Bölüm 5 👼🏻

437 60 52
                                    


Lisa, işittiği kelimeleri şaka olarak almıştı.

Nasıl hizmetçi değildi! Dean kör falan mı olmuştu yoksa? Yanındaki insanın kılık kıyafetini, köylü tavırlarını görmüyor muydu acaba?

Elden hanımefendiliği bırakmadan bozulmuşluğunu saklamaya çalıştı. Dean tabi ki kendisi yerine bir köylünün arkadaşlığını seçmezdi sadece yalnızlığından gözü bazı şeyleri seçemez olmuştu.

Fakat işler, Lisa'nın sandığı gibi basit değildi.

Dean bir kişinin daha Castiel'a kaba davranmasına izin veremezdi hele ki Lisa gibi dert tasa görmeden baba parası, koca parası yemek isteyen bir insana.

Nişanlısının bu para düşkünlüğü yüzünden Dean'in aklındaki o romanlarda geçen romantik ve tutkulu aşklardan olmaması hayal kırıklığına uğratmış, kafasını toplamak adına bu ücra köye kaçmıştı. Belki daha gerçek aşkı bulamamıştı ama değer verebileceği bir insanı bulmuştu o da Castiel'dı.

Onun hakkında çoğu şey gizemini korusa da çoğu şey de bir o kadar gün yüzündeydi. Geldiği yerdeki insanlar gibi maskesi yoktu: Üzüldüğünde üzgün, sevindiğinde çocuklar kadar şendi. Yani anlayacağınız yüzünden bütün duygular berrak bir şekilde okunabiliyordu.

"Dean!" Lisa Dean'in düşüncelerinden çekip almıştı.

"Efendim."

Lisa, Castiel'dan korkmuş ve tiksinir halde Dean'in arkasına geçerek:

"Şu yabaniyi gönder inek gibi kokuyor," dedi.

Castiel başını eğmiş inek gibi kokmanın neyi yadırganıyor diye düşünüyordu. Bütün gün onların yanında olduğu için bu normal olmalıydı. Mavi gözlerinde bariz olan bu şaşkınlık Dean'in kahkahalarla gülmesine neden olmuştu. Castiel ise Dean'i ilk kez bu kadar mutlu gördüğünden boynuna kadar pembeleşerek utandı.

Castiel gözlerini kırpıştırarak bakarken, Dean karşısındaki gencin kar kadar saf ve temiz olmasına hem sevinmiş hem de içi acımıştı. Dışarısı Castiel için çok tehlikeliydi.

Yüzü ciddileşen Dean: "Rahatsız olduysan içeri geç o zaman Lisa," dedi.

Lisa Dean'in ince alayını anlamamış zafer kazanmış bir edayla çenesi kalkık, Castiel'a bakıp kafasını çevirmişti. Tabi bu davranışlar Castiel için çok yabancıydı.

Dışarıda lapa lapa karlar, çekçekli arabasının üstündeki yiyecekleri korumak için örtülmüş çarşafa düşüyordu. Altında Dean'in ısmarladığı yoğurt ve peynir kalmıştı. Catiel, son kez onları almaya dışarı çıktı. Beyefendi de onu yalnız bırakmamaya kararlı arkasından gitti.

Dışarı çıktığında buz gibi hava yüzünü ve boğazını acıtmıştı. Korunaklı kıyafetleri içinde soğuğun etkisinden kaçamazken yanındaki gencin eskimekten incelmiş kıyafetleri içinde bir yaprak gibi titremesi normaldi. Mutfağa tekrardan geçtiklerinde dışarıda şiddeti artmış, uğuldayan bir kar fırtınası tutmuştu. Evin pencerelerini titreten bu hava bulduğu aralıklardan evin içine girerek mum ve şöminenin alevini sallandırıyordu. Dean'in içine doğan bir huzurla içerideki Lisa'yı unutarak bu korunaklı evde Castiel ile kapalı kalmak istedi.

Doğanın yırtıcılığından ve dışarıdaki insanların kötülüğünden uzakta...

"Castiel, yollar kapanmıştır bu gece burada kalmalısın. Misafir odasını senin için Rowena hazırlar."

"B-ben şey... Rahat-sız ol-olmayın." Sıkıntısı yüzünden okunuyordu.

Gencin ayağında kar botu bile yoktu ince tenini bu soğuktan koruyacak ama, aklına efendisi gelince bir an duraksamasını da atarak tatlı anılardan uzaklaşmıştı. Eve gitmesi gerekti. Hayır, tekrardan kanepede oturup o güzel kitaplara bakamazdı.

Tabi beyefendi onu kalmaya ikna etmişti.

Dean içeri geçerken Castiel mutfakta ayakta kalakalmıştı çünkü içeride hanımefendi varken şöminenin karşısında oturmak haddine düşmezdi. Belki mutfaktaki şu sandalyede oturabilirdi hem de ocağın sıcağını görüyordu. Bundan hiç rahatsız olmazdı. Dean, Castiel'ın sandalyeye baktığında az çok neyin aklından geçtiğini anlamış:

"İçeri geçelim," demişti.

Oturma odasına geldiklerinde genç kapı aralığına yakın bir noktada köşeye çekilerek durdu. Hala aklından oturmak geçmiyordu ama Dean onu dirseğinden destek olarak şöminenin karşısında duran halıya kadar getirmişti. Salonun tam merkezinde Lisa'nın karşısında duruyorlardı. Lisa'nın elinde kitap, sert ve öfkeli bakışları Castiel'ın üzgün mavilerini hırpalıyordu. Onların oturmasıyla da saniyeler içinde kalkıp gitmişti.

"İyi geceler beyler!"

Dışarıda hala kar fırtınası devam ediyorken gecenin ve ortamın sessizliğini sadece rüzgar ve şömine de çıtırdayan odunlar bozuyordu. Her ikisi de birbirini kaçamak olarak süzse de kimse sohbet açmaya çalışmamıştı. En sonunda yatma saatini Castiel'ın zoraki sahip çıkmaya çalıştığı esnemesinden anlaşıldı.

Misafir odası çok önceden Rowena'ya hazırlatılmıştı.

Dean kapıyı açtığında odanın yüreği gibi karanlıkta küçük bir şömine ışık saçarak yanıyordu. Karanlık gölgeler kahve ve sarı tonlarıyla dolmuştu. Castiel odanın güzelliğini, fal taşı gibi açılmış gözlerle süzdü. İçeri girdiğin de Dean nereden başlayacağını bilmeyerek etrafa bakınırken, bir yandan da elini saçları arasına atıp kaşıyordu. Gözleri Castiel'ın üstünün yatmak için rahat olmadığını fark edince onu kendi odasına götürerek kıyafet seçtiler.

Ona en uygun, kumaşı satenden olan mavi bir gecelikti.

Castiel'ın omuzlarından düşen giysi tam uygun olmasa da Dean arkasını döndüğünde gördüğü güzellik karşısında büyülenmişti. Adını koyamadığı bir çekimle ona doğru ilerlerken, Lisa kapıda durup olanları izliyordu. Belki o da bu çekimi görmüş olsa gerek kıskançlıktan köpürmüştü.

İçeri bir hışımla girip Catiel'ın bol yakasından tuttuğu gibi merdivenlerden dışarı sürüklemeye başladı. Dean donmuş halde aşağı, büyük patırtılarla o da indi. Castiel hiçbir direniş göstermeden çekildiği yere gidiyordu. Nihayetinde dış kapı açılıp kar kaplı zemine bir tokat eşliğinde düşene kadar. Çıplak ayaklarıyla ne yapacağını bilmeyerek öylece durmuştu.

"Bir daha bu eve gelme! Defol Git!"

Kapı çat diye kapanınca Castiel'ın başı önde sıcak gözyaşlarını soğuk zemine akıtıyordu. Tüm ümitleri yine karanlığa boğulurken kapalı kapı ardından yükselen bir tartışma sonucunda tekrardan açılmıştı. Dean bir kaç basamak inip Castiel'ın yanında soluğu aldı. Karların içinden çekip çıkardığı genci ayağa kaldırdığında küçük bir inlemeyle karşılaşmıştı. Soğuktan kızaran çıplak ayaklarından birinin bileği burkulmuş olsa gerekti.

Dean kolları arasında onu üst kata çıkardı.

Misafir odası yerine kendi odasına götürmüştü. çift kişilikli ipek çarşaf üstüne Castiel'ı oturttu. Şişen bileği için de küçük bir puf çekti. Hastasının sağlığından emin olduktan sonra sessizliği koruyarak Castiel'ın dudaklarına uzandı. Dean uzun zamandır içini kemiren şeyi gerçekleştirmişti. Hem onun acısını hafifletmek hem de onu daha yakından sevmek istiyordu. Ağlamaktan kızaran mavi gözleri, burnu ve tokattan kızaran yanağıyla koca bir bebekti sanki.

İlk başta karşılık görmeden tek taraflı ilerleyen bu öpüşme Castiel'ın da tecrübesiz katılımıyla saniyeler içinde hararetlenmişti. Yatağa serili Castiel'ın üstüne çıkan Dean karmakarışık kuzgun rengi saçlara elini sokarak okşuyordu.

Üstlerindeki kıyafetler birbir yeri boylarken uzun soluksuz bir gece başlamıştı onlar için...



Mr. Winchester -DestielHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin