"Seni ilk günkü gibi seviyorum"derken kadın, ayakları titriyordu. Başını ışığın vurduğusol tarafa doğru yatırmış, hayatınızda görebileceğiniz entatlı mahluka dönüşmüştü. Iç geçirdi adam bu mizansenkarşısında. Bir an için tek dikkat edebildiği şey kadınınyemyeşil sol gözü oldu. Ellerini kadının saçlarının arasındagezdirdi kısa ama çok kısa bir süre için. "Hayır"dedi. "Hayır öyle söyleme". Kadın "bana inanmıyormusun" dercesine baktı adama. Tanrım! O kadar acizdi ki oan... hiçbir merhamet dayanamazdı karşısında; hiçbir şefkat,hiçbir adam... Fakat adam bakmamıştı kadına. Son zamanlarda onudinlerken yüzüne bakmamayı huy edinmişti. Hayatta ufacıkayrıntıların nelere kadir olabileceğini farketseniz daha biryaşardınız sayın okuyucu. Adam o an o görüntü karşısındavazgeçerdi her şeyden bu ayrıntı olmasa. Bu ayrıntı olmasa, biraşk sanılan gökkuşağı eğlencesi daha devam edecekti enyapmacık haliyle... "seviyorum" dedi adam. Ilk günkügibiydi belki. Emin olamıyordu. "Seviyorum ve hasretçekiyorum". "Fakat sen değil". SEN DEĞİL... kadınsusuyordu. Sessizlik orucu daha fazla yakıyordu canını halbuki.Bağırmalıydı belki o an. Çığlıklarına karışmış tokatlaratmalıydı adamın en sevdiği bölgelerine; kollarına, göğsüne,omzuna... "kızdın mı bana" diye sordu adam. Adam"sessizlikle" konuşuyordu. Adam sessizliği karşısınaalmış kadına aldırmadan konuşuyordu. Kadın "kızmadım"diyebildi yalnız. Kadın yalan söylemiyordu. Kadın korkuyorduadama kızmaktan. "Hayat devam ediyor" dedi adamgülümseyerek. Umarsızlıkla değil inanın. Içi acıyordu. Çünküaklında diğer kadın vardı. Kadın... artık yalnızca yaşıyordu.