Bir süre sonra Hoseok ile evden çıktık ve arabaya doğru yöneldik. Arabaya bindik , sohbet ede ede iş yerinin oraya geldik ama durum hiç iç açıcı değildi
İş yerini boşaltıyorlardı. Neler olduğunu sorduğumuzda patronun büyük borca girdiğini öğrendik. Hoseok ile iş yerinin tabelasını indiren adama bakıyorduk. Hoseok birden bana döndü.
"Şimdi ne yapacağız?" diye sordu. "Bilmiyorum ama benim paraya ihtiyacım var, yeni bir iş bulmalıyım." Hoseok gülümsedi. "Endişelenme bulursun." Gözlerimi kısıp ona baktım. "Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?" Hoseok kaşlarını çattı. "Emin değilim, moral vermek istedim." dedi. Hoseok'un bir planı var gibiydi ama şu an düşünemeyecek kadar endişeliydim.
Yaklaşık bir saat geçti, tüm eşyalar boşaltılmıştı. Hoseok bir an yanımdan ayrılıp adamlarla konuşmaya gitmişti. Ne konuştuğunu çok merak ediyordum. "Ne oldu, neden o adamlarla konuşuyordun?" Hoseok omuz silkti. "Birşeyler sordum sadece önemli değil." Ama konuşurken çok ciddi gözükmüştü. "Önemli olmadığına emi-" Sözümü yarıda kesip "Hadi eve gidip dinlen, ben daha sonra yanına gelirim tamam mı?" Kafamı salladım.
Arabaya bindim ve sessizce eve sürdüm. Eve vardığımda saat 15:00'ı gösteriyordu. Birden telefonum çaldı, arayan Hoseok'tu. "Hey Suga!" Güldüm. "Suga mı?" Neşeli bir şekilde cevap verdi. "Evet, Suga! Sana yeni bir takma ad buldum, şeker gibi çocuksun zaten ama r yi çıkar." Sonrasında o klasik büyük kahkahasını attı.
"İkimizin ismini birleştirip güzel bir takım adı bulalım." Kafam karışmıştı. "Ama neden?" Telefonun öbür ucundan bir üfleme sesi geldi. "Ne çok soru soruyorsun." Gülümsedim. "Ah, peki düşünelim. Hobi ve Suga. Sobi?" Hoseok güldü. "Akılda kalıcı olsun. Hope ve Suga. Suga ve Hope. Ben pek yaratıcı değilim." Bir sessizlik oldu. "SOPE!" diye bağırdım. "Sope? AH, SUGA VE HOPE! Süpermiş." Gülüştük. "Ama anlamıyorum, bu ne-" Sözümü bitirmeden telefonu kapatmıştı.Saatler geçti ve Hoseok hala gelmemişti. Kafam çok karışmıştı. Telefonu elime alıp, Hoseok'un ismini ararken kapı çaldı. Hızla kapıya gittim ve kapıyı açtım.
"Selam takım arkadaşım!" Sırıttım. "Ne takımı?" Hoseok heyecanla anlatmaya başladı. "Yani daha tam olarak hazır değil herşey, anlatabiliyor muyum? Çünkü sadece bir gündür uğraşıyorum ama hemem yapmam gerekiyordu, işe ihtiyacım var demiştin ya işte o yüzden biraz aceleye geldi." Elimi havaya kaldırdım. "Dur sakin ol, ne yaptın anlamıyorum?" Hoseok derin bir nefes aldı. "Biraz borca girmiş bulundum ama birazcık gerçekten. Azıcık" Parmaklarını birbirine yaklaştırıp çok az işareti yaptı. Gözlerim kocaman açıldı. "Hoseok? HOSEOK? Ne yaptın?" Elini saçlarına götürdü. "Yeni işimizi kutlamak ister misin?" Kafamı salladım. "Ödemene yardımcı olacağım anlaşıldı mı? Neden bana sormadan böyle şeyler yapıyorsun?" Hoseok yanaklarını şişirdi. "Sürpriz?" Ellerimi göğsümde birleştirdim. Birden kolumdan tuttu ve "Hadi gel, sana mekanı göstereyim." dedi. Hoseok aklımı karıştırıp duruyordu arabaya atladık, yeni iş yerimizi görmeye gidiyorduk. Yol boyunca sessizdik. Etrafa bakındım. "B-bekle burası bizim eski iş yerimizin olduğu sokak?" Hoseok kıkırdadı. "İn arabadan hadi." Çalıştığımız yerin önünde bir sürü kişi vardı. İçeri eşyalar taşıyor, camları siliyor ya da kamyondan birşeyler indiriyorlardı. Tabelaya baktım. Kocaman "SOPE CAFE" yazıyordu. "Seok, inanmıyorum." Hoseok kocaman gülümsüyordu. "Ama nasıl yapacağız?" Gözlerini devirdi. "Çok endişeleniyorsun, hallederiz bir şekilde işte!" Biraz daha kafede takıldı ve çalışanlara yardımcı olduk. Saat çok geç oluyordu. Çalışanlara teşekkür ettik ve eve doğru yola çıktık. Eve geldiğimizde çok yorgundum, bu yüzden tek kelime etmeden odama çıktım. Hoseok yine benim evimde kalıyordu, kendimi bir korkağın yanında güvende hissediyordum. Bu düşünceye güldüm. Ona çok fazla güveniyorum beni bırakmayacağına inanıyordum. Sürekli onu görünce suratımda şapşal bir gülümseme beliriyordu, Hoseok'tan hoşlanmaya başlıyordum. Ama bunu Hoseok'a nasıl söylerdim? Arkadaşlığımızın bozulması beni yıkardı. Kafamı kurcalayan bu düşüncelerle en sonunda uykuya daldım.Odama güzel kokular geliyordu, göz bandımı çıkarttım ve Hoseok'un beni izlediğini fark ettim. "Burda ne yapıyorsun?" diye sordum. "Seni uyandırmaya gelmiştim. Kahvaltı hazırladım, ayrıca sana söylemem gereken bazı şeyler var. Dostum olarak ilk senin bilmeni istedim." Üzgünce gülümsedim. "Tamam hazırlanıp iniyorum." Hemen üstümü değiştirip aşağı indim, bir yandan acaba Hoseok ne diyecek diye düşünüyordum. Masaya oturdum ve söze başlaması için Hoseok'u bekledim. Derin bir nefes aldı. "Yoongi söyleyeceğim şey şu,
uzun zamandır görüştüğüm biri vardı. Yani sevgilim işte ve biz evlenmeye karar verdik." Kafamdan aşağı kaynar sular boşaldı.
"Dostum olduğun için"
"Sevgilim işte"
"Evlenmeye karar verdik"
Nefesim kesildi. Boğazımı temizledim.
"Ah anlıyorum, tebrikler. Benim burda yapabileceğim şey nedir?" Hoseok kocaman gülümsedi. "Baş sağdıcım olmanı isteyecektim."
Hoşlandığım adamın sağdıcı olacaktım. Harika.
"Olurum tabii ki." Alkışlamaya başladı. "Harikasın Yoongi hyung!" Gülümsedim. "Fazla oyalanmayalım, kafeyi düzene sokmamız gerekiyor biliyorsun."Evden çıktık, iş yerine doğru ilerlemeye başladı. Vardığımızda Hobi ile mutfağa yöneldik. İlk iş gününde güzel şeyler yapacağımızı umuyordum. Birlikte kurabiye yapmaya başladık, Hobi kurabiyelerin üzerine kremayla SOPE yazıyordu. Bu çocuk daha ne kadar tatlı olabilirdi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKY||YoonSeok
FanfictionHayatımdaki karanlık tarafı aydınlattığın için teşekkürler, BAY HOSEOK -Min Yoongi