Gitmek isteniyorum ama kalmak da içimden gelmiyor. Her ruh tadar böyle şeyleri... İlişkiler etrafında yüzlerce soru barındırır. Mantık her şeye galip gelir. Beynini nereye yönlendirirsen orayı yaşarsın. Acı senim ne tarafa baktığınla ilgili bir şey. Hiçbir elma ağacu bizim değil. Meyvesi bizim olabilir. Meyve vermeyen ağaçla işimiz olmaz, insanız işte. Gölgesi yetmez çoğu şeyin, varlığını isteriz. Sevmek böyle bir şey, yanında olsun istersin. Dudaklarına dokunmak, onunla ıslanmak... Öpüşmek her şeyin ötesinde bir şey, yavaşça sırtına dokunup ellerinle kendine çekmek ve ben sendeki elmayı istiyorum, sen hiçbir zaman benim olamazsın demek...
Kelimeler yorucu, cümleler keza öyle... İnsan kendine alışmış, nefis bir o kadar zorda... Çok sıkı sarıl bana, havalar soğuk, üşürsem sebebi sensin.
ÖYLE HERKESE SARILAMAZSIN AMA BAZILARI SARILIRKEN KABURGALARINI KIRSA SESİN ÇIKMAZ.
SOĞUK KAHVE / AHMET BATMAN
~~~~~~
Uyanıp kendime gelmem neredeyse 15 dakikamı almıştı. Ne iğrenç bir sabahtı böyle.
Yatakta doğrulup perdeleri açtım. Dışarıda kasvetli bunaltıcı bir hava vardı.
Yağmur yağdı yağacaktı. Zaten güzel bir sabaha uyansam şaşardım. Gözüm dışarıda ki adama takıldı.
Sanki tanıdık birisiydi. Kafamı tekrar oraya döndürdüğümde kimse yoktu.
Evet delirmeye de başlamıştım. Bravo bana :)
Doğruca banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Gözlerimin altı morarnıştı.
Kendimden bile tiksinmiştim. Saçlarımı yukarıda toplayıp sıkı bir topuz yaptım.Bir şeye benzemiştim en azından. İçeriye tekrar gidip bavulumu açtım. İçinden lacivert oduncu gömleğimi ve dar paça dizleri yırtık buz mavisi kot pantolonumu çıkarttım. Altına da lacivert vansları alıp giyinmeye başladım.
Zaten şu bavulun içinde en güzel bu kıyafetim vardı. Çabucak üstümü değiştirip odada ki saate baktım.
Neredeyse öğlen olacaktı ama ben camış gibi uyumuşum. Bavulumu kapatıp makyaj çantamı alıp direk banyoya gittim.
Yüzüme fondoten ve kapatıcı sürdüm. morluklarımı anca böyle kapatabilirdim. İnce bir eyeliner çekip rimel sürdüm.
Hazırdım işte. En azından o hastalıklı halimden kurtulmuştum.
Çantamı da alıp odadan çıkıp pansiyonun dışına attım kendimi. Yağmurluğumu almayı unutmuştum. Ama geri de dönmeyecektin. Geri dönmeyi sevmezdim.
Kapalı havayı soluyup yürümeye başladım. Bütün gün iş araştıracaktım. Eski işimden de atılmuştım. Tabi Göktuğ sayesinde.
Hayatımı boka çevirmekten bir halt yapmamıştı ama ben gene de onunla olmayı özlemiştim.
Kokusunu, offff çıkar şu düşünceleri aklından kızım. Artık Göktuğ yok. Sadece sen varsın ve yolunu çizmek zorundasın.
Kimse olmadan tek başına başarıcaksın bunu. Geriye dönüp baktığında böyleyken böyle olmuşum diyeceksin.
Cadde de yürüyüp bir pastane bulduğumda hemen içeri girip poğaça ve çay isteyip yerine oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DUYGUSUZ
General FictionGözlerimi açtığımda siyah bir BMW X5'in önünde yatiyordum. Aklımı şöyle bir kurcalağıdımda üvey babam'dan kaçarken bu arabaya yakalanmış ve korkudan bayılmıştım. Önümde duran duygu düşmanı adam "Sen küçük şeytan hemen arabamın önünden kalk" diye ba...