Kitap Ayracı

133 4 8
                                    

Gençtik biz şimdilerde. 

Gençlik cahilliğimizden miydi cesaretimizden mi bilinmez. Fakat kitap ayracı olarak hep kitapları kullanırdık. Hayatı anlamlandırmak için hep "bestseller"lar okurduk. Soru sorardık, sıra boyardık, takım tutardık, gönül eğlendirmek için taşaklarımızı sıkardık. Gençtik yahut yalnızca.


Gençtik ve kitap ayracı olarak kadınlığı kullanırdık hep. 

"Telaşa lüzum yok" diyip, toplum eleştirileri düzerdik körpecik vajinalara. "Biz sizi bakiresiniz diye sevmedik ulan! Biz sizi yanı başımızda dert dinleyin diye sevmedik. Biz sizi, bizim aldatma eşiğimizle doğru orantılı sizler yaratmak için sevmedik. Bir tutam saçı sevdik bazen yalnız. Bazen kuytu park köşelerinde eroinman abilerimizin bakışları altında bizi öptüğünüz için sevdik. Orta mahallelerimizi, "Orta Dünya"mız yaptınız diye sevdik"... Gençtik yahut yalnızca.


Gençtik ve kitap ayracı olarak annelerimizi kullandık hep. 

Babam, içinde kalan son közleriyle komünizm propagandasına ev sahipliği yapan bir Nazım şiiriydi. Kimselere söylemeyin ama: Ben onu okumayı başlarda çok sevdim. Okudum. Okudum... Sayfalarca toplanmış şiir demetlerinden, kurumuş güller içermeyen tüm kelimelerini sevdim. Sonra bolşevizmin tadına baktım ağır ağır. Babam Nazım'dı artık; tanıyamadım başta. "Niçe" bıyıksız bir babayı istemedim. Ben vatanını kurtarma çabalarını yurttaşların hiç çözemedim o günlerden bugüne. Babam doğru düzgün algılayamadığı provoke edilmiş sosyalizmin ana rahminden doğan bir kızıl bakirdi; ben Cemal Süreya'yı sevdim. Bilmiyorum. Gençtim yahut yalnızca.


Gençtik ve kitap ayracı olarak tanrıyı kullandık hep. 

Suistimal edilmiş bıçkın dinlerin cihatlarında geberdik. Cesetlerimizi sürükleyen tanklara aşık olduk ya da bazen salt esmer bir kadına aşık olduğumuz için kendi idam sehpamızı kendimiz tekmeledik. Biz kötüydük! Semavi olan her şeye inat kötüydük, nankördük! Biz, dünya gözüyle bir "oedipus" görememiş, ergenlikte sakladığı porno dergilerini kardeşiyle paylaşamamış, ilk sevişmemizi paylaşamadığımız ve asla paylaşamayacağımız cenin abilerimizi görmeden sevdik... Ya resulallah! Hicret yolculuklarında hurma ikram eden hostes kızların kalçalarını kesip kesip, tuvaletlerde mastürbasyon krizlerine giremedik biz. Çünkü biz istenmeyen evlatlarıydık  embriyo dönemimizden evvel çizilmiş ebeveyn kaderlerimizin. Yine de korunmayı bilmeden sevişen her millet üç çocuğundan birini iki gün yaşatıp gömmek zorunda kalıyorsa eğer, memeleri sağ olsun annelerin! Genç de olabilirim yahut. Emin değilim.


Gençtik biz yine bugünlerde. 

Her zaman olduğu gibi kitap ayracı olarak şiirleri kullandık hep. Yetmedi şiirler hiç bize. Yaşarken ara vermeye şiirle kalkışmak, hayattaki en büyük riskti belki. Belki sevmedik biz şiirleri de, gömmek istedik kitaplarımızın içine; kimseler okumasın, kimseler görmesin istedik. Halbuki Edip Cansever'i sevmiştik, Ece Ayhan'ı. Attila İlhan'ı sevmiştik bir dönem. Bir dönem Can Yücel sevebilirdik; Metin Altıok, Ahmet Haşim hatta belki Yahya Kemal, Tevfik Fikret... Her şeye rağmen şair sevmiştik biz anlayacağınız. "Kaldırımlar"da uyuyan "Çile"lere bir göz atıp yaşam sirkimizde eğitilmeye devam ettik.


Gençtik bizler. 

Soğuk kış geceleri -mümkünse Ankara ayazında, pencere önü izmarit tangoları eşliğinde- şiirler yazardık kendimizden habersiz. Yarın patlayacak bombalara adardık tüm şiirlerimizi...

Şaman AyiniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin