◐ Dokuzuncu Bölüm.

912 107 23
                                    

Ev hapsim, hız kesmeden devam ediyordu. Uzun süredir, Tanrı Kyungsoo eve uğramıyordu.

Hesaplamalarıma göre, 2 gün sonra büyük balo gerçekleşecekti. Beyaz Leke ile iletişim kuramamıştım. Ve korkularım gerçek olacak, tanrıların kölesi olacaktım. Dudaklarımı dişleyip tırnaklarımı yememe bir son vermem gerekiyordu.

Zi Tao'nun ne durumda olduğunu bilemiyordum... Umuyordum ki, benden sonra kurtarılmış olsundu. 

İç çekişlerime devam ederek televizyon kanalını açmıştım. Tek bir kanal yayındaydı zaten... Tanrılar tek tek konuşma yapıyor, bu balonun görkeminden bahsediyordu. 

Sıra, Adalet Tanrısına geldiğinde ürpermiştim.

Beyaz takım elbiseleri, dağınık ama düzenli duran saç tarzı ile kutsanmış bir nadide parçaydı. Dudaklarını sürekli ısırıyor, dikkatimi dağıtmama sebep oluyordu. Ceketini biraz çekiştirirken, kol düğmesi meydana çıkmıştı.

Demokles'in Kılıcı figürü vardı. ( Y/N: Damokles diye de geçiyor bazı kaynaklarda. ) 

Demokles, kral olmanın kolay olduğunu düşünüyordu, bir gün kral tarafından yemeğe davet ediliyordu ve tepesinden kılıç sallanıyordu. Kral, bir şekilde ona kral olmanın da zorluklarla dolu olduğunu anlatmak istemişti.

İstemsizce, o böyle yaparken kendimi Demokles gibi hissetmiştim...

Kyungsoo'nun, başındaki sallanan kılıcı göremiyor olabilir miydim?

Onu sürekli tanrı olduğu için acımasızca eleştirirken, aslında onu göremiyor muydum? Kendi kişiliğini, diğer tanrılardan farkını...

Bana yaptıklarını, iyi davranışlarını... Göremiyor muydum?

Aslında, ona yalan söylediğim günden beri bunların farkındaydım. Bir şekilde onunla konuşmak istiyor, ondan af dileme şansım olmasını düşlüyordum.  Bu zordu...

O eve artık gelmiyorken bu çok zordu!

-

Gece yarısı, kapı kilitleri zorlanırken uykumdan uyanmıştım. Kyungsoo gelmiş olmalıydı! Üzerimdeki kıyafetleri umursamadım. Bir şeyleri almak için gelip gideceğini düşünmüştüm... Fırsatını kaçırmadan, af dilemeliydim...

Merdivenleri hızla inerken, onun kanepeye yayıldığını ve kravatını gevşettiğini görmüştüm. Neredeyse uyumak üzereydi.

Az önceki kararlığımdan eser kalmazken ürkek adımlarla yanına ilişmiştim.

'' Tanrı Kyungsoo... ''

Gözlerini yavaşça araladığında,  şişmiş gözleriyle beni inceliyordu. Hafif aralanmış gözleri, şiş dudakları ve sersemlemiş suratıyla Karun Hazinesindeki en değerli parça gibiydi.

Yavaşça doğrulduğunda benimle konuşacağını anlamıştım.

'' Özür dilerim... Bana olan davranışlarınızı fark edemediğim ve sürekli tanrıları eleştirdiğim için özür dilerim. Bu özür, geçen dilediğim özür gibi mekanik değil. Sadece özür dilemiş olmak için de dilemiyorum... Demokles'in Kılıcı... Tanrı olarak, siz de elinizde olsa beni böyle cezalandırmak isterdiniz değil mi? Üzgünüm... ''

Uykusu tamamen açılmış göründüğünde, dudakları alayla kıvrılmıştı yukarıya doğru.

'' Kabul ediyorum... Ne de  olsa birbirimizi göremeyeceğiz artık. ''

Bu, istemsizce ürpertmişti bedenimi.  Şölen, balo... Ya da her neyse artık yakınlaşmıştı. Artık bu evde yaşamayacak, her sabah Kyungsoo'yu göremeyecektim. Ona alışmış mıydım bunu bile bilmiyordum.

DO Kyungsoo OC︱Adalet.  ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin