House

82 4 0
                                    

Akşam olduğunda Hoseok artık eve dönmesi gerektiğini söyleyip gitti. Yine yalnızlığımla baş başa kaldım. Yatak odama gittim, gözüme komidin takıldı. Biraz kurcalayıp, içerisinde olan kutulara baktım. Burda bir zamanlar yakın olduğum ama daha sonra onlara ne olduğunu bilmediğim arkadaşlarım ile geçirdiğim vakitlerin resimi, yazdığım yazılar, etiketler, güller; kısaca anısı olan her şey vardı. Biraz karıştırdıktan sonra gözüme kırmızı bir mektup takıldı. Elime aldım, üzerinde Yoongi yazıyordu. Kim vermişti hatırlamıyordum ve en iyi fikrin içini açıp okumak olduğunu anladım. Mektubun sonunda "sevgiler Hoseok" yazıyordu. Aklımdan türlü türlü senaryolar geçiyordu. Kafamı daha fazla karıştırmadan mektubu aldım ve yastığımın altına koydum. Yatağa uzandım, gözlerimi kapattım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım.

   Sabah kalktığım gibi mektubu tekrar elime aldım ve düşünmeye başladım. Acaba "mektubun üzerinde yazan Hoseok ile şuan hayatıma renk katan Hoseok aynı kişi mi" diye düşündüm. Peki ya oysa? Neden eskiden hayatımdan bir anda çıkıp şimdi geri geliyor? Eski fotoğraflarda onun ismini görüyordum, birlikte eğlenirken. Fotoğraflardaki çocuk benim Hoseok'uma benzemiyordu. Gerçi ben de artık eski Yoongi'ye benzemiyordum ki. Bunları düşünürken telefonum çaldı. Daha önce de dediğim gibi bu duruma alışık değildim. Arayan kişiyi tahmin etmekte zorlanmadım, bu Hoseok'tu.
-Alo?
+Alo?
- Ah, Yoongi! Şey soracaktım, kahvaltı etmediysen beraber dışarda kahvaltı edelim mi? Hem biraz gezeriz de.
+ Tabii, olur.
- 15 dakika içinde kafenin orda buluşalım o zaman.
   Telefonu kapattım. Sesi çok sevinçli geliyordu. Odama gittim ve giyinmeye başladım. Dolabımı açtım, asla vazgeçemediğim siyah kıyafet koleksiyonum beni karşıladı. Birşeyler seçip giyindim ve salona ilerlemek üzere odanın kapısına doğru yürüdüm. Tam o sırada yatağımın üzerindeki mektup gözüme çarptı. Aldım ve arka cebime koydum. Hızlıca evden çıktım. Kafenin kapısına geldiğim anda Hoseok'un "Hey!" demesiyle irkildim. Yüzüne baktım ve gülümsedim.
- Hadi gidelim, karnım aaaaaççç. Hoseok karnını tutarak bayılıyormuş gibi yaptı. Güldüm ve başımı onaylarcasına salladım. Arabaya bindik ve gideceğimiz yere doğru ilerlemeye başladık. Yol boyunca Hoseok ile konuştum. Belki mektup ile ilgili ipuçları bulabilirdim.
+Hoseok...
- Efendim?
+ Biliyorsun, ben 22 yaşındayken ailem vefat etmişti. Bunu dün söylemiştim.
- Evet, hatırlıyorum.
+ Bana sadece vefat ettiklerini söylediler, yani onlar beni burada bırakmıştı ve bana haber başkalarından geldi..

Hoseok:
Ona nasıl söyleyeceğim bilmiyorum. Ailesini bir trafik kazasında kaybettiğini ve o arabanın içinde kendisinin de olduğunu. Kafasına aldığı darbe sonucunda hafızasını kaybettiğini...

- N-nasıl yani?
+ Başkalarından duydum işte, ne olduğunu bilmiyorum.     
Bir sessizlik oldu, gözlerimi yola kitleyip düşünürken Yoongi tekrar konuştu.
+ Hayatıma sanki 22 yaşında başlamış gibi hissediyorum.
Daha fazla dayanamayacaktım. Yoongi'ye söylesem mi acaba diye düşünüyordum. Onu yıllardır tanıyorum. Onun hayatını değiştirmek için yaşadığı şehire geldim. Ona değer veriyordum...

Yoongi:

Gideceğimiz yere vardık, arabayı Hoseok park etti ve indik. Yavaş yavaş yürürken Hoseok elimi tuttu, bana bakıp gülümsedi. Gülümsemesine karşı gelmek çok zordu, kendimi tutamayıp güldüm. Elimden tuttuğu gibi çekti, dağ gibi bir yerden birlikte koşuyorduk. Bu bana tanıdık gelmişti ama düşündükçe beynimin acıdığını hissediyordum. Birden Hoseok durdu ve yere oturdu. Yanındaki boşluğu işaret edip oturmamı istedi. Oturdum ve cebimden kırmızı mektubu çıkardım. Hoseok'a doğru uzattım.
+ Bu mektubu buldum evde, üstünde Hoseok yazıyor..
- Hayatta tek Hoseok ben değilim, değil mi?
+ Öyle tabii ama geçmişe dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Tanıdığım tek Hoseok sensin. Lütfen bana gittiğin okulu falan söyleyebilir misin?
Eski okulumu, sınıfımı yıllıklarımı bulunca hatırlayabilmiştim. Nefesimi tuttum ve Hoseok'un cevabını bekledim. Hoseok sanki söylemek istemiyor gibiydi. Biraz oyalandı, ellerine baktı. Sonra derin bir nefes alıp cevap verdi.
+Aynı okuldaydık? Ve aynı sınıfta..
- Evet, biliyorum
+ Biliyor musun?
- Evet.
+ Bu mektubu sen mi yazdın yani?
- Umm, e-evet..
+ Neden her şeyi en baştan söylemedin? Sana güvenmişt-
- Hala güvenebilirsin. Senin sonsuz arkadaşın olacağım söz veriyorum. Aslına bakarsan seni buraya bunun için çağırdım. Eski günlerimizi konuşmak için. Sana ailenin vefat edişinden bu yana her şeyi anlatacağım. Sonsuza dek yanında olacağım Yoongi..
    Ne diyeceğimi bilemedim. Yüzüne bana saatlerceymiş gibi gelen bir süre boyunca baktım. Karşımızda deniz manzarası vardı. Oraya doğru döndüm ve Hoseok konuşmaya başladı.
- Seninle küçükken çok iyi iki arkadaştık ama sen bunu şöyle biliyorsun, beni seni bir gün yarı yolda bırakıp giden bir arkadaşım. Ailen vefat etti evet, ama bir trafik kazasında ve sende bu arabadaydın. Kafana sert bir darbe almıştın ve hafızanı kaybetmiştin. Her şeye rağmen yanındaydım fakat sen bunu bilmiyordun, ailen vefat ettiğinde çok üzülmüştüm. Ama ben hep yanındaydım, seni nasıl yalnız bırakabilirdim ki? İşte bir gün karşına çıktım. Çıkabilecek cesaretimi topladım ve karşına çıktım...

Şaşkın bir ifade ile Hoseok'a döndüm ve ona bakmaya başladım. Hiç bir şey hatırlamazken bile yanımdaymış. Omzumda hissettiğim el ile aniden  irkildim. Hoseok elini omzuma koymuştu ve bana bir cevap istermiş gibi bakıyordu. Neden bilmiyorum ama onun yanında kendimi daha iyi hissediyordum. Düşüncelerimi toparlayamasam da birşeyler söylemeye çalıştım.
    + Ben ne demeliyim bilmiyorum.. Teşekkür ederim?
   - Sana bunları yaşattığım için üzgünüm.
   + Ben de öyleyim, yanımda olduğunu bilmek isterdim.
   - Peki o mektubu okudun mu?
   + Evet, tabii ki.
    - Nerden buldun onu, hala sende olduğuna inanamıyorum.
    + Önemli olan her şey bir gün ait olduğu yere geri döner. Uzun zaman oldu ama sen yine karşıma çıktın değil mi?

SKY||YoonSeokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin