Efruz, Bölüm-6/Hicrân

151 20 5
                                    


İçi tıka basa dolu çantam ve ağır mı ağır bavulumla ailemin yanından ayrıldım. Şükür ki otobüsün yan bagajında yer vardı ve bavulumu küçük bir ücret karışılığında oraya koydurabilmiştim. Çantamı da içindekiler lazım olur düşüncesiyle yanıma almıştım.

Az sonra otobüsteki yerimdeydim. Ortalarda bir yer için biletim vardı ve otobüsün sağına bakıyordu. Cam kenarı olması benim için büyük avantajdı. Çünkü dışarıyı göremezsem yoluculuk çekilmez bir hâl alırdı.

Babam, annem, Talha ve Yusuf üzüntülü bakışlarla el sallıyorlardı bana. Sağımda kalan o güzel insanlara yer ayırmıştım sol yanımda. Tebessümle cevap verdim ellerine. İhtiyacım olduğunda ellerini omzumda bulduğum Talha ve Yusuf'a bakarak elimi göğsümün üzerine koyup hafifçe iki kere vurdum. Bu, Allah'a emanet olun, demekti. Anamı ve babamı çok özleyeceğimi bilerek baktım gülen gözlerinin içine. Birbirlerine yaslanmış, öyle güzel duruyorlardı ki..Babamın dışa doğru gerdiği göğsü güç veriyordu bana. Orada durması bile onu yanımda hissetmem demekti. Vâr olman yeter babam, vâr ol yeter, dedim içimden. Canım babam, oğlun sana müteşekkir...

Peki anam ? Âh anam..O ellerinden öpüp yanağıma sürmeyi ne çok severim. Elleri tarhana kokan anam benim. Babamın gözlerine sevgiyle bakan, bütün gün koşuştursa da babam gelince dimdik duran anam benim. Yorgun bedeni zorla kalksa da babama, ailesine hizmet eden canım anam benim. Gücü de, sabrı da senden öğrendim..

Gözlerimi ailemden, aile bildiklerimden yavaşça çekip rüzgarda esen ağaçlara çevirdim. En sevdiğim mevsim Sonbahar, aylardan da Eylül'dür. Eylül'de doğdum zaten ben. Şu Düzce'nin en güzel mevsiminde..Sokaklarına en çok yakışan yaprakların kuruyup döküldüğü, gönüllerin rüzgarla, huzura savrulduğu ayda. Gökyüzü hep güzeldi de, Eylül'de o kara bulutlar dostluk edince semâya, kucaklayasım gelirdi Düzce'mi..

Bazıları ayrılık der, bazıları ayrı kalmak. Ben bilmiyorum. Ama içimde bir burukluk hissediyorum. Her sokağında, avlusunda, cadde ve meydanında en az bir anısına arkadaş olan şehir hiç çıkar mı yüreğinden insanın ? Esnafın samimiyetini mi anlatayım, marketlerinin hoşgörüsünü mü..Uğradığınız bir dükkanda eğer sahibine denk gelirseniz verdiğiniz selâmın bir cevabı vardır; oturup bir bardak çay içmek zorundasınız. Öyledir buraların geleneği. Elini sıkıp Allâh'ın rahmetini üzerine umduğunuzu duyan çağırır, önce başınızı okşar sonra halinizi sorar. Sıra babanıza geldi mi, kesin tanırlar. Oysa önemi yoktur soyunuzun. Önemi olan selâmınızın güzelliğidir..Yüzlerine tebessüm kondurursanız onlar da kalbinize samimiyet kondururlar. Karşılık hep katıyla güzel gelir size. Asla eksilmez, hep artar. Selâm veren her kişi yiğit, elini sıkan her yiğit dosttur buralarda. Ah güzel insanlar, Allâh işinize gücünüze bereket versin.

Motorun çalışma sesiyle kendime geldim. Ben etrafı süzerken herkes çantalarını koridorun tavanındaki yerlerine koymuş ve koltuklarına oturmuştu. Muavin'in herkes yerinde mi diye kaşlarını kaldırıp bakışını gördüm. Anladım ki artık gitme vaktiydi..

Son kez baktım. İşte, görüş açımdan ayrılıyordu can'larım. Canımın parçaları uzaklaşıyordu benden. Yada ben onlardan. Annem gözlerini siliyor, babam kollarıyla daha da sarıyordu annemi. Talha ve Yusuf öyle güzel gülüyorlardı ki, yılların birikmiş dostluğu sol yanımda sevgiyle sızladı. Araya giren her metreyi gözüme sokuyordu sanki otobüs. İşte, diyordu; ''İşte gidiyorsun ailenden. Ailen bildiklerinden. Bundan sonra yalnızsın!'' Ama yanılıyordu. Yalnız olan kişi, yalnız olduğuna inanandı. Ben, asla yalnız değildim.

Eğer hayatınızda bir kez olsun bunalmışsanız Dünya'dan, anlarsınız beni. Ellerinizin terini alnınızda hissetmişseniz, anlarsınız. Hasta olup uykuya sarılmışsanız, anlarsınız. Çünkü ancak o zamanlar anlarsınız. Sorumluluklar dört tarafınızı çevirip üzerinize geldiyse de, set gibi duvarlar ruhunuzu sıkmışsa da, kalbiniz atmaktan vazgeçer gibi olduysa da anlarsınız. Ben de kendimi anladım. Yaşadım Dünya denen alem parçasının uçurumundan düşme hissini. His diyorum çünkü düşmedim o uçurumdan. Beni bir kudret tutup çekti kolumdan. Şükür ki çekti, yoksa alnım üzere çakılırdım isyana. İçten bir, El-Hamd-ü Lillâh..

EfruzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin