Hira
Ankara, 2017
"Anlasana bu çok garip bir şey! Adamı araştırıyordum ve... Ne? Evet, evet. Yeni bir haber için. Çok iyi ve başarılı bir adam. Hayır, şu an New York'ta. Ama... Biliyorum bir türlü buluşamadık ama... Mert yüzüme kapatamazs-"
Telefonu masaya fırlattı Hira. En sevdiği şarkılardan oluşan -ki bunların büyük çoğunluğu Hintçeydi- CD'yi CD çalara yerleştirip masasına döndü. Önündeki manşetlere baktı. İçindeki Sherlock Holmes uyanmıştı yine. Ve Hira biliyordu ki Holmes uyanırsa her şey olabilirdi. Bunu düşününce, kendi kendine güldü.
Hava sıcaktı ve böylesine kavurucu bir sıcakta evde oturmak pek harika bir fikir olmasa da yapması gereken çok şey vardı. Hem eski gazeteleri inceleyecek, hem de haber ajanslarıyla temas kurmak için uğraşacaktı. Bu olay onu neden böyle meraklandırıyordu bilmiyordu ama içinde bir his vardı. Her şeyin iyiye gideceğine ve harika bir sonuç elde edeceğine dair...
Bir haberi incelemeye başladı.
KAN DONDURAN CİNAYET!
OCAK 2012
ANKARA MAMAK'TA İŞLENEN CİNAYETTE A.K. 4 KURŞUNLA VURULARAK ÖLDÜRÜLDÜ. KATİL F.D. PİŞMAN OLDUĞUNU SÖYLEYEREK KENDİNİ İHBAR ETTİ.
Bu olabilir miydi? Yani bir cinayet böylesine kısa ve sıradan anlatılabilir miydi? Hira kafasına onlarca soru toplandığı zamanlarda yaşadığı stresi yaşamaya başladı. Derin bir nefes alıp bu duruma aldırmadan düşünmeye devam etti. Daha sonra iyisini alırım deyip bildik bir market zincirinden aldığı ucuz klima bozulmuştu ve sıcak havada böyle çalışmak hiç kolay değildi. Sorularını toparlaması şarttı. Defterinin başına iki harf kaydetti: A.K.
Hira'nın bu 'üstü kapatıldığı gayet belli olan' cinayete merak sarması ise şöyle olmuştu: Ahmet Nevruz ile ilgili haberi hazırlarken, biraz ayrıntıya inmesi gerektiğine kanaat getirerek, adamın kişisel özellikleri ile ilgili bilgi toplamaya koyulmuştu. Doğru haber için bunun gerekli olduğuna inanıyordu. Bu tür bilgileri toplamanın yolu da kişinin katıldığı etkinlikleri, yaptığı yardımları öğrenmekti.
İş yerşnde ona 'gençliğin verdiği heyecanla fazla atılgan davranan gazeteci kız' gözüyle bakılsa da Hira işini severek yapıyordu. Ne de olsa bu meslek, onun çocukluk hayaliydi. Bu yüzden ayrıntıya iniyor, sorguluyordu. Bazı meslektaşları gibi durağan, edilgen değildi.
Arşivlerde işe yarar şeyler olup olmadığına bakarken, Ahmet Nevruz'un katıldığı bir cenaze dikkatini çekmişti. Ocak 2012 tarihli haber şöyleydi:
ÜNLÜ İŞ ADAMI AHMET NEVRUZ, CAN DOSTU ALİ KERVANLI'NIN CENAZESİNDE GÖZ YAŞLARINA BOĞULDU. "BEN DOSTUMU DEĞİL, KARDEŞİMİ KAYBETTİM." DİYEN AHMET NEVRUZ, FAİLLERİN BULUNMASINI İSTEDİĞİNİ BELİRTTİ.
Farklı manşetleri olan birçok haber daha gördü. Hepsi de 'yardımsever iş adamı' temalı haberler. Eğitim vakıflarına, sağlık örgütlerine sayısız yardım... Hazırlaması gereken basit haberi hazırlayıp teslim etmişti Hira. Şİmdi ise hiçkimseden emir almadan bu haberi hazırlamaya karar vermişti. Eh, Hira da içindeki Holmes'ü uyandırmaya pek meraklıydı zaten. Belki suçlular da onun Arsen Lüpen'i olacaktı... Gerçi bu bir hırsızlık vakası değildi, ama olsun.
Ve böylece gecesini gündüzüne katacağı çılgınca bir maceraya atmış oldu kendini. Bunu çok da düşünüp tartarak yapmamıştı. Peki neden bu işe koyulmuştu? Neden 5 yıl önceki bir cinayeti araştırıyordu şimdi?
Ya mesleğinde parlayan bir yıldız olmak istiyordu, ya da 30'larının sonundaki Ahmet Nevruz'un karizması onu buna itmişti! Şu ikinci seçenek... Hiç olacak iş miydi? Hem de Mert varken! Hem Hira çoktan ilk seçeneğe odaklanmıştı. Bir olayı aydınlatarak mesleğinde zirve yapacak, genç yaşta hatrı sayılır gazetecilerden olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
ActionTozlu raflara kaldırılmış bir dosya... Suçsuz suçlular... Yalan ve Gerçek! Bir oyun? Hayır. Çok Daha fazlası. Katil. Kurban. Vicdan azabı. Sırlar. Bir gazeteci. Kayıp. Kaybolan ne peki? Çok şey. Belki de hiçbir şey...