Ada eve gelince ertafı toplaya toplaya odasına vardı. Çantasını kapının kenarına atıp kendini yatağına bıraktı. Kaç saat telefonla oyalandığını bilmiyordu ama artık sıkılınca odadan çıkmaya karar verdi. Mutfaktaki 'gizli çekmece'sinden birkaç kek ve çikolata alıp televizyonun karşısına geçti.
Ada'nın her türlü keke zaafı vardı. Ev keki olsun,hazır kek olsun çikolatalı,meyveli... Görünce yemeden edemiyordu. İzlediği moda programında kızlar çok ateşli bir kavganın içindeyken kapıdan anahtar sesi duyuldu.
"Ee sen hazır değilsin daha?" Abisinin neden bu kadar heyecanlı olduğunu hala anlayamamıştı Ada. Artık merak etmeye başlamıştı. Odasına gidip kot-gömlek kombiniyle abisinin karşısına çıktı. Erdeniz sesli bir şekilde oflayarak Ada'nın odasına gitti. Dolabından bir şeyler seçmeye çalışıyordu ama hepsinde bir kusur buluyordu.
Bu çok renkli
Bu çok abartı
Bu çok kısa
Sonunda içine sinen dümdüz, siyah, çok da kısa olmayan V yakalı sıfırkol bir elbise bulabilmişti. Erdeniz dolaptan çıkarıp Ada'ya gösterdi. "Siyahın asilliği gerçekten başkaymış" dedi gülerek.Ada arabada ne kadar sorsa da Erdeniz hiçbir şey söylemeden araba kullanmaya devam etti. Normalde geldikleri restoranlara oranla daha lüks bir yere gelmişlerdi. Arabadan inince abisinin koluna girdi. Erdeniz yolu biliyordu galiba çünkü emin adımlarla Ada'yı bir yere sürüklüyordu. Kumral saçları aşağılara doğru platin sarıya kadar açılan bir kadının önüne gelince durdular. Erdeniz kadınla öpüştükten sonra Ada'yı gösterip "Kardeşim Ada,sevgilim Melike" diyerek onları tanıştırdı. Melike sevecen bir tavırla gülüseyerek Ada'ya bakıyordu. "Memnun oldum Ada"
Ada donakalmıştı. Kadının eli birkaç saniye havada kalınca Erdeniz Ada'yı dürterek duruma müdahele etti. Ada kendine gelince elini sıkıp "Ben de" diyebildi sadece. Zaten onu söylerken bile kekelemişti. Masaya geçtiklerinde Erdeniz Ada'nın yerine de yemek sipariş etmişti. Normalde buna çok kızardı ama ağzını açmak bile istemiyordu şu an sadece Melike'yi süzmekle meşguldü. Bu hiç Erdeniz'in hoşlanacağı tipte bir kız değildi. Abisini iyi tanıyordu Ada. Ya da öyle sanıyordu. Konuşmasından, hal ve hareketlerinden hiç hoşlanmamıştı. Gittikçe gözünden düşüyordu. Melike arada sırada Ada'ya sorular sorup konuşmanın içine çekmeye çalışıyordu. Ama bu konuda başarılı olamamıştı. Daha fazla birbirlerine eziyet çektirmemek için vedalaştılar. Erdeniz'in bakışları Ada'yı delip geçse de Ada sanki bu dünyada değil gibi davranıyordu hala. Sesler kulaklarına çok derinden geliyormuş gibiydi. Görüntüler yavaş ve bulanık. Eve gelene kadar arabada tek kelime etmediler.
Eve vardıklarında Erdeniz ceketini çıkarıp kendini kocaman koltuğuna bıraktı. Başını geriye yaslamış gözlerini de kapatmıştı. Çok bitkin görünüyordu bu haliyle. Ada onu izlemeyi bırakıp odasına geçerken Erdeniz'in sesi duyuldu: "Yabani."Ada durup geri döndü. Hala bıraktığı gibi gözleri kapalıydı. Bakışlarını hissetmiş olacak gözlerini açıp Ada'ya baktı. Gözüyle sol yanındaki tekli koltuğu gösterdi. Yavaşca dediği yere geçti Ada.
"Niye öyle davrandın kıza?" Erdeniz'den beklenmeyen bi sakinlikle soruyordu. "Neden izin vermiyorsun sana kendini sevdirsin?" Ada ayağıyla yerdeki halıya şekiller çiziyordu. " Aynı evde nasıl yapacaksınız o zaman?" Ada'nın kulaklarından geçen cümle beyninde anlamlandığı an kafasını kaldırıp abisine baktı. "Evlenecek misiniz?!" Ada'nın yüzünü görünce gülmek istemişti ama şu anki ortamı bozmamak için yanaklarını sıktı. Kafasını salladı sadece.
"Ne zaman? Neden ? Niye bu kadar erken ya?" Erdeniz artık dayanamayıp gülümsedi.
"E sen sevmezsin ki böyle kızları? Nasıl evlenirsin onla ya!" Ada sadece bağırıp soru soruyordu."Melike'nin ailesinin de haberi var pazar günü evleniyoruz. Zaten düğün falan istemiyoruz ikimiz de. Nikah kıyılacak sonra da Melike bize taşınacak. Hızlı hazırla kendini yani" Sonra kalkıp üstünü değiştirmeye gitti. Döndüğünde Ada hala aynı noktaya bakıyordu. Ayağa kaldırıp sarıldı kardeşine.
"Nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Birden oldu her şey" Verdiği kocaman nefes Ada'nın boynundaki saçları hareketlendirmişti. Erdeniz Ada'nın kendine geldiğinde bağırıp çağıracağını, ortalığı yıkacağını biliyordu. Bu yüzden sesini yumuşatmış, kollarıyla da sımsıkı tutmuştu kardeşini. Ada hala konuşmuyordu. Erdeniz de kafasında neler söylesem diye kurup duruyordu. Birden Ada Erdeniz'i ittirip kollarından kurtuldu.
"Benim ders çalışmam lazım." Abisinin şaşkınlığından faydalanıp hemen odasına gitmişti. Kapıyı kilitleyene kadar birkaç damla çoktan yere düşmüştü. Anahtarı çıkarıp halıya fırlattı.
Kendisi de ağlamasına bir sebep bulamıyordu ama ağlıyordu işte. Paylaşmak istemiyordu. Erdeniz sadece onundu. Onun ilgisini, sevgisini, şevkatini kimseyle bölüşmek istemiyordu. Yorganı kafasına kadar çekip sesini çıkarmadan ağlamaya devam etti. Ve hayatında 3. kez ağlayarak uyuyakalmıştı.
Erdeniz salonda televizyon izliyordu. Ama sadece bakıyordu. Kafasında kırk tilki dolaşırken ekrana odaklanmak imkansızdı. Ama kalkıp açmadığı ışık yüzünden karanlık salonda televizyonun renkli ışıkları gözlerini acıtıyordu. Gözleri kapalı geleceğini düşünürken çakan şimşeğin odayı aydınlatan ışığını hissetmişti. Koltuktan kalkana kadar da sesi duyulmuştu zaten. Ada'nın odasına gelip yavaşça kapıyı tıklattı. Ses gelmeyince kapıyı açmaya çalıştı ama kilitliydi. Korkarak "Ada!" diye bağırdı. Bir saniye içinde aklından geçmeyen senaryo kalmamıştı ama Ada'nın sesini duyunca tuttuğunu bile fatketmedigi nefesini bıraktı.
"Ben tek uyumaya hazırlanıyorum, sen de eşinle birlikte uyumaya hazırlan" Yine saçma triplere girmişti Ada. Ama Erdeniz sakinliğini korumaya çalışıyordu.
"Ada saçmalama, kaç kere denedik. Böyle olmuyor işte!" Cevap alamadı. Erdeniz'in de sesi kesildi. Ada zaten yeni uyandığını uykusuna hemen geri dalmıştı. Yatağındaki hareketlenmeyle birden sıçrayınca Erdeniz onu sakinleştirdi. "Şşş... Benim." Ada çok yorgundu. Ağzını açıp konuşacak gücü yoktu. Ama içindeki ses susmuyordu.
Uyuyan insanın odasına böyle mi girilir? Aklımı oynatıyordum. Hem kapıyı nasıl açtı? diye içinden söylenirken Erdeniz bunları sanki duyuyormuş gibi cevap verdi. "Bu evin anahtarları bir sende mi var küçük hanım?"
Ada neden bu halde olduğunu hatırlayınca tekrar ağlamaya başladı. "Şşş... Tamam artık ben burdayım" Erdeniz onun yüzünü görebilmek için yatakta dikeldi.
"Abi evlenme." Ona dönerek sarıldı bu sefer. Yüzünü göstermek istemiyordu. Erdeniz'in de gözleri dolmuştu.
"Abim niye böyle yapıyorsun? Niye zorlaştırıyorsun işimi?" Zaten bu duruma kendisi bile alışamamıştı.
"Abi n'olur! Bak ne istersen yapacağım. Bir dediğini iki etmeyeceğim. Bak söz veriyorum"
Erdeniz artık gözlerindeki yaşı tutamadı.
"Abi mini etek yok, çok para istemek yok, kumanda kavgası da yok. Söz veriyorum. Her gün sevdiğin yemeklerden yapacağım. Bütün gömlerini pantolonlarını da ben ütüleyeceğim. N'olur evlenme o kızla! Ben sevmedim onu."
Erdeniz daha fazla konuşmasını engellemek için daha da sıkı sarıldı kardeşine. Artık kendisi de ağlıyordu. Ada bunu farkedince sustu. Saçını öptü Erdeniz. Onun gözyaşlarının sebebi olmaktan nefret ediyordu.
"Ada evlenmek zorundayım. Melike hamile."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okyanus ve Ada
Fiksi RemajaNe söyleyeceğini düşündü bir süre. Ama sadece iki kelime döküldü dudaklarından; "Özür dilerim."