Bölüm 4 👼🏻

419 65 51
                                    


Dean bu topraklara geldiğinden beri belki de tedavi ettiği yaraların toplamından daha fazlası olan bir beden vardı karşısında.

Titreyen ellerle hastasının vücuduna yaklaştı. Dokunmakla dokunmamak arasında, gözleri yarasız bir nokta arıyordu. "Nasıl olur?!" diye sesli düşünmüştü. Castiel ise yaralarında garip bir şey olmadığını, olağan olduğunu düşündüğünden beyefendinin tepkisine şaşırmıştı. Dean tekrardan ilaç dolabına gidip çeşitli malzemeleri karıştırdı. Yakınlarda eczane olmadığından genç doktor aldığı eğitim kadarıyla çeşitli krem ve ilaçları yapabiliyordu. Geri döndüğünde gencin titrediğini görünce şöminenin karşısına oturttu. Hastasını ürkütmemeye çalışarak: 

"Bunlar canını biraz yaksa da yaralarına iyi gelecek," dedi. 

Karşısındaki beden karşı çıkmayınca da yaraları oksijenli suyla temizleyip, hazırladığı karışımlardan sürdü. Daha derin yaraları da temiz bir sargıyla sardı. Kaç günlük olduğunu tahmin edemediği yaraların, tedavi edilmeden böylesine kendiliğinden iyileşmesini beklemek insanlık dışıydı. 

Tedavi ederken gözleri Castiel'ın kaburgalarına yakın yerde şişlik yakalayınca bir an kırılmış olmasından korktu. Elini tam uzatırken hastası içgüdüsel olarak yarasını korumaya çalışarak çekilmişti. Kim bilir ne zamandan beri bu acıyı çekiyordu. Beyefendi tekrardan onu sakinleştirmeye çalışarak: "Kontrol etmeme izin ver," dedikten sonra kızarmış şişkinliği olabildiğince acıtmadan kontrol etmeye çalıştı. Neyse ki korktuğu gibi çıkmamıştı. 

Dean, ağrı kesiciler ve kremlerle belki Castiel'ın fiziksel acısını iyileştirebilirdi ama ruhsal açıdan neyin onu iyileştirebileceğini bilmiyordu.

Gözlerini bedenden çekip, şöminenin gelgitli ışığında Castiel'ın yüzüne kaldırmıştı. İlk kez aralarında mesafe kalmamış, gördüğü bir çift mavi renk arasında an durmuştu. Sanki buralara ait olmayan parçalar vardı iri göz bebeklerinde. Elini tam bu masum yüze uzatırken Castiel'ın hapşırmasıyla Dean kendine gelerek kanepeden kalktı. Masadaki ilaçları toplama bahanesiyle arkasını dönerek: "Üşütmeden kıyafetini giy istersen," demişti.

Elleri şişeleri toplarken kapıdan birinin girmesi ile gözler oraya çevrildi. Gelen Rowena'ydı: "Beyefendi anneniz geldi," dedi.

Dean'in eli havada, şişeyi tutarken donakalmıştı. İnanamayarak kaşlarını kaldırmış, annesinin burada ne işi olduğunu düşünüyordu.

"Ahh tabi içeri al," dedi kendini düşüncelerinden çekip.

Castiel oturduğu kanepede gerilmiş, yavaşça kalkarak kuytu köşe bir yerde gözden kaybolmak istiyordu. Birisinin annesini ilk kez görecekti. 

Kendini fazlalık gibi hissetmişti.

Kapıdan şık giyimli kadın yeşil elbisesinin çıkardığı hışırtıyla kapıda belirdi. Yakışıklı oğluna ölçülü adımlarla ilerleyerek boynuna sarılmıştı. İyi kadındı ama oğlunun büyüdüğünü bir türlü kabul edemiyordu. Her dediğini yapılmasını isteyen anne, Dean'in ilk başta hevesli olduğu ama sonradan böyle bir ilişkiden hayır gelmeyeceğini anladığı Lisa ile evlenmesinde ısrarcıydı; O yüzden Dean kaçma fırsatı varken buralara gelmişti.

Annesi oğlunun boynunu bırakıp dantel işlemeli kıyafetini düzeltti. Kendileri sosyetenin üst tabakalarından olduğundan böyle şeylere çok dikkat ederdi. Kendisinin eviymiş gibi bir tavırla:

"Çay getir bize," dedi.

Rowena çayı getirmek için çıktığında, kadının gözüne fazlalık olarak gördüğü kişiyi dantel eldivenli eliyle göstererek:

"Uşağına iyi eğitim vermemişsin ne zaman çıkması gerektiğini bilmiyor," dedi.

Castiel'ın başı eğik, kulaklarına kadar kızarmış mahcup bir şekilde odayı terk etmişti. 

Aklındaki anne figürü tamamen farklıydı

Castiel kapıdan çıkarken elbette kendisine bile itiraf edemese de Dean'in kendisini arkadaş olarak görmesini kalbinin derinliklerinden isterken; beyni ise haddini bilmesini söyler gibi laflara alınmaması gerektiğini anlatmıştı. İyi veya kötü çoktan evinin yolunu çoktan tutmuştu Castiel ama kalp kırıklıkları bacaklarına ağırlık yapıyor çektiği boş araba ise sesiyle başını ağrıtıyordu.

Bu sırada Dean annesinin nişanlısı hakkındaki laflarını, boş gözlerle hiçbir tepki göstermeden dinledi. Annesine ve babasına asla saygısızlık yapamazdı ama geleceği söz konusuyken de kayıtsız kalamazdı. Annesinin lafı bittiğinde Dean: " İlişkimiz eskisi kadar iyi gitmediğini biliyorsun anne neden hala devam ettirme saçmalığına katlanayım" demişti.

Annesi kendisinden emin: "O yüzden birkaç güne nişanlın yalnızlığına eşlik etmeye gelecek," dedi.

Dean'in bütün çabalarını boşa çıkaran haberle yığılmıştı.

Ertesi sabah uyandığında Castiel'ın geciktiğini Rowena'dan kahvaltıda tam annesine çayını katarken duymuştu. Anlamlandıramadığı bir şey içini kemirirken daha fazla ondan haber almak amacıyla kulaklarını açmış büyük bir dikkatle dinliyordu ama bunun haricinde o dağın başındaki evden hiçbir haber yoktu.

En sonunda diğer gün Castiel büyük bir iştahsızlıkla doktorun evine gelmişti. Gözükmemeyi umarak mutfak kapısından sütleri Rowena'ya veriyordu. Bilmiyordu ki aradan geçen saatler sonra Dean onu ayakta dakikalar sayarak beklediğini. En ufak bir hareketlenmeyle de çoktan mutfağın iç kapısında belirmişti. Karşılıklı kapılardan gözleri birleşen çift birbirine duygularını aktaramayarak sessizliklerini sürdürüyorlardı.

Castiel daha fazla durmamak adına başıyla beyefendiye selam vererek kapıdan çıkıyordu ki Dean, Castiel'ın bileğinden yakalamıştı.

"Castiel"

"Castiel yaralarına bakmam gerek." Castiel direniş göstermenin anlamsız olacağını düşündüğünden omuzları düşük beyefendinin söylediğini yerine getirdi.

İçeri geçerlerken Dean'in annesi onları görünce bundan rahatsız olmuş halde yüzünü buruşturdu. Böyle durumda olan birisi ne çocuğuyla dostluk kurabilirdi, ne de tedavi olmak için ödeyebileceği parası olabilirdi. Tamamen zaman kaybı olarak gördüğü hizmetçi çocuk yerine Lisa olsaydı çok daha iyi olacaktı işler. Sonuç olarak evliliklerinden büyük bir kazanç vardı. İki soylu ailenin birleşmesinden önemli başka şey olabilir miydi.

Castiel bakışları altında tamamen ezilmiş yarı yoldan dönmek isterdi eğer Dean bileğinden tutmasaydı.

Odaya geçtiklerinde Dean arkasını dönmüş Castiel'a üstünü çıkarmasını söylerken başı eğik gencin suratının utançtan kızardığını görmüştü. Annesinin hor bakışları ve sözleri kırılgan yapılı insan için ağırdı. Ne diyeceğini bilmeyerek konuyu açmamıştı.

Castiel'ın yaralarına yenilerinin eklenmemesine sevinmiş olsa da diğer yaraların hala enfeksiyon kapma ihtimali onu korkutuyordu. Sağlıklı beslenmekten ve ısınmaktan uzak olan bir genç 

***

Lisa elinde bavuluyla Dean'in karşısında duruyordu. Nezaket kuralları dışına çıkmamak adına sabrını zorlayan Dean, yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirmişti. Lisa'nın bakışları ise Dean'in elindeki Castiel'a yardım etmek için yüklendiği süt tenekesindeydi. 

Lisa düşünceli bir tavırla: "Hizmetçilerine böyle düşkün olduğunu bilmiyordum. Bırak da işlerini yapsınlar eğer bunu da yapmazlarsa ne işleri var?" dedi.

Castiel boşta kalan eliyle sözler üzerine utanarak tenekeyi almayı uzanmıştı.  Dean kararlı halini bozmadan tezgaha yöneldi. Castiel da şaşkınlığıyla arkasından gitti.

"Castiel benim hizmetçim değil."

Mr. Winchester -DestielHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin