Yenilgiyi kabul etmeyenler , daima yenilmeye mahkumdur.Gün ışığı pırıl pırıldı ve sarı hareler yeryüzünün adağıydı.Mathilda nehiri seyrederken neden bu kadar yalnız olduğunu düşündü. Bir güvercin kafasının üzerinden kanatlanarak uçtu, uzaklardan birinin ıslığını duydu ve göleti andıran nehirde usulca süzülen kuğuyu seyretti.Bisikletini bağladığı ağaca göz attı.Pembe renkli çiçekler uyanmıştı. Karşısında bir sazlık vardı ve her yer yemyeşildi.Spor ayakkabısının çözülmüş bağcığını tekrardan bağlarken minik kulağında ki beyaz kablosuz kulaklığı çıkardı.Tam karşısında antik yapı duruyordu.Güneş gözlüğünü saçlarına geçirirken yapının üzerinde antik dilde yazıları fark etti. Evet, yalnızdı. Sessiz bir insan olduğu için miydi veya ifadesiz bakışlar takındığı için miydi bilmiyordu.Lisede bile yakın olduğu sadece iki kişi vardı.Şimdiyse yeni kazandığı üniversitede yeni birilerini bulmayı umuyordu ama aslında pek kafa dengi birine rastlayamamıştı henüz.İnsanlar yayvan, kaba ve cahil geliyordu.En azından çoğu, tabii Mathilda'ya göre.Düşünmeden konuşuyorlar, bilmedikleri konularda atıp tutuyorlar ve ergenliği atlatamadıklarını gösteren tipik kalıpsal davranışlar segiliyorlardı.Mathilda çoğunu sürüde ki koyunlara benzetiyordu.Kitlesel halde hareket eden koyuncuklar da Mathilda'yı havalı veya ezik, cool veya yabani, entellektüel veya marjinal veya asosyal olarak görebiliyorlardı.Mathilda sürüdeki koyun değildi, çoban olacak kadar liderlik vasıflarıda de yoktu.Mathilda başkaydı, farklıydı. Bu sadece dış görünüşten ibaret olamazdı.Mermer beyazı ten rengine sahip olması veya doğuştan kızıl olması onu farklı kılmıyordu.Onu farklı kılan şey; sezgileri, gözlem yeteneği, doğaya olan aşırı düşkünlüğüydü belkide. Hep yalnızdı, çocukluğuda böyle geçmişti. Kendisiyle vakit geçirmeye alışmış da olsa zaman zaman koca evrende yapayalnız hissediyordu.Duraksadı ve temiz havayı içine çekti.İri gözlerini kapadı ve doğayı dinledi. Az sonra ayakkabısının ucuna takılan çikolata ve meyvesuyu kutusunu gördüğünde kaşlarını çattı.Doğayı kirletenlerden şiddetle nefret ediyordu.Bakışları çöp kutusunu aradı, eline çöpleri aldı ve az ilerde çöp kutsusunu gördü.Fakat kutunun yanında sevimli bir varlık daha vardı. Kurt köpeğine benziyordu, bembeyaz parlak tüyleri vardı.Boynunda ki tasmayı gördü sonra.Anlaşılan sahibi ipi çıkarmıştı.Köpek dilini çıkarmış ve sevimlice gülümsüyordu ayrıca mavi gözlerini Mathilda'ya dikmişti.Mathilda istemsizce kocaman gülümsedi ve köpeğin yumuşak kafasına dokundu.
"Pars.Pars.Burda mıydın?"Sesi duyduğunda Mathilda bir adım geri çekildi ve gözlerini sesin kaynağına çevirdi.Uzun boylu, yeşil gözlü adam tüm sevevenliğiyle köpeğiyle konuşuyordu.Sonra başını Mathilda'ya çevirdi ve küçük dolgun dudaklarına daha büyük bir gülümseme yayıldı.
"Merhaba."Sol tarafında minik bir gamze belirmişti uzun kirpiklerini kırpıştırırken.Pars kuyruğunu sallayıp sahibinin ayaklarına dolaşırken Mathilda'da hafiçe gülümsedi:
"Merhaba."Sonra genç adam köpeğiyle konuşmayı sürdürürken bir anda başını çevirdi Mathilda gitmeye hazırlanıyordu çünkü.Göz göze geldiklerinde hafifça çıkık olan elmacık kemiklerinde ki sarımsı çilleri fark etti adamda ki Mathilda, kirli kumral rengi sakalları da adamın kemikli yüzünü süslüyordu.
"İyi günler."Dedi sadece kısaca göz teması kurarken.Mathilda sakince genç adama çevirdi gözlerini ve belirli belirsiz kafa salladı ve yanıtladı:
"Size de."Genç adam, bir daha Mathildayla göz göze gelmedi ve köpeğiyle birlikte ters yöne doğru ilerlerledi.Mathilda oturduğu banka geri döndü, sırt çantasından Pandora'yı çıkardı ve kaldığı yerden okumayı sürdürdü:*********************
Kayalıkları döven okyanus dalgalarına alışkın yosunlar , Pandora için üzgündü .Yolunu kaybetmiş kar beyaz minik bir tavşan okyanus kıyısında ne işim var diye düşündü , gökyüzü herkesin zihninin aksine pırıl pırıldı .Güneş canlılara gülmeye bu aralar alışkındı .
Ben Tanrıyla hiç konuşmadım , zihnimin oyunuydu diye düşündü . Yeryüzüne nasıl düşmüştü ? Nasıl var olmuştu peki her şey ilizyonsa eline tutuşturulmuş bu parıltılı kutuda neyin nesiydi ? Kutuyu açıp açmamaya karar verişinin 17 günü artık yıldı .Kutuyu açmaya karar verdi , kum taneleri ile artık dost olmuşlardı .O sırada karşıda ki adada insan topuluğu gördü.Gözleri uzağı iyi seçerdi.Genç erkek topluluğu ,sağlıklı ,canlı ve güçlü görünüyorlardı .İçlerinde ise bir tane kendisi gibi bir kadın yoktu .Öfkelendi , buraya neden gönderilmişti ki? Kutuyu ani öfkeyle önceden verdiği kararın desteği ile de güç aldı ve kapağına uzandı .Kapağını zorladı , ağzı mühürlüydü sanki.Nafile açılmıyordu , kum tanesinin biri mühürlü o diye söylendi.
''İyi de mühürü nasıl çözeceğim?''
''Günah işleyerek.''
''Günah ne ?''Bu kez yosunlar cevap verdi.
'' Biz bilmiyoruz insanlar çok sık işler fakat bunu , kötü eylemlere verilen addır.Aslı olmayan sözler de günah sayılır .''
''Peki madem.''Yerinden kalktı , başını pırıl pırıl güneşe çevirdi ve bağırdı :
''Çok mutluyum.'' Değildi , kederden ölecekti. Fakat ilk yalanını söylediğinde mühür klik sesiyle bozuldu .Titreyen elleriyle kutuya geri döndü ve tüm cesaretini toplayıp kutuyu araladı . Kapak Pandora'nın elini itti ve havaya süzülerek kutunun üstünden çekildi.Karanlık gölgeye benzeyen duman ve mor duman birbirine dans ederek karıştı ve kutuyu gizli enerji terk etti.
Pandora hayal kırıklığına uğradı, hiç bir şey anlamamıştı

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANDORA
FantasíaMathilda eline tutuşturulan kitabı incelemeye başladı .Ne kadar da kalındı? Kızıl saçlarının ardında canlanan ateş kızılı hareler güneşte parladı , ince parmaklarıyla kızıl kahkülünü itti ve ince çerçeveli gümüş gözlüğünü düzeltti kitabın başlığın...