Hoseok gülümsedi. Tekrar elimden tuttu ama bu sefer oturduğumuz yerden kaldırdı.
+Nereye?
- Dolaşalım biraz.
+ Buralarda mı?
- Seninle vakit geçirmek iyi hissettiriyor. Hem eski anılarımızdan da bahsederiz.
Başımı onaylarcasına salladım ve yürümeye başladık.
+ Bana küçükken piyano çalmayı öğretecek kimsem yok demiştin. Ben?
- Dostum herşeye inanma, hayat her zaman doğru şeylerden ibaret değildir.
+ Yani bana yalan söyledin.
- Bu küçük pembe bir yalan.
Gülümseyerek göz kırptı.
+ Bana küçüklüğümüzden bahseder misin? Nasıldık? Yapmayı sevdiğimiz şeyler nelerdi?
- Seninle 4. sınıftan beri arkadaşız, çok iyi 2 arkadaş. Tenefüslerde çıkıp oyun oynardık ve biliyor musun? Belki de tek dostum sendin.
Hoseok'un bu sözleri karşısında ne diyeceğimi bilemedim. Onunla geçen vakitlerimizi hatırlamayı çok isterdim.
Hava kararıyordu. Yavaş yavaş yürürken birden yere çömeldim. Oturdum ve kendimi çimenlerin arasına bıraktım. Hoseok'ta yanıma yattı.
- Küçükken de yıldızlara bakmaya bayılırdık.
Hoseok'un yanağından bir yaş süzüldü.
+ Ne oldu?
- Eskiden yıldız kaydığında el ele tutuşup dilek dilerdik.
+ Belki eski anılarımızı geri getirebiliriz.
Birlikte yıldızlara bakıp, şekillerini incelemeye başladık. Tam o sırada yıldız kaydı. Bir heyecanla Hoseok'un elini tuttum.
+ Dilek dileyelim mi?
Bana baktı gülümsedi ardından kayan yıldıza baktı. Gözlerimizi kapadık ve dilek diledik.
+ Ne diledin?
- Zamanı gelince öğrenirsin. Gülümsedi ve arkasından yine göz kırptı. Hiçbir şey demedim. Saatlerce böyle kalabilirdim.
- Dönsek mi? Yarın işe gitmemiz gerek.
Toparlanıp ayağa kalktık. Cesaretimi toplayıp Hoseok'a baktım.
+ Benimle kalmak ister misin? Sana eski anılarımızın olduğu kutuyu gösteririm.
Hoseok biraz düşündükten sonra cevap verdi.
- Pekala ama önce eve uğramalıyım.
+Tamam.
Üzerime yapışmış olan çimen parçalarını silkeledim ve yavaş yavaş arabaya doğru yürümeye başladım.
Arabaya kadar tek kelime etmedik. Kapıyı açtım ve arabaya bindim. Hoseok'un evine doğru yol almaya başladık. Yaklaşık yarım saat sonra evin önüne varmıştık.
-İşte geldik..
Burası bana tanıdık geliyordu ama her zamanki gibi yine hatırlayamıyordum.
+ Ben burda bekleyeceğim
- Ama arabada otur, dışarısı soğuk.
+ Tamam.
- Ve camları da kapat, üşüme.
Güldüm ve kafamı salladım. Hoseok'un beni düşünmesi hoşuma gitmişti ve yüzümdeki aptal gülümsemeyi silemiyordum.Hoseok:
Evin kapısını açık bıraktım ve öyle içeri girdim. Hızlı adımlarla odama gittim ve yatağımın altından bir kutu çıkardım. Bu kutu Yoongi ile ilgiliydi. Anıları ve kendi hakkında neredeyse herşey vardı. Bunu ona gösterecektim. Kıyafetlerimi bir çantaya yerleştirdim ve kutuyu da çantaya koydum. Birşey unutmadığımdan emin olmak için bir kez daha etrafa göz geçirdim ve çıktım. Hemen Yoongi'nin yanına gittim. Yüzündeki tatlı gülümsemeyle etrafa bakıyordu. Arabaya bindim.
- Üşüdün mü?
+ Hayır, camı falan açmadım. Üşümedim yani.
Güldüm ve arabayı çalıştırdım. Bu sefer Yoongi başlattı konuşmayı.
+ Sence hayatta tesadüf diye bir şey var mı?
- Bilmem, hiç düşünmemiştim. Sen ne düşünüyorsun?
+ Bence var.
- Neden böyle düşünüyorsun peki?
+ Onca yıl ayrıydık ve şimdi yanımdasın.
- Bu bir tesadüf değil ki, sevgi..
Cümlenin sonuna doğru sesim kısılmıştı.
+ Anlayamadım.?
- Ah, önemli değil,boşverYoongi:
Gözünü yoldan ayırmadan benim evime doğru arabayı sürüyordu. Ve sonunda vardık. Kapıyı açtım ve içeri girdik. Hoseok çantasını bi kenara bıraktı ve piyanoya doğru gitti. Arkasından onu izliyordum. Piyanoyu açtı ve bana oturduğu yerin yanını göstererek hafifçe koltuğa vurdu.
- Gelsene.
Şaşırdım ama yine de yanına gittim.
- Bana öğreteceğini söylemiştin?
Gülümsedim.
- Hey, hadi amaaa.
Parmağımı piyanonun üzerinde gezdiriyordum, bu parça çalmayı en sevdiğimdi. Hoseok bana bakıyordu.
+ Şimdi sıra sende, yavaş yavaş çalmay-
O anda sözümü kesip benim çaldığım melodiyi değil de, başka bir melodiyi çaldı.
+ Piyano çalmayı bilmiyordun hani?
- Hala daha bilmiyorum. Ama anısı olan şeyler unutulmaz değil mi?
Göz kırptı ve yanımdan kalktı. Onu izliyordum. Eline çantasını aldı içini açtı ve bir poşet çıkardı.
+ Bu ne?
- Hayatın.
+ Nasıl yani?
Anlamsız bir ifade ile yüzüne baktım.
- Hadi gel işte.
Ne olduğunu anlamamıştım ama yanına gittim. Kutuyu açtı, içinden kağıttan yapılmış bir güneş vardı. Üstünde Hoseok yazıyordu.
- Bunu hatırlıyor musun?
+ Hayır, üzgünüm
- Bunu bana 6. Sınıfta sen vermiştin. Tıpkı bir güneşe benziyorsun o yüzden bunu sana vereceğim diyip montumun cebine koydun. Ardından bana sarıldın ve gittin.
Sessiz kaldım, bunların hepsini hatırlamayı çok isterdim.
- Takma ismimi hatırlıyor musun?
+ Hatırlamıyorum tabii ki..
- J hope
+ J hope?
- Evet okul koridorlarında "HOOOPEEE" diye koşuyorduk.
Kahkaha attım. Hoseok ile çok mutluydum. Sanki beni eski benliğimden kurtarmış gibiydi. Hoseok bana baktı.
- Eski günlerdeki gibi eğlenmek istiyorum seninle, bugünler geri gelmez.
Ayağa kalktım ve koridora doğru ilerledim. Hoseok ne yaptığımı anlamamıştı. Bana söylediği bir anda kafamda yankılandı. "Hope, hope" diye rek koridorda bir ileri bir geri koşmaya başladım. Hoseok önce kocaman gülümsedi ve sonra kahkaha atmaya başladı. Ayağa kalkıp bana katıldı ve birlikte evde koşuşturmaya başladık. Bu sefer gerçekten onun mutluluğunu ve sıcaklığını içten hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SKY||YoonSeok
FanfictionHayatımdaki karanlık tarafı aydınlattığın için teşekkürler, BAY HOSEOK -Min Yoongi