Çaresizlik... Mağarada hissettiğimden çok daha derin bir çaresizlik içindeydim. Aptal bir farenin hatası yüzünden manevi bir ağabey kaybetmiş, öz ağabeyimi de suçlamalardan ötürü yarı kaybetmiş sayılırdım. Şimdi de ben yanmak üzereydim. "Regulus," dedi Remus tembih eder bir ifadeyle "buradan gitmek zorundasın. Saklanman gerekiyor. Kimse seni bulamaz... Eğer animagus olursan."
"Seni bırakamam." dedim ağlamaklı bir tonda "Remus, hayatımda sadece sen kaldın yanımda. Tek ağabey, tek arkadaş." Bana sarıldı ve sırtımı sıvazladı "Buralar senin için güvenli bir hal aldığı zaman söz veriyorum seni bulacağım. O zaman yanımda istediğin kadar kalmaya devam edebilirsin ama şimdi kendi iyiliğin için gitmek zorundasın. Beni de boş ver... Arkadaşımız sandığımız bir çocuk en iyi arkadaşlarımızdan birinin ölümüne sebep olup tüm suçu diğer en iyi arkadaşımıza attı." Yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirdi "İyi olacağım."
Ondan uzaklaştığımda bana belli belirsiz el salladı. Gözleri dolmuştu ve konuşmadan önce burnunu çekti "Görüşürüz, küçük Sirius." Onun evinden direkt olarak Diagon Yolu'na gelerek animagus formuna geçtim. Şakır şakır yağmur yağıyordu ve epey rüzgarlı bir geceydi. Bir dükkanın tentesinin altına geçerek iyice kıvrıldım. Hava soğuktu ama ıslak olması çok daha kötüydü. Üşütüyordu.
Genç bir çocuk elinde ilanlara büyük bir hızla sokaktan geçti. Sanki peşinde onu öldürmeye çalışan birileri varmış gibi çok aceleciydi. Tüm dükkanların camlarına aranıyor ilanımı astı ve sonra da koşarak oradan uzaklaştı. Belki de benimle burun buruna gelmekten korkuyordu. Kim bilir. Onun ardından tentenin altından çıkarak cama yaklaştım.
ARANIYOR:
REGULUS BLACK.
Ölüm Yiyen-Suç OrtağıBakanlık daha ne kadar aptal olabilirdi anlayamıyordum. Sirius suçlu değildi. Daha kendisi bile James ile Lily'nin nerede yaşadıklarını bilmiyordu. Yaşadığım üzüntüyle kulaklarım düştüğünde önünde bulunduğum dükkanın kapısı açıldı "Hadi," diyordu kapı genişliğinde, orta yaşlı bir cadı "içeri gel ufaklık." şüpheli şüpheli ona bakarak içeri geçtiğimde beni tombul elleriyle kavrayarak şöminenin önüne bıraktı.
Bana doğrulduktan sonra yukarı doğru "Arnold," diye seslendi "şunun tüylerinin haline bak. Sanırım evden kaçmış." Beni bir havluyla kuruladıktan sonra elleriyle tüylerimi düzeltti. Yatmam için sırtıma bastırdığı sırada yukarıdan kadının aksine aşırı zayıf, bıyıklı bir adam indikten sonra hülyalı bir tonda "Yine mi kedi, Helga?" dedi. Adının Helga olduğunu öğrendiğim cadı doğruldu "Onu eve almayacağım. Sahibini arayacağım. Bulamazsam evcil hayvan dükkanına vermek zorunda kalırız."
Cılız adam kafasının yarısını kaplayan gözlüklerinin ardından gözlerini kısarak dükkanının camına baktı "Ne ilanı asmışlar öyle?" Helga elini beline koydu "Bir aranıyor ilanı. Adı Regulus Black. Ölüm Yiyenmiş... Bir de suç ortağı." Adam "Yakalanması çok uzun sürmez." diye yorum yaptıktan sonra yukarı doğru gözden kayboldu.
Onun ardından Helga benimle biraz daha ilgilendi. Son olarak yiyecek bir şeyler verdikten sonra saatini kontrol etti. "Ben yatmaya gitsem iyi olur, ufaklık. Sen burada kalmaya devam edebilirsin." Gittiğinde çenemi zemine yasladım ve yüzümü ateşe döndüm. Sıcaklık kürkümün arasından kemiklerime işlerken olduğum yerde sızdım.
Saatlerce uyumak istiyordum çünkü rüyalarım çok güzeldi ve rüyalarımda hiç üzülmüyordum. James ile Lily bizimleydi, Sirius bizimleydi. Onları ilk tanıdığım zamanki kadar neşelilerdi ama şimdi, gerçek bunun tam aksiydi. Mutluluğu fazlasıyla hak eden insanlar şimdi kendi kötü sonlarını görmüşlerdi.
Gözlerim sıkı sıkı kapalıyken bu rüyalardan birinin acısını yaşadım ve dudaklarımın arasından bir miyavlama değil, inleme duyuldu. Eklemli parmaklarımı açıp kapayabiliyordum. Yeniden insan olmuş olmanın korkusunu yaşarken hızlı hızlı solumaya başladım ama ne olursa olsun gözlerimi açamıyordum.
Olduğum yerde debelenirken birinin dudakları alnıma değdi ve ince parmaklarıyla sol kolumu kapladı. Gözlerimi yarım olarak açtım. Siyah deri koltuk, siyah duvar kağıtları "Geçti, Regulus." dedi kulağıma aşina bir kadın sesi. Gözlerimi tam olarak açarak sol yanıma baktım "Anne?"
Bana sarılarak yanaklarımı öptü "Benim gururlu oğlum. Evine döndün." Gözlerimi ovuşturarak ona baktım "Beni nasıl tanıdın?" Saçlarımı şefkatle okşadı "Çatlak Kazan barında otururken dükkan camlarında ilan okuyup sinirlenen bir kedi gördüm. Eğer o ilana sinirlendi ise bir insan olmalı diye düşündüm. Sabah da dükkana giderek seni aldım. O tüy yumağının benim asil oğlum olduğunu bilmiyordum."
"Bana kızgın değilsin." dedim gözlerimi kırpıştırarak. "Tabii ki değilim!" dedi bayağı abartılı bir tonda "Ölüm Yiyen olarak arandığın için sana kızacak değilim. Sadece anlamadığım bir şey var. Madem Sirius senin aracılığınla Karanlık Lord'a bilgi sızdırdı. O zaman cenazede senin ne işin vardı?"
"Anne," dedim yattığım yerde oturur pozisyon alarak "Bunları söyledikten sonra muhtemelen beni evden kovacaksın ama doğruları bilmek zorundasın. James ile Lily Potter'ın yerini Sirius söylemedi. Sirius bile nerede olduklarını bilmiyordu. Onları Voldemort'a Peter Pettigrew ifşa etti. Gelecek Postası yalan söylüyor. Güven bana, her şeyi gördüm. James benim yanımda sır tutucularının Peter olduğunu söyledi."
Gözleri dolmuştu ama kırpıştırınca eski haline döndü "Senin o kanı bozuklarla ve Bulanıkla ne işin vardı?" İç çekerek "Zorundaydım." dedim. "Ne demek zorundaydın? Seni kaçırıp zorla yanlarında mı tuttular?"
"Voldemort'un benimsediği görüş belki güzeldi: kanın saflaştırılması ama anne, adam faşistin tekiydi. Bir melezin bizi yönetmesi fikri hoşuma gitmedi, Kreacher'a yaptığı sinirime dokundu ve ben de ona sabotaj girişiminde bulundum. Az daha ölüyordum ama kedi olarak kurtuldum. İlk kez animagus olduğum için eski halime nasıl döneceğimi bilmiyordum... Şans eseri James ve Lily beni buldular ve benimle ilgilendiler. Kimliğimi açıklayabilmem uzun sürdü ama Sirius en sonunda anladı. Buraya dönemezdim, Ölüm Yiyenler beni sağ bırakmazdı. Ben de Sirius'la yaşamaya devam ettim. James ve Lily cinayetinde ise hiçbir şey anlamadan her şeye izleyici kaldık. Anne, ağabeyim düşündüğün gibi değil. Aynı şekilde Muggle doğumlular da."
"Atalarım böyle konuştuğunu duysa ne derdi, Regulus?" Kaşlarımı çattım "Atalarının Muggle'lardan nefret etmek için haklı sebepleri varmış ama artık kimse cadıları yakmıyor." Annem ifadesiz olarak yüzüme bakmayı sürdürdü "Sirius senin için her zaman çok saf bir çocuk olduğunu söylerdi. Ben de ona daha küçük olduğunu ve büyüdüğünde doğru görüş sahibi olacağını söylerdim. Ama görüyorum ki hala çocuksun, Regulus. Kendi görüşlerin yok ve hala insanların seni etkilemesine izin veriyorsun."
Elimle arkamdaki kapıyı işaret ettim" Sanırım bu kısımda evden kovuluyorum sonra sen de yukarı çıkıp beni ağaçtan atıyorsun." Başını dikleştirerek "Hayır," diye yanıtladı "Sen daha uçmayı bilmiyorsun. Sana önce uçmayı öğretiyorum sonra hala başarısız olursan ağaçtan atıyorum. Tıpkı serseri kılıklı ağabeyin gibi." Ona bağırdım "Benim ağabeyim serseri değil."
"Bu yüzden mi Azkaban'da çürümeye mahkum edildi." Meydan okuyan bir tavırla kollarımı bağladım "Hatırlatırım yeğenin de Azkaban'da." Bana ilk kez o sırada tokat attı "Terbiyesizlik yapma!.. Sirius'ta yaptığım hataları sende yapmayacağım. Doğru dürüst bir büyücü olana kadar hiçbir yere gitmiyorsun. Burada, benim yanımda kalacaksın. Ancak büyüdüğünde ve asil soyun için en doğru kararları aldığında buradan gitmekte özgür olursun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Ne Kadar Yaşar? | Regulus Black
FanfictionHayran Kurgu içinde #210 (16.11.2017) Ben bir hata yaptım, gençlik hatası ve canım pahasına da olsa bunu telafi edeceğim. Belki adım tarih kitaplarına bir kahraman olarak yazılmayacak ve çamurlu bir suyun içinde boğulup gideceğim ama eğer bu yolda ö...