Castaways runnin'

72 13 17
                                    

Mutsuzdum.

14 yaşımda şarkı söylemeye başlarken büyük bir sanatçı olmayı hedeflerdim, hedeflerdik. Tüm dünya ismimizi çığlık atacak ve sonsuz sevgiyi hissedecektik, yani ben böyle hayal ediyordum. İnsanların saygı duyarak seveceğini hayal ediyordum.

Öyle değilmiş.

Belki bir kesim ama kesinlikle tüm dünya öyle değildi. Milyonlarca hayranımız ve sayısını unuttuğumuz kadar şarkılarımız vardı, hikayeleri farklı olan. Herkes 'Wrapped Around Your Finger' ile ağlayıp 'Hey Everybody'le gülmüyordu. Çünkü kişilikler ve yetiştirildikleri ortamlar farklıydı, bakış açıları ve görmek istedikleri. Küçükken istediğim o saf sevginin büyüdükçe karşılıksız olmadığını fark etmiştim. Albüm çıkar, hayranlar sevinsin; biriyle ilişki yaşa, hayranlar -çoğunluğu- sinirlensin ve nefreti üzerine topla.

Tüm mesele buydu. Karşılıksız hiç bir etkileşim olmuyordu.

Tüm bunların böylesine farkındayken Michael ile olan ilişkimi açıklayamazdım. Ne kadar hayranımız varsa bir o kadar da homofobik insanlar vardı. Bazen ben ve Michael'ın yakıştığını ve bizi 'ship'leyenlerin -hayran dilinden hiç bir zaman anlamayacağım- olduğunu görmek mutlu ediyordu. Gerçek olması için çıldıranlar ya da sadece çok yakın arkadaş olarak görenler. Sorun değil, aslında ikisi de doğru.

Tabi bunu açıklamayacağım, henüz değil.

"Dışarı da bir grup var, ilgilenmek ister misin yoksa arka kapıdan çıkalım mı?" Karşı sandalyede Luke oturuyordu ve kafamı dağıtmak için beni sürekli yokluyordu. "Çok kişi yok sanki, onlarla ilgilenelim." Şapkamı masadan alıp kafama geçirdiğimde Luke ile beraber kafenin ön kapısından çıktık. 7-8 kişilik bir grup vardı ve gözleri bizi bulunca çığlık atmaya başladılar.

İşte bu.

Ne kadar yorgun olsam ve ya başım ağrımaktan çatlasa da, onların çığlıklarına değişemezdim hiç bir sakinliği.

Bir kaçı etrafımı sararken ellerindeki albümümüzü ve kollarını imzalıyordum. Hepsinin dudaklarından çığlıklar dökülüyordu.

"Calum alınma ama ben Michael kızıyım, o burada olmadığına göre onu benim yerime öpebilir misin?" Sarışın ve yeşil gözleri parıldayarak bana bakan kızın sözleri beni öylesine yumuşattı ki, sevgilimi hayranından kıskanamadım bile. "Adın neydi?" Dedim gülümseyerek.

"Mira."

"Ona senin adına kocaman bir öpücük vereceğimden emin olabilirsin, Mira." Yerinde zıplayarak boynuma sarıldı ve kollarımı etrafına sarmaktan çekinmedim. Sevgiyi hissediyordum.

"Mümkünse dudağına yakın bir yerden öp ve İnstagram'a koy. Malum shipper'lar benim sayemde sevinsin!" Tekrar o yeşil gözlerini parıldattığında bunu ne kadar çok yapmak istediğimi fark ettim. Ama yapamazdım, engellerimiz fazlaydı.

"Kaşınıyorsun," diyerek güldüm ve etrafımdakiler gülmeye başladı. Sonra herkese fotoğraf ve kocaman kucaklaşmalar verdik, Luke ile. Eve döndüğümüzde Luke'u bilmem ama ben fazlasıyla yorgundum. Michael'ın kokusuna ve teninin sıcaklığına ihtiyacım vardı. Bu yüzden hızla odasına girdiğimde, yatakta oturup video oyunu oynadığını gördüm. Yatağına tırmandım ve arkasından ona sarıldım. "Git başımdan, Calum. Bu son canım, yanmak istemiyorum."

Evet, tam olarak benimle barışmamıştı ama konuşuyordu, bazen de gülümsüyordu. Bu somurtkan Michael'dan çok daha iyiydi.

Onu umursamadım ve boynunu öptüm. O an aklıma Mira geldi ve ona verdiğim söz. Telefonumu cebimden çıkarıp ayarladım ve Michael'ın yüzünü kendime çevirip dudağının kenarına bir öpücük kondurdum, tabi tam o sırada telefonun fotoğrafı çektiğine dair sesi gelmişti. "Siktir, senin yüzünden yandım! Ne bok yapıyorsun?"

"Malum shipper bir hayranıma sözüm vardı. Seni öpmemi istemişti de." Yüzü bir gülümsemeyle aydınlandı. "Öyle mi?"

Kafamı salladım. "Evet, hatta Michael kızıymış."

"Aman tanrım, çok şirin." Onun bu mutluluğuna gülmekle yetindim. "Her sana hayran olan insanları duyduğunda bu tepkiyi veriyorsun." Yüzünü yumruk yaptığı ellerine yasladı.

"Ama çok mutlu oluyorum." Yüzünü avuçlarım arasına aldım. "Ve bu sana yakışıyor.." Dudağına dudaklarımı bastırıp çekildim.

"Uyuyacağım, gel hadi."

"Sen uyu, şu turu bitirip gelirim." Ona olumlu anlamda homurdanırken İnstagram'a girdim ve belki de hayatımın en çılgınca kararını verdim.

Sonuçlarını ağır çekecektik ama yine de yaptım. Michael'ı öptüğüm fotoğrafı paylaştım.

Altına da iki kelime bıraktım; 'Malum yaşıyor.'

Ve bu tüm hayranlarımızın çıldırmasına yeterdi.

Çünkü Malum asla ölmemişti.

______________________________________





Muke'tan, malum'dan, mashton'dan, lashton'dan beklediğim şey;

whistling my name Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin