Tatil boyunca Ron ile Harry yaptığından dolayı Hermione'ye surat asıp durdular ve süpürgesi alınan Harry olmasına rağmen Ron ondan daha fazla tepki gösterdi. Bu da oldukça saçma bir davranıştı elbet... Gryffindor'un kupayı kazanmasını istemesi gayet doğal lakin kızın üzerine fazla gidiyorlardı. Ne de olsa ben hariç tüm dünya Sirius'un silahlı manyak katil olarak görüyordu ve onlara göre Sirius'un bir sonraki kurbanı Harry'di.
Tatil bitip de öğrenciler yeniden okula döndüklerinde yeniden hareketlilik başladı. Bu sene çok az kişi şatoda kalmıştı ve bunun sebebi elbette yine Sirius'a duyulan korkuydu. Öğrencilerin gelmesiyle de daha az dikkat çeken, kedi formuma geri dönmek zorunda kaldım. Herkesin içinde Scabbers yani Peter'ı kovaladığım sırada birlikte Hufflepuff Ortak Salon'unun bulunduğu koridora girdik ve hızla ilerlerken bir cik sesi duyuldu. Kızıl kahve saçları olan bir kız güçlüce ona bir tekme savurmuştu.
Patilerimi yere sıkıca bastırarak fren yaptığım sırada "Sen ne yapıyorsun!" diye bağırdı Ron. Bir an için üzerime alınmıştım. Çocuk, faresini kaptığı gibi oradan hızlı adımlarla uzaklaştı. Kızıl kahve saçlı kız da Ron'un tepkisine alınmış gibi görünüyordu ama yanındaki kız "Hadi, Adore!" deyince düşünceli halinden çıktı "Dexter ve Hansel bizi bekliyor." Adore adlı kız attığı tekmeyle ileri savrulan ayakkabısına doğru yürüdü "Geliyorum, Melrose." Peter'a sağlam bir tekme vurduğu için bu kıza teşekkür borçluydum ama daha sonra bir şekilde teşekkür ederim.
Bunun dışında içimin yağlarını eriten bir şey bile olmadı ve en sonunda şubat ayıyla birlikte kötü haber duyuldu. Bakanlık, Sirius'u idam etmeleri için Ruh Emicilere izin vermişti. Artık bir şekilde acele etmem gerektiğinin farkındaydım ama elimden hiçbir şey gelmiyordu. Her nasılsa Peter bir yolunu bulup benden kaçmayı başarıyordu. Sorunum neydi? Çok mu aceleciydim yoksa yeterince isteksiz mi? İsteksiz olmam mümkün değildi. Kimse Sirius'un serbest kalmasını benden çok isteyemezdi hatta Lupin bile.
Kısa bir süre sonra Harry, Ateşoku'na kavuştu yeniden. Tüm çocuklar ilgiyle süpürgeye bakıyordu ve ona dokunmayı bile avantaj olarak görüyorlardı. O gece ise kıyamet koptu desem yeridir. Ron ansızın bir feryat koparmış "Kan! Kan!" demişti. Herkes ilgiyle oraya baktığında Scabbers'ı öldürdüğüm konusunda bir yaygara kopardı. Dediğine göre yatağında kan vardı ve Scabbers orada yoktu. Zaman zaman bana saldırmak üzere hamleler ederek Hermione'yle çata çat kavga etti. Ben ise tamamen masumdum.
Ron'da geçmek bilmez bir öfke hakimdi çünkü Hermione'nin benim Scabbers'ı yeme -yakalama- girişimlerimi hiçbir zaman ciddiye almadığını, onu sıkı sıkı göz altında tutmadığını ve daha hala Ron'a Scabbers'ı bütün yatakların altında aramasını önererek ben masummuşum gibi davrandığını düsünüyordu. Öte yandan Hermione, benim Scabbers'ı yedigine dair hiçbir kanıt bulunmadığını, sarı tüylerimin de Noel'den beri orada duruyor olabileceğini ve benim Sihirli Hayvanevi'nde kafasına atladığımdan beri Ron'un bana karsı önyargılı oldugunu ileri sürüyordu. Harry ise Ron'la hemfikir olduğunu ima ettiğinde Hermione basbayağı sinirlendi. "Tamam, Ron'un tarafını tut sen!"
Bu çocuklar için üzülüyordum. Hermione benim yüzümden arkadaşlarını kaybetmek üzereydi, Harry birçok konuda tüm büyücü dünyası gibi yanlış bilgilendirildiği için diken üstündeydi ve Ron da evcil hayvanı sandığı rezil faresini kaybetmişti. Üçü de yıkılmış görünüyorlardı ama Hermione bana olan sevgisini hiç yitirmedi. O tozlu dükkana geri dönmek istemiyordum. Ek olarak Peter'ın nerede olduğunu fazlasıyla merak ediyordum.
Çocuklar bir süre boyunca neredeyse hiç konuşmadılar. Zaten Hermione'nin çok yoğun ve bence çok sıkıcı bir ders programı ve yapması gereken bir yığın ödevi vardı. Harry ise Ron'u neşelendirmek için Ravenclaw'la yapacakları maç öncesindeki son antrenmana götürdü. Çalışması bitince ona Ateşoku'na binebileceği vaadinde bulunmuştu. Çalışıp oynamaları ise akşam olana kadar sürdü. Madam Hooch ise uyuklayıp uyandığında iki çocuğu bu kadar oyalandıkları için bir güzel azarladı.
Sahadan çıkıp tam bana doğru geliyorlardı ki animagus Sirius hızla koşarak yanımdan ayrıldı ve ben de bir anda donakalarak çocuklara bakmayı sürdürdüm. Harry asasının ışığıyla beni kör ettikten sonra Ron kükredi "DEFOL ŞURADAN!" Bana o kadar kızgındı ki yerden bir taş alınca uzun kuyruğumu nispet yapar gibi sallayarak gözden kayboldum. Kendimi öldürtmek istemiyordum.
Ertesi gün maç vardı ve öğrenebildiğim kadarıyla Slytherin öğrencileri tarafından sabote edilmişti. Harry'i korkutmaya çalışan bir grup Ruh Emiciler gibi giyinmişlerdi. Tabii bu davranış Slytherin'e pahalıya patlamıştı ve çocuklar da cezalandırılmıştı. Bana kalırsa komik bir hareketti ama insanların korkuyla yaşadığı bu günlerde çok da gereksizdi. Yine de bu sene kupayı galiba Gryffindor kazanacaktı. Bu yüzden de Ortak Salon'da büyük bir parti yaptılar.
Partiden sonra başım zonklar bir halde kanepeye kıvrıldım. Odada hala maytap ve kaymak biralarının kokusu hakimdi. Derken karanlık çöktü ve sessizlik hakim oldu. Zaman ilerledikçe ısınmak için patilerimi karnımın altına aldım ve en sonunda uykuya daldığımda bir haykırışla yeniden uyandım. Bir an neler olduğunu anlayamamıştım. Azıcık kaymak birasıyla sarhoş olmaları mümkün değildi herhalde. Sesin Ron'a ait olduğunu fark ettiğimde herhalde Scabbers'ı buldu diye düşünerek başımı yeniden mindere yasladım.
Bir grup erkek paldır küldür aşağı gelince kulağımı onlara verdim. Çocuk o kadar çok bağırıyordu ki sese uyanan kızlar da olay yerine geldiler. "Percy - Sirius Black!" dedi Ron cılız bir sesle inlerken. "Yatakhanemizdeydi! Bıçağı vardı!Beni uyandırdı!" Kafamı ve kulaklarımı aynı anda dikleştirerek onlara baktım. Ron sahiden bir kabus falan görmüş olmalıydı yoksa bu çok ama çok saçmaydı. Tüm gece burada durmuştum ve ne yabancı bir insanın ne de siyah bir köpeğin içeri girdiğini görmemiştim. McGonagall da benimle aynı fikirdeydi ve ona bunu dile getirdi ama çocuk kararlıydı.
Sir Cadogan parolayı söylemiş birini içeri aldığını açıklandığında tüm Gryffindor öğrencileri geceyi uyanık geçirdiler. Yine öğretmenler arasında bir seferberlik başlamıştı ve Sirius'u şato içinde aramışlardı ama en sonunda şafak vaktinde McGonagall geri dönerek Sirius'un yine kaçtığını duyurmuştu. Kısa sürede Ron bir şahit olduğu için büyük rağbet gördü. Neville adlı çocuk da sersem ilan edildi hatta çocuğa binanın yeni şifresinin bile söylenmesi yasaklandı. Sir Cadogan ise kovuldu, yerine yeniden Şişman Kadın getirildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Ne Kadar Yaşar? | Regulus Black
FanfictionHayran Kurgu içinde #210 (16.11.2017) Ben bir hata yaptım, gençlik hatası ve canım pahasına da olsa bunu telafi edeceğim. Belki adım tarih kitaplarına bir kahraman olarak yazılmayacak ve çamurlu bir suyun içinde boğulup gideceğim ama eğer bu yolda ö...