One Day

227 6 2
                                    

Yoongi:
Sabah gözümü alarmın sesi ile açtım. Uykum vardı ama işe gitmem gerekiyordu.Tüm gün tembellik yapsam ne olurdu sanki? Nihayet yataktan kalkmayı başarabildim ve banyoya gittim. Banyoda işlerimi hallettikten sonra iş kıyafetlerimi aldım, giyindim ve evden çıkıp arabama doğru yöneldim. Ah... Bu sokak ıssız ve ben de bunu seviyorum. Ses yok, kavga gürültü yok; ama arkadaşım falan olsa fena olmazdı belki de. İşten memnun değilim aslında, çok yoruluyorum ve çalıştığım kadar maaş alamıyorum. Bir kafede iki kişi çalışıyoruz, patron ise işe yaramazın teki. Arada bir bizi kontrol ediyor ve gidiyor.
-
Sonunda çalıştığım kafeye varmıştım. Adımımı attığım gibi biri beni geri çekti. Bu kişi patronumdu tabiki, yüzünü görmeye tahammülüm yoktu ama en ufak bir hatamı görse kapı dışarı ederdi. Ne yaparsın paraya ihtiyacım vardı işte..
Patron:
- Evet Yoongi artık bu kafede 3 kişi olacaksınız. Yeni bir eleman aldım, adı Hoseok. Anlaşmanızı umuyorum.
Bu neydi şimdi?

Hoseok yanıma geldi, yüzü çok güzeldi. Bana yaklaştı, parlayan suratı gözümü kamaştırdı. Bana elini uzattı ve;

-Merhaba ben Hoseok diyerek güldü. Buraya yeni taşındım ve henüz hiç arkadaşım olmadı. Umarım senle çok iyi anlaşırız.

Güldüğü zaman sanki karanlık dünyam aydınlanmıştı. Adeta bir güneş gibi parlıyordu.

-Aaa... Merhaba, bende Yoongi dedim. Elini uzattı ve ben de sıktım. Beraber önlüklerimizi giyindik ve müşteriler gelene kadar biraz konuşmaya başladık.
Söze Hoseok başladı;
- Ahh şey, aaaa birşey sorabilir miyim?
+ Tabi ki, dedim.
- Bu işten memnun musun? Yani insanlar nasıl? Patron iyi mi?
+ Aslına bakarsan bu işe paraya ihtiyacım olduğu için girdim. Annem ve babam beni 2 yıl önce burada tek başıma bırakmıştı ve ben o zamanlar daha 22 yaşındaydım. Okula gidiyordum, ailem para gönderiyordu ama artık gönderemiyorlar. Ben de sıkıntı yaşıyorum.
Gözlerim buğulanmıştı.

- Neden gönderemiyorlar?
+ Geçen sene vefat ettiler.
- Anlıyorum, üzgünüm. Elimden birşey gelir mi bilmiyorum ama ben her zaman senin yanında olmaya hazırım.

Peçeteyi uzattı. Alırken gülümsedim ve o da bana gülümsedi.

-
   Günün ilk müşterisi geldi ve Hoseok ilk müşteriye kendisi hizmet etmek istedi.
Müşteri:
-Ben pizza ve kola almak istiyorum lütfen.
Hoseok başını salladı ve mutfağa ilerledi.
- Buradaki müşteriler hep böyle mi?
+ Nasıl böyle mi?
- Yani nazikler mi hep?
+ Genellikle ama bazen kavga çıkıyor aldırış etmemek lazım.
- Anlıyorum....
     Hoseok müşteriye siparişleri götürdü ve mutfağa geri geldi. Onunla iyi anlaşıyordum umarım hep böyle gider.

            Ertesi gün~
    Bugün cumartesi. Alarm ile kalkmadım ama lanet olsun saat daha sabahın 7'idi. Bu kadar erkenden kalkmak neyin nesiydi? Biraz yatakta döndüm ama uyuyamıyordum. Ben de kalkmayı tercih ettim. Mutfağa doğru ilerlerken salondan bir ses geldi. Telefonum çalıyordu. Bu benim için garipti, çünkü fazla konuşmazdım. Kendi kendime olmayı seviyordum.
Telefonu açtım, arayan kişi Hoseok. Numaramı nasıl bulmuştu?
- Alo?
+Alo?
- Ehh şey ben Hoseok, kafeden. Bugün buluşabilir miyiz?
Aslında popomu kaldırmaya dahi üşeniyordum ama onunla vakit geçirmek istiyordum.
+ Olur, evime gelebilir misin? Daha kahvaltı etmedim. Beraber edebiliriz.
- Rahatsızlık vermeyeceksem olur.
+ Konum atıyorum o zaman.
- Tamam.

-
   Yaklaşık bir saat sonra kapım çaldı. Kahvaltı masasını hazırlamış onu bekliyordum ve nihayet geldi.
-  Merhaba.
+ Merhaba. Geçmeyecek misin?
- Ah şey tamam.

Kocaman gülümsedi.
Lanet olsun, tekrar o gülümsemesini gösterdi.

  Hoseok

Evi inceliyordum. Şaşırtıcı bir şekilde evi simsiyahtı. Piyano ve yanında çiçekler harika gözüküyordu. Küçüklüğüm de piyano çalmayı çok isterdim ama öğretecek kimsem yoktu.

-Evin harika biliyor musun? Bu çok güzel bir piyano. Çalmayı çok isterdim ama öğretecek kimsem yoktu ve hala daha yok.

Yoongi:

Ne diyeceğimi bilemedim. Ufak bir duraksamanın ardından hemen:

+Ben sana öğretirim. Tabi istersen.
- Gerçekten mi? Çok isterim
+ Eee, şey kahvaltı yapalım mı?
- Kusura bakma unutmuşum.
+ Yoo, önemli değil.
      Kahvaltımızı yaparken Hoseok bir soru sordu;

- Evi sen mi dekore ettin?
+ Evet.
- Neden böyle karanlık?
+ Siyahı seviyorum.
- Kısa cevaplar veriyorsun.
+ Biliyorum.
- Neden böylesin?
+ Nasılım?
- Kısa cevaplar veriyorsun. İnsanlar ile pek iletişime geçmiyorsun. Evin ıssız bir yerde ve evin kap karanlık. İçine kapanık birisin.
+ Ailem vefat ettikten sonra kendimi bir süre eve kapatmıştım. Okuluma devam etmedim ve direk işe girdim. Bu süreçte ise bir arkadaş edinmedim, edinemedim. Kısaca karanlık bir hayatım var ve-
Hoseok sözümü yarıda kesti.

-Karanlık bir hayatın var ve ben karanlık hayatını aydınlatacağım.
Sözleri karşısında şaşırmıştım ve ona doğru baktım. Elini elimin üstüne koydu ve;
- Ben her zaman yanında olacağım, dedi. Bir kez daha o muhteşem gülüşünü gösterdi bana. Hoseok benim için bambaşka biri haline geldi. Onu yeni tanımama rağmen ona bağlandım.
Bunları düşünürken yine Hoseok araya girdi
- Hey, yediysen masayı toplayalım mı?
+ Evet, toplayabiliriz.

-
      Masayı topladık ve koltuğa geçip oturduk.
Hoseok'a doğru döndüm ve
+ Teşekkür ederim, dedim.
-  Ne için?
+ Her şey için. Seni yeni tanıdım ama bana çok iyi geliyorsun.
- O zaman bende teşekkür ederim.
+ Peki sen ne için teşekkür ediyorsun?
- İlk arkadaşım olduğun ve beni sevdiğin için. Benim daha önce hiç arkadaşım olmadı. Bana bu duyguyu yaşattığın için sana minnettarım, tekrar teşekkür ederim.
      Ayağa kalktım, o da benimle birlikte kalktı. Birbirimize birşey demeden sarıldık, daha önce kimseye bu kadar içten sarılmamıştım Hoseok benim için apayrı bir yere sahip. Ona bu kadar kısa sürede bağlanmam ne kadar doğru bilmiyorum ama iyi ki tanımışım onu.

SKY||YoonSeokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin