Clyde griffiths'in anısına,
Şu tepetaklak yeryüzünde, ulaşılması zor bir adam.
Adam upuzun bir öykünün baş döndüren kahramanı.
Elleri beyaz, alnı terli, çalışkan ve de kibirli.
-Uğrunda boğulmamız gereken türden bir kibir değil bu, sözüm meclisten dışarı-
Fakat adamın derdi buyuk ve yahut... buyutulmuş.
İçini oyan, kavuran, masalsı bir dert: suç!
Feleğin çemberinde dönup dolaştığı hayatı boyunca
Karalar bağlayan beyazlığıyla, anne
Soluk ve kirli tasviriyle iç içe geçmiş
Kendisinden hiçbir otokrasi beklenmeyen, baba
Buyutmeye çalışacağı müddetçe adından söz edilmeyecek
Piçiyle bir hatun kişi, abla
Sayfalar dolusu kelimelerle alacaklı, kardeşler
Ve. Suç.
Yoksa arzu muydu bu?
İhtiras.
Açgözlülük.
Doyumsuzluk.
Acemilik.
Peki ya biz?
Bizlerin, suçu.
Yoksa arzumuz mu?
İhtirasımız.
Açgözluluğumuz.
Doyumsuzluğumuz.
Acemiliğimiz.
Oysa öyle konumlandırılmamış anlarda
öylesine sert ve kabukludur ki bazen,
Yaşam...
Ara verdiğimizi, duşunup somurturken bizler
İnce ince oyalamaya başlar esasen.
Bazen bir ırgat selamında, bir fabrika işçisinin yevmiyesinde belki
Ya da bir zengin kızının modern raks ritminde, kimbilir.
İçine bir şekilde girdiğimiz, girebildiğimiz yaşamlarda tutsaklaşırız ara ara;
Ara verdiğimizi de sanıyorken, esasen.
Halbuki kent öykuleri –amerikanca orjinalinden çeviri-
Bir kaçış sağlamak için mi varlardı bugüne dek?
Yoksa kaçarken yanımıza almayı unuttuklarımız için,
unuttuklarımıza ithafen mi yazılmışlardı?
Mesela bir solukta okuyup bitirmek tabiri her zaman abartıya boyun eğmek miydi?
Kimilerince unutulmuş –keza, esasen hiç tadılmamış-
ikinci el ucuz kitaplar -keza, kendi yaşamımızın ucuzluğuyla karşılaştırılır, karıştırılırken-
ne denli çare sunabilirler -keza, çare düşünmeyi çoktan umursamazken "biz"ler-
kalan son birkaç parça özgürlük paradoksumuza?
En önemlisi, umudu hiçe sayan,
saymak zorunda olan
ve saymak zorunda hisseden zihinlerde yeşertebilir mi
mutluluk yahut sözgelimi sevgiyi?
Bildiğimiz şeyler kısıtlı, zaman daralmakta.
Fakat derdimiz buyuk ve yahut... buyutulmuş.
İçimizi oyan, kavuran, masalsı bir derttir bu: suç!