Kyungsoo'yu, birlikte yaşadığımız o güzel günden sonra hiç görmemiştim. Eve gelmemişti...
Bugün ise kutsal gündü!
Büyük şölen bugün olacaktı. Sabah uyandığımdan beri mideme kramplar giriyordu. Süs bebeği gibi giyinip tanrılar sisteminden memnun olduğumu söylemeye isteğim yoktu. Siyah takım elbiseli iki genç çocuk, evin önüne gelip kollarımı kelepçelemişlerdi. İkisi de benimle yaşıt gibi görünüyordu. Siyah minibüsün önüne geldiğimizde kafamdan tutarak içeriye sokmuşlardı.
Gözlerime bağlanan siyah ince kumaş, görmemi engelliyordu. Korkuyordum... Ödülü almaya çıktığım zaman, tanrılar sistemine lanet edebilirdim. Ödülü istemediğimi söyleyebilirdim... Bu halk içinde büyük bir karışıklık çıkartsa bile tanrılar kesinlikle beni öldürürdü. Benim ölmem sorun değildi... Ama aileme bunu yaşatmaya hakkım yoktu.
Tamamen sistemi çökerteceğini bilsem kutlu bir ölüm olabilirdi belki. Ama ben, bir şeylerin değişmeyecek kadar köklü olduğunun bilincine varabilmiştim.
Ve... Bir şey daha korkutyordu benliğimi. Bu geceden sonra, bana Kyungsoo baktığı için onun başı belaya girecekti. Üstelik bu kutsal şölen, Adalet Tanrılarının kutsal günüydü. Adalet Tanrısı faaliyete geçeli 900 yıl olmuştu. Bozulursa, Kyungsoo acılı bir döneme girecekti. Midem çalkalanmaya başlamıştı. Düşüncelerim bedenimi zorluyordu.
Derin bir nefes almaya çalışmıştım. Arabanın içindeki hiç kimse konuşmuyordu. Gerginlik gittikçe artıyorken araba acı bir frenle durmuştu. Yanımdaki hareketlilik arttığında geldiğimizi anlamıştım. Gözlerimdeki bağ çözülmüş, ilerlemem için yardımcı olunmuştu.
Arka kapıdan gelmiştik. Hazırlanacağımız yerler burada olmalıydı. 3 katlı binanın arka tarafı bile oldukça kudretli görünüyordu. Arkası bile böyleyse ön tarafını düşünemiyordum...
Bordo ve krem işlemeleri olan villaydı burası. Arka bahçesi oldukça ağaçlık, ferah bir görünüme sahipti. Küçük bir salıncak olduğunu görmemle gülümsemiştim. Yanımdaki kişiler kollarıma girmiş beni yürütüyordu. Kırmızı halının üzerinde yürüyorken oldukça gergindim.
Kırmızı halının yan tarafları altın işlemeliydi. Hiç bitmeyecek gibi süren yol, iki genç kadının benim yanıma yaklaşmasıyla bitmişti. Beyaz kalem etek ve üzerindeki kırmızı bluz ile iki kadın da oldukça şık görünüyordu. Sivri topuklu ayakkabıları ikisinin de boyunun benden uzun olmasını sağlamıştı. Yanımdaki adamlar kelepçemi çözdükten sonra kızlar girmişti koluma. Sağ kolumdaki genç kız, kızıl rengindeki dalgalı saçlarıyla çok hoş görünüyordu. Zümrüt yeşili gözleri ile oldukça uyumluydu kızıl saçları.
'' Merhaba. Seni bu geceye hazırlayacağız ve sana göz kulak olacağız. Adım Eun Hye. ''
Kızıl renkli kızın adının Eun Hye olduğunu öğrenmiştim. Sol tarafıma döndüğümde ise o kişinin kendisini tanıtmasını bekliyordum.
Gözlerine uzunca bakmış olmalıyım ki kendisini tanıtmak zorunda hissetmişti. Kumral rengi saçları, ela gözleri ve çıkık burnu vardı. Benim yaşlarımdan küçük gibi görünüyordu.
'' Ben de... Ah önemli değil. Bu geceden sonra görüşmeyeceğiz zaten. ''
Umutsuzca gözlerimi kızıla çevirdiğimde sorun yok dercesine gözlerini yummuştu. Burada bir esir gibiyken benim ödül alıp mutlu poz kesmemi istiyorlardı.
Kapıdan içeriye girdiğimizde içerisi beni daha da şaşırtmıştı. İçerisi bej rengindeydi. Upuzun merdivenler, oymalı kapılar vardı. Tavana çizilmiş koyu mavi çizimler burayı oldukça zevk sahibi birinin dizayn ettirdiğini gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DO Kyungsoo OC︱Adalet. ✔
Fiksi PenggemarBen bir; Adalet Tanrısıyım ve sen doğduğundan beri haksızlık yapmadın. ︱Bitiş: 09.02.2018 ︱