Yavaş Yavaş...

109 11 8
                                    

     Yıl 1750

    "Lostrean!"
    "Efendim anne!"
    "Buraya gelir misin! Hemen! "
     Off yine bi bok yedim kesin diye düşündü. Yahu sadece bi kaç işini kaytarıp artık eskisi kadar sığamadığı ama çok sevdiği salıncağın da sallanıyordu. Artık 16 yaşında ergin bi kızdı ama bu sallanmaya engel değildi. Bunları düşünmeyi bırakıp annesinin yanına gitti. Gittiğinde bir adet bahçede boş çamaşır askılığı, bir adet içi çamaşırla dolu sepet ve bir adette kollarını göğsüne bağlamış dellendim dellenecem az kaldı misali bakan annesi vardı. Lostrean tam konuşacakken annesi lafa başladı " Kızım bak sana kaç kere diyeceğim sana bir iş verdiğimde onu hemen hallet diye!  Yahu gel işini hallet sonra ne yapıyorsan yap!  Kocaman kız oldun hem niye şu salıncağı bırakamadın!  Bide sana verdiğim işleri değilde erkeklerin yapacağı işleri yapıyorsun!  Sen narin kızsın neyine senin ağaç kesip odun kırmak!  Bak şu çamaşırları as yoksa valla sana salıncağını astığın ağacı kesdiririm ona göre! ". Lostrean biraz daha çağırmayla patlayacak kulaklarını kapadı. Ama salıncak lafını duyunca hemen ellerini yukarı kaldırıp " Tamam ya tamam!  Asıcam çamaşırları elleme salıncağıma. Hem napiyim içimdeki enerjiyi ancak erkeklerin yaptığı işleri yaparak atabiliyorum. Ben narin falan da değilim! Neyse tamam sen içeri gir üşüme ben hallederim. " dedi. Annesi içeri girince en sinsi gülümsemesini attı. Bir kütüğün üzerine oturdu ve ellerini çamaşırlara doğru uzattı. Sadece odaklan dedi içinden. Çünkü yapacağı şey odaklanınca oluyordu. Biraz daha odaklandı ve gözlerini açtığında çamaşırların havada olduğunu gördü. Evet kendisi de inanamıyordu ama bu özellikleri 10 yaşındayken onda çıkmaya başladı.

   10 yaşındayken oturma odalarında yanan şömineyi izliyordu. Ve bi anda ateşin içinden çıkan ateşten bir el gördü. El onu sesliyordu. Hareketleriyle gel işareti yapılırdı. Lostrean ise büyülenmiş gibi ateşe gitmişti. Elini ateşe soktu. Aklı başına gelince hemen elini çekip sallamaya başlamıştı. Elinin yanacağını sanıyordu ama eli hala alev alev yanmasına rağmen acı hisstemiyordu. Daha çok ona güç veriyordu. Elini karşısına getirdi. Nasıl oluyorda yanmıyordu?  O ise sadece korkuyordu. Gözlerini kapadı ve elinin sönmesini istedi içinden ve yanan eli bi anda söndü. Şok olmuştu. Birazdan yapacağı delilikti biliyordu ama kapadı gözlerini. Bu seferde elinin bir daha yandığını düşündü. Gözlerini açınca eli cayır cayır yanıyordu.

     İşte o günden beri ateşi kullanmaya başladı. Onla birlikte nehirde yüzerken suyu, çiçek ekerken de toprağı kontrol edebildiğini öğrenmişti. Son günlerde de bir şeyler uçurabiliyordu.

    Oturduğu yerden çamaşırları uçurarak asarken üşüdüğünü hissetti. Yanındaki birkaç küçük odun yığınına baktı. Elinde küçük bir ateş topu yaptı ve yığına attı. Ateşle buluşma oduncuklar yanmaya başladı. İşte şimdi ısınmıştı. Ve bir şeyin kırılma sesi... Lostrean hemen ayağa kalktı sesin geldiği yöne bakınca annesinin kapıda ona uzaylı görmüş gibi baktığını gördü. Kırılan şeye bakınca da etrafa saçılmış sıcak çikolata ve bardak parçacıkları vardı. Sanırım annesi ona sıcak çikolata yapmıştı. Ama getirirken... Umarım yaptıklarımı görmemiştir diye düşündü. Ama emindi. Annesi görmüştü. Annesi zihninden aman tanrım, aman tanrım, aman tanrım! diye haykırıyordu. "Anne bak gördüklerin-". Sözünü tamamlayamadan annesi içeri koştu. O da peşinden gitti. Tam kapıdan girecekken annesi elinde haçı ona doğru tutarak bağırmaya başladı. 
" Yaklaşma bana! Sen kimsin ve kızıma ne yaptın! Uzak dur!  Yüce tanrım sen bizi koru!  Defol!!". İçeri girdi ve kapıyı yüzüne kapattı. Noluyor! Neden böyle yapıyor! . Lostrean kapıya vurmaya başladı. Güçlerini kimseye göstermemesinin sebebi buydu. Bir ucube olduğunu düşünüyordu. Ve bundan korkuyordu. Sevdiklerini kaybetmekten... Kapıyı yumruklayarak bağırmaya başladı " Anne aç kapıyı!  Anne benim kızın! Anne bunlar sadece güç!  Anne aç kapıyı!  Anne!! ". Bunun olacağını biliyordu. Ama bu kadar erken değil! Nereye giderdi? Nerde kalırdı?  Kimi annesi kadar severdi...?  Kapıyı yumruklamayı kesti, gözyaşlarını sildi ve yavaş adımlarla evini terk etti.

   Akşam olmuştu. O ise sadece sokaklarda boş boş geziyordu. Kalacak bi yeri kalmamıştı. Annesini kaybetmişti. Artık kendine yeni bir yer bulmalıydı. Sokaklarda gezinirken gözüne bir bar takıldı. Içeri yavaşça girdi ve etrafa göz attı. Birbiriyle sohbet edip kahkaha atan sarhoş adamlar, kendilerini susmaktan çekinmeyen ama mecbur da olsa uzun ama açık elbiseli salına salına yürüyen kadınlar, kendi hayallerine dalmış aynı anda piyanosunu çalan adam, ve etrafa göz atan bi yandan da dalgınca bardakları temizleyen barmen. İzlemeyi bırakıp masaya oturdu. Barmenden bir içki istedi. Içkiyi aldı ve dalgınca içmeye başladı. Napacağım ben şimdi? Nerede yaşarım? Nasıl olduda hayatım bi anda bitti? Bu kadar gücüm var ama bu hayatta yapabileceğim hiç birşey yok. Ne ironi ama... Düşünceleriyle ufak bir gülümsedi. Yavaş yavaş sarhoş oluyordu. Düşüncelere dalmışken iri kıyım bir adam ona çarparak yanındaki sandalyeye oturdu. O kadar iriydiki sandalyeler arasında açıklık olmasına rağmen adam sandalyeye oturunca Lostrean'ında sandalyesinin yarısını almıştı. Adam Lostrean'a döndü ve içkisinden bir yudum alarak "Çekil ayağımın altından kadın. Gitte adamların önünden salına salına yürü. Tek işiniz o zaten.". Lostrean şaşırmıştı. Bu adam kim oluyorda onunla böyle konuşuyordu. Tamam biraz iri yarı " Biraz mı?! Kızım adamın bir kolu senin bedenin kadar!"
Beynine sus emri verdi ve adama tehditkar bir bakış atarak "Ne dediğine dikkat et seni kalın odun kütüğü. Kocamansın ama beynin biyerlerine kaçmış gibi! " dedi. Adam yavaş yavaş Lostrean'a döndü ve " Ne dediğini sanıyorsun sen kadın! " dedi. Adam ona doğru yaklaşırken gözleri sararıyordu. Lostrean ona dikkatle baktı ve yaydığı enerjiyi hissetti. Adamın içinden kurt ulumaları çıkıyordu. Ve gözleri ise... Bu adam bi kurtadamdı! Lostrean geriye doğru sendeledi ama bi kere bulaşmıştı bu işe. Sadece yapması gereken bu bardan tek parça çıkmaktı. Adam Lostrean'ın boynundan tuttu ve duvara sabitledi. Lostrean önce durumu idrak edemedi ama sonra buradan sağ çıkmanın tek yolunu anladı. Savaşmak... Lostrean'ın siniri yavaş yavaş yükseliyordu. Nolduğunu bilmiyordu ama içinden bir şeyler çıkmaya çalışıyordu. Sonunda içindeki şeye izin verdi. Gözleri siyaha bıraktı kendini. Dişleri uzadı. Adam şaşırdı,  boynunu bıraktı ve bir iki adım sendeleyerek "Lostrean... " diye fısıldadı. Lostrean adımı nerden biliyor diye düşünmedi. Çünkü şuan tek yapmak istediği bir şey vardı. Öldürmek... Sanki ruhu açtı.  Lostrean elinin öne doğru uzattı adama. Adam dokunmasa da boğuluyormuş gibi elini boynuna götürdü. Lostrean havaya kaldırdı adamı ve yaktı. Adam alev almaya başlayınca siyah olan gözlerinde koca girdap oluştu ve adamın ruhunu emdi. Adamın ruhu gözlerinin içine giriyordu. Hepsini emince bıraktı ve kendine geldi. Ne yapmıştı az önce!! Etrafa göz attı ama kimse şaşırmış gibi bakmıyordu. Herkes işine devam ediyordu. Sadece adama bakıyorlardı. Bardan bir adam "Sizin e..etrafınızdan siyah kalkan oluştu. Ve adam yanmış adamı yaktın demek. Orda şömine var ona mı itledin? " dedi. Lostrean cevap veremiyordu. Koşarak bardan çıktı. Hala şoktaydı. Buradan uzaklaşmalıydı. Ormana doğru giderken son birkez kasabasına baktı. Anılarına ,sevdiklerine....Arkasına döndü pelerinini kapattı. Kalbi o zaman kararmaya başladı. Hissediyordu. Kalbinin bir kısmı gölgelere saklanmış gibi kararmıştı.  Yavaş yavaş...

   Bölüm yazacak kadar çok zamanım oldu. Kapak için hala çalışılıyor. Iyi okumalar. Yorumları bekliyorum...

Siyahın KıyametiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin