı kalkmıştı.Mathilda bu kez Türkçe yanıtladı:
"Ben annemi istiyorum."Dedi.Karen duraksadı, küçük kızın dediğini kavradığında ise ifadesiz disiplinli yüzü allak bullak oldu.Ne diyeceğini bilememişti çünkü Mathilda'nın babası da annesi hakkında ona bir açıklama yapmamıştı.
"Seni anlıyor."Dedi bozuk Türkçesiyle.Disiplinli katı suratında ilk defa duygusal bir ifade belirmişti.
Mathilda şaşkınlıkla ona baktı.
"Seni anlıyor fakat yardım yapamıyor ben."Dedi tekrardan.Sonra kendisini toparladı ve yine ifadesiz bakkşlarını Mathilda'ya dikti:
"Dersleri yok bırakmak.Sen parlak çocuk."Mathilda kafasını yere eğdi ve istemsizce içeri ders odasına doğru yürümeye başladı, sonra aklına birşey geldi.Babası evde yoktu ve daima kilitli kalan odanın anahtarını hizmetli kızdan çalabilmişti.Dersi çabucak bitirebilirse kadını başından savabilir ve odaya sızabilirdi.
2 buçuk saatin ardından Miss Karen eşyalarını toparlıyor ve kendi evine ayrılmak üzere Mathildayla vedalaşıyordu.Mathilda onu neşeyle gönderdi.Aşağı katta hizmetliler gelecek misafirler için özenle yemek hazırlıyorlardı, şimdilik Mathilda'yı unutmuşlardı. Mathilda heyecanla üçüncü kata merdivenlerle tırmandı.Sol eliyle trabzanları sıkıca kavrıyordu.Uzun koridor boyunca ilerledi ve sola döndü.En son ki oda kapalıydı.Her zaman ki gibi.
Kilidi heyecanla bluzunun içinden çıkartırken zorlanarak kapıyı araladı ve içeri girdi.
Oda büyütülmüş resimlerle doluydu.Babasını tanıyabilmişti ve o genç kadında annesi olmalıydı.Yaklaştı ve en büyük duvara aslı resimde ki annesini inceledi.Kendi suretine bakıyordu sanki.Tıpa tıp ona benziyordu.Dondu kaldı.Sonra ayağı çekmeceye çarptığında tökezledi ve acıyla kıvranırken kafasını antikvari mücevher işlemeli çekmeceye çevirdi.Hiç düşünmeden açtı orayı.
İçinde kare bir kutu vardı.İşlemeler ve mücevherlerle süslüydü, kutu değilde sandık variydi.Eline aldığında sesle irkildi:
"MATHİLDA!!!"
♤Panora kutunun kapağını araladığında elektrik yükleri tenine temas eder gibi hissetmişti bütün bedenine yayıldığını hissettiği enerji parmak uçlarından saçlarına kadar üzerinde dolaşıyordu, tıpkı iletken bir akım gibi teninde mavi elektriklenmeler beyaz cildini ışıldatıyordu fakat hiçbiryeri ağrımıyordu .Endişe ve korkuyla kutudan uzaklaştı fakat artık geçti, gümüş kapaktan sis bulutu gibi atmosfere süzülen mor siyah gölgeler havada kavisler ve parelel şekiller çizerek bir süre dans etti , Pandora'nın etrafını sardı onun etrafında beş tur atan mor gölgemsi silüetler ve düş bulutu nihayet göğe ulaştı. Güneş soldu , etraf karanlığa döndü.Pandora şaşkındı , kum taneciklerini ve yosunları artık duyamıyordu .Ağlamaya başladığında ve içinden dua ettiğinde, gökyüzünde yıldızlar belirdi aniden.Sahneye çıkmış parlak oyuncular gibi.Pandora avuçlarını ışıldayan yıldızlara açtı.Yıldızlar, karanlık gökyüzünden kitleler halinde Pandora'nın avuçlarına yağmaya başladı ,avuçlarını teğet geçen bazı yıldızlar kumsala ve su birikintisini kaybederek ışıltısını yitiriyordu , bu mükemmel bir şölendi.
Milyarlarca yıl önce öldüğü farz edilen yıldızlar nasıl yeryüzüne tıpkı bir yağmur gibi yağabilirdi? Dünyadan milyarlarca ışık yılı kadar uzak olan bu gök cisimlerinin ışığı ancak milyar yıllar sonra dünyada ki yeryüzüne ulaşırdı. Bu da demek oluyordu ki aslında çoktan yok olmuş yıldızları seyrediyor olurduk .Bu mantığa fizik kurallarına ve evren yasasına ters diye düşündü Pandora .Fakat sonra zihninde kodlanmış tüm bu bilgileri nerden arşivlediğini düşündü. Tüm bunları nerden biliyordu ? Bu bilmeme duygusu onu deli ediyor ve kendinden tiksindiriyordu.Gördükleri illüzyondan bir sanrılardan mı ibaretti?Fakat avuçlarında gök cisimlerini hissediyordu .Başı döndü ,göz şöleni onun başını döndürdü. Yeni sorular sormaktan ve cevapları bulamamak onu yormuştu. İşin diğer ilginç yanınaysa gökcisimlerinin yeryüzünü sarsarak oraya buraya ve hatta onun avuçlarına savrulurken Pandora'yı teğet geçiyor kesinlikle onun üzerine yağmıyordu.
Gümüş kapağı hızla kapattığında şölen bitti , kuzeyden bir rüzgar esti .Saçlarını uçurdu şimdi hiçbirşey düşünemeyecek kadar yorgundu.Uykuya daldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANDORA
FantastikMathilda eline tutuşturulan kitabı incelemeye başladı .Ne kadar da kalındı? Kızıl saçlarının ardında canlanan ateş kızılı hareler güneşte parladı , ince parmaklarıyla kızıl kahkülünü itti ve ince çerçeveli gümüş gözlüğünü düzeltti kitabın başlığın...