Dans odasına doğru yürüyordum, her zaman yürüdüğüm bu yol neden bu kadar ulaşılması zor gelmişti bana? Biliyorum bu odaya girebilmek için neredeyse kendimi parçalayacaktım, şimdi ise adımlarımı atarken bacaklarım titriyordu.
Kapının önüne geldiğimde içeride ışığın açık olmadığını kapının altındaki aralıktan görebiliyordum. Onun hayatına girmem en başından beri hataydı. Beni seviyordu ama zarar görmüştü, en başından vazgeçseydim belki de onu hiçbir sıkıntıya sokmamış olacaktım. Kendimden daha çok sevdiğim birine zarar vermiştim, haliyle onun canının yandığından daha çok canım yanıyordu.
Kapıyı yavaşça açıp karanlıkta görebileceğim kadarıyla etrafı gözlerimle taradım, duvar kenarında bacaklarını kendine doğru çekmiş kafasını koluna yaslayan bir Jungkook görmek boğazımın düğümlenmesine sebep olmuştu. Odaya gelişimi fark etmemiş miydi? Yoksa fark ettiği halde umursamamış mıydı?
Kapıyı kapatıp çantamı kenara koydum, benim yüzümden olmuştu. Benim yüzümden burada karanlığın içinde yalnızdı. Üstümdeki hırkanın kollarını kendime doğru çekerek üşüyen ellerimin ısınması için anlamsız bir çabaya girmiştim. Belki de onun bu halini görmek istemediğim için saçma sapan hareketler yapıyordum, tam bilemiyorum.
Başında dikilmemek adına duvara sırtımı yasladım ve yavaşça aşağıya doğru kayarak yanına oturdum. Geldiğimi anlamaması gibi bir ihtimal olmadığı için benim geldiğimi umursamadığını ne yazık ki anlamıştım. Canım yanmış mıydı? Yanmıştı ama onu böyle görmek daha çok canımı yakıyordu.
Lisede onu bir kez ağlarken görmüştüm, gizlice onu izlediğimde soyunma odasında en kenara çökmüş işte bugünkü şekilde ağlıyordu. Kafasını kaldırmadığından ağladığını görmemiştim ama aldığı nefeslerden ağladığını anlamamak imkansız gibi bir şeydi.
Belki de en mantıklısı o seçimi yapmayıp kendimi öldürmemdi, onu çok sevdiğimi söylüyordum her zaman, ama bu seçimi yapmıştım işte. Kendi hayatımdan vazgeçmek zor mu gelmişti? Şimdi ona seni böyle görmektense ölmeyi tercih ederdim desem komik olmaz mıydı? Ne yüzle gelmiştim ki zaten?
Kafamı duvara yaslayarak ona doğru çevirdim, keşke onun acısını da ben çekebilseydim. Bebeğin ondan olmadığını öğrenmiştim bu benimle görüşmediği bir hafta içinde. Peki ne mi olmuştu, sadece suçluluk duygum beşe, ona katlanmıştı. Benim yüzümden gruplarına bir zarar gelmemişti tamam ama Jungkookun gördüğü zarar onların hepsini etkilemişti.
Kendimi onun yerine koyuyordum. Bana güvenen arkadaşlarımla çıktığım bu yolda bir kız uğruna hakkında söylenen şeyler almış başını gitmişti. Antilerden bahsetmiyordum, hayranlar bile onun ne kadar iğrenç biri olduğundan bahsedip duruyordu. Ona söylenen her kötü söz için kalbimde yeni yaralar açıldığını hissediyordum.
Bana kızar sanmıştım, benimle konuşur. O seçimi yaptığımdan beri tek kelime konuşmamıştı benimle. İnsan bir çift söze hasret kalır mıydı? İyi olduğunu bilsem hasret kalmayı da severek kabullenirdim ama o iyi değildi. Yeni kliplerinin ardından yayınlanan fotoğraf ve gelen onlarca ölüm dileği. Bir insanın ölmesi için dilekte nasıl bulunabilmişlerdi?
Elimi hafifçe kaldırarak omzuna koydum. Ellerim titriyordu, ona dokunurken yutkunmak zorunda kalmıştım. Hala bana bakmamakta ısrarcı gibiydi. Beni hayatından çıkartıp yok saysa kabul ederdim. Bu peşimdeki kişi benimle uğraşıyordu, onun hayatına girmeseydim zarar gören sadece ben olacaktım. Neden sadece bana zarar vermeyip çevremdekilerle uğraşıyordu ki?
" Yalnız kalmak istiyorum " bir hafta sonunda söylediği cümle net bir dille bu olmamalıydı. Ne bekliyordum ki? Bana kızmakta çok haklıydı. Fotoğrafın çekildiği gün hastane odasındaydık ve bana penceyi kapatıyım mı diye sorduğunda hayır demiştim. Tam o açından çekilmiş bir fotoğraftı, kim bilir hakkımda ne düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin Peşinden | JJK ✓
FanficSerin rüzgarda nefes almak istiyorum, Aşıklar gibi öpüşmek. Okyanusuna dalmak istiyorum. Söylesene, yağmur seninle mi yağıyor?