"İyi misin,hey bir şeyin var mı ?"
Okulumuzda sürekli böyle kazalar oluyordu ama yine de olay yerinde olunca insan ister istemez sevdiklerini yerine koyuyordu.
"Ya Doruk'a bir şey olsaydı"diye geçirdim içimden. Ne diyordum ben böyle ? Doruk'u napayım ben. Saçmalamalarım işte. Bunun üzerinde durmayarak çocukla ilgilenmeye başlamıştım.Tam ben çocuğu hareket ettirecekken hocalar geldi ve benim kenara çekilmemi söylediler.Dikkatle onları izledim.Çocuk için bir ambulans çağırmışlardı. Adı Ege'ydi.Ayağını kırmıştı.Çığlıkları beni çok korkutsa da bunu etrafa belli etmediğime sevinmiştim. Çocuğu ambulansa taşırlarken onları izledim ve hocalardan biri onun iyi olacağını söyleyerek yukarı çıkmam için işaret etti.Yukarı çıktıktan sonra Mısra'yı orada deli gibi kahkaha atarken gördüm.
"Mısra,iyi misin?"
"Öleceğim şimdi yardım et "
"Noldu ya neye gülüyorsun ?"
"Aşağıda çocuğa bir şey yapamayıp kaldın ya ona gülüyorum " hala gülüyordu. Hatta gülmekten zar zor konuşuyordu.
" Ee ne var bunda ?"
"Bir de korktun ama belli etmemeye çalıştın ya orada da çok komiktin."
Gülmekten ölecek diye korkuyordum. Artık gözlerinden yaşlar geliyordu.Ben korkmadığımı belli etmedim sanarken bunu anlamış mıydı ? Rezil olduğumu düşündüm.Mısra benim en yakın arkadaşımdı zaten. Ona rezil olsam bir şey olmazdı.
Kantine indim. Canım tost istiyordu. Mısra'ya da bir çikolata alıp sınıfa çıktım.Kendimi hiç iyi hissetmiyordum bugün.Okulda garip şeyler olacak gibime geliyordu. Başım döndü.Çok ağırdı bu.Diğerlerinden farklı olarak midem de bulanıyordu. Kendimi çok kötü hissettiğimden Mısra'ya başımın ağrısını belli etmeden yanına oturdum. Kendimi karanlık bir yerde gibi hissediyordum,yine gözlerim kararmıştı ama bayılmamıştım. Etrafı izlersem geçeceğini düşündüm. Voleybol oynamayı çok sevdiğimden voleybol oynayanları izleyip daha sonra onlara katılmayı düşündüm. Kendime gelir gibi olduğumda pencerenin yanına gittim ve voleybol oynayanları izledim daha sonra da voleybol oynamaya gittim. Hemen geçer diye düşündüm ve öyle de oldu.Voleybol beni rahatlamıştı.
Aslında çok güzel bir oyundu.Eline gelen topa manşet ya da parmak pas olarak vuruyordun,yukardan gelirse de smaç atıyordun. Ben on yaşından beri sporla ilgilenen biri olarak sporsuz hayatın çekilmez olacağını düşünüyorum. Şu anıma kadar voleybol,badminton,yüzme,masa ve kort tenisiyle ilgilenmiştim ama Mısra için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.Kendisi hareketsizin önde gideni ve beni de sporlarımdan alıkoymaya çalışıyor. Yaptığı tek spor dinlenmek ona göre. Voleybol oynamayı öğretmeye kalktım ama ellerini birleştirip manşet yapmaya bile üşeniyor.Tabiki bana ayak uydurup benim yaptığım şeyleri yapmak zorunda değil ama en azından beni rahat bırakabilir.
Voleybol oynayanlar zil çaldıktan sonra dağıldılar,bundan sonraki derste yazılı olacağımızı bildiğimden hemen sınıfa çıktım ve kalemlerimi aldım.Sınav olacağımız salona geçtikten sonra yerime oturdum. Hoca hemen gelmişti ve bu benim açımdan hiç de iyi değildi. Yine hiç çalışamadığım coğrafya sınavına girecektik ve bu mart ayının son yazılısıydı.Yazılım bittikten sonra aşağı indim ve Mısra'yı aradım.
Yemekhaneye gittiğini öğrendiğimde yazılısını sormak ve yemek yemek için yemekhaneye gittim. Kendimi berbat hissediyordum. Bir yazılı nasıl bu kadar berbat geçerdi? En son yazılıya sekizinci sınıfta girmiştim ama daha sonra onlar bana girmeye başladı sözü aklıma geldi ve tek başıma ilerlediğim bahçede deliler gibi sırıttım. Aşağıda pek kimse yoktu çünkü hepsi yemeğe gitmişti. Bende yemekhaneye girdiğimde yemeğimi aldım ve Mısra'nın yanına oturdum.
"Mısra,nasıl geçti yazılın ?" diye sorunca suratı asıldı.
"Berbat,babam beni öldürmezse iyi. Bu sınavlar niye bu kadar zor ?" diyince bende
"Hiç sorma ya. Babam beni boğacak .Bir iki tanesi kötü olsa neyse ama hepsi berbat. Neyse ya yiyelim yemeği de ben voleybol oynayacağım." dedim. Tabi Mısra beni bırakır mı ? Asla. Oynama diye tutturunca tabiki inatçı itirazlarımla voleybol oynamaya gittim. Kırılacağını düşünüyorum ama beni yaptığım sporlardan alıkoyamaz. Bunu düşünmemeye çalışarak sahaya gittim .Mısra'nın çardakta oturduğunu görünce çok şaşırdım. Baktığı yeri anlamaya çalışarak ona meraklı bir bakış attım. İzlediği yerden dolayı beni göremedi ama nereye baktığını anlamıştım. Anıl'a bakıyordu. Onun bu aşk dolu bakışları beni üzüyordu. Umarım karşılığını alırdı.Zilin çaldığını duyduğumda o baş ağrısı yine başlamıştı. İlgilenmemeye çalışarak sınıfa çıktım.
Derslerde saçma sapan işlerle uğraşıp bir gülüp bir hüzünlendik Mısra'yla. Bana Anıl'ı anlattı ve en geç bir haftaya kadar söyleyeceğini de .İngilizce dersleri içeride hoca olsa bile boş gibi geçtiğinden sürekli bunları konuşmuştuk. Mısra Anıl'dan bahsediyor bense onu dinliyordum.Açıkçası aşk pek bana göre bir şey değildi ama aşk kapıyı çalmaz direk içeri dalar sonuçta. Ne zaman kime aşık olacağımız belli olmazdı.
Kendime bir şey daha itiraf etmek zorundayım ki o da ben galiba Doruk'tan hoşlanıyorum. Bunu kendime itiraf etmem matematik yazılısından yüz almak kadar zordu ama sonunda itiraf etmiştim. Beni etkileyen şeylerini sayamayacağım çünkü neyinden hoşlanıp hoşlanmadığımı bilmiyorum. Seviyor muyum ? Hayır. Sadece hoşlantı. Galiba ilerleyen zamanlar benim ona aşık olup olmayacağımı gösterecek ama şuan onu düşünmeden duramıyorsam aşık olsam kim bilir neler olur. Yakışıklı sadece gibi kandırmalarımı bir kenara bırakıp bunu Mısra'ya söylemeyi düşündüm. Daha sonra bu kararımdan vazgeçerek aşık olunca söylemenin daha uygun olduğuna karar verdim. Mutlu hissediyordum ama önemli olan onun da beni sevmesiydi.
Anıl pek kızlarla ilgilenen bir tip değildi ve Mısra'nın söylemesi gerektiğinden pek emin değildim.Umarım üzülmezdi.Doruk öyle birine benzemiyordu ama hiç belli olmazdı. Mısra'yla konuşmaya devam ettim ve onun hayallerini dinledim.Çıkış zilinin çaldığını duyduğumda Mısra'yla beraber bahçeye sıra olmaya indik.Haftasonuna gireceğimiz için içimde bir burukluk vardı ama ne olduğunu tam olarak çözemiyordum. Bunu Mısra da fark etmiş olmalı ki bana ne olduğunu sorup durdu.Her cuma yaptığımız gibi bu cuma da marşımızı okuyup okuldan ayrıldık. Haftasonunun getireceği sürprizleri düşünerek servise bindim ve diğer haftanın daha iyi geçmesi umuduyla eve doğru sessizce yol aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beynimi Saran Aşk
RomanceBeyninin her bir köşesine sinen tümör onu mutluluktan alıkoyamazdı. 15 yaşında olmasına rağmen hayatın tüm gerçeklerinin özellikle de ölümün fazlasıyla farkındaydı. Gerçek bir umut ve aşk öyküsü...