Akademi

51 1 8
                                    

    "Yaklaş."
    "Yaklaştım."
    "Biraz daha yaklaş."
    "Yaklaştım ama bu kadar yeterli sen vampirsin. Bir vampirle arkadaş olduğuma inanamıyorum."
    "Ash sana bir şey diyeceğim."
    "Dinliyorum?"
    "Sana eğitim falan vermiyorum."
    "Hey! Lukas lütfen illaki bildiğin bir şeyler vardır ateş hakkında."
    "Ash. Bak seni yerim. Yerim ve kimsenin de haberi olmaz."
    "Ben o akademiye gitmek istemiyorum! (Ellerini ateşe bıraktı ve vampir arkadaşının yüzüne yaklaştırdı.) Ateşin vampirlere bayağı zararı olduğunu duymuştum. Ve elimdeki Evren'in Son Ulaşılmazı'nın devrettiği ateş. Bunu deneyelim mi?"
     Lukas bir süre arkadaşına tehditle baktı ve kapıya yaslanmış Thaur'a döndü "Bu kız çok akıllı." Thaur gülümsedi "Biliyorum. Çünkü benim arkadaşım." Lukas anlamaz şekilde sordu "Ben neyiniz oluyorum?" İkisi biraz düşünüp aynı anda cevap verdiler "Vampir arkadaşımız?" Lukas göz devirdi ve arkasına döndü "Hatırlatın savaş bittiğinde ikinizide yiyeyim. Ash, Lostrean akademide iyi eğitileceğini düşünüyor. Ve ondan sonra zaten seni kendisi eğitecek. Başka ne istiyorsun? Hem benim de savaş için hazırlanmam gerekiyor." Ashly uzun bir of çekip kendini yere bıraktı. Sırtını duvara yaslayıp kollarını bağdaş yaparak karşısındaki gösteriyi izledi. Merane (Kraliçe Loranatya'ın baş yardımcısı) arkadan Thaur'un koluna girdi "Elementler Akademisi'ne gideceğinizi duydum. Kraliçem'in izniyle bende akademide Ra güçlerimin eğitimini alacağım. Sen varsan bu yıl güzel geçecek gibi görünüyor Tha." Ashly içinden bağırmaya başladı O kısaltmayı sadece biz kullanıyorduk! Thaur Ash'e kaçamak bir bakış atıp Merane'ye döndü "Bu yıl bana eşlik edersen kesinlikle güzel geçebilir." Merane gülümseyip koşarak odadan çıktı. Ashly kızın arkasından baktı Havalara bak. Eski zamanların aşk filmindeyiz sanki. Lukas yere oturmuş içinden söven arkadaşına eğildi "Seni anlıyorum Ash. Ama benim eğitimim senin seviyene çok fazla gelir ve benimde savaşa hazırlanmam gerek. Yeni okul arkadaşın Merane ile iyi eğlenceler." Ash sırıtan vampir arkadaşına son sinirle baktı ve ayağına ateş topu attı. Lukas gülüp sekerek ışık hızında oradan uzaklaştı. Yanlız kalan iki arkadaş bakışlarıyla birbirlerine söverken Lostrean yanlarına geldi "Hazırsanız sizi okula bırakayım." Ashly yüzünü kollarının arasına gömdü "Evet sonra da elimizden tutar sıralarımıza bırakırsın. Ben oraya gitmek istemiyorum." Lostrean Ashly'i ayağa kaldırdı "Kalk yerden isyankar ve tatlı şey. Benimde gelip müdürle konuşmam gerek. (Thaur'a onaylamaz şekilde baktı.) Sana bulaşanları söyle bana." Ash ayağa kalktı ve ikisi de gidip bavullarını getirdiler. Tam geçide geldiklerinde arkalarından Merane koştu ve Lostrean'ın önüne geçip selam verdi "Majesteleri, kraliçemin izniyle bende sizinle gelebilir miyim?" Lostrean uzun süre bakıp omuz silkinmekle yetindi "Herkes ellerini birleştirsin." Herkes ellerini birleştirdi. Lostrean'ın gözleri kendini karanlığa bıraktı. Etraflarını rüzgar almaya başladı. Ashly elini tuttuğu Merane'ye sinirle bakarak elini bıraktı. Anlık her taraf kararıp ışık oldu. Elementler Akademisi'in bahçesinin önündeydiler. Lostrean etrafa baktı. Bir eksik vardı. Thaur ve Merane bahçeye bakarak konuşuyorlardı. Merane majestesine baktı "Son anda benim elimi bırakmıştı majesteleri." Olayı anlayan Thaur Merane'den uzaklaşıp Lostrean'a yaklaştı "Sanırım çok ileri gittim." Lostrean gözlerini tekrar siyaha verdi "Karışamayacak kadar meşgulüm. Ama bu gidişle seni kül edecek." Tekrar ışınlanıp gözlerini geçidin önünde açtı. Ashly kollarını bağdaş yapmış geçide sinirle bakıyordu. Lostrean arkadaşının yanına yaklaştı ve saçlarını karıştırıp kolunu tuttu "İnat konusunda idolümsün kıskanç şey." Ashly omuz silkmekle yetindi. Lostrean kafasını aşağı eğip yana doğru ufak bir sırıtış attı ve onları gidecekleri yere ışınladı.
 
  Herkes okula gelen Evren'in Son Ulaşılmazı'na bakıyordu. Lostrean kapşönünü kafasına taktı ve ellerini cebine sokup dik yürümesine hız kattı. Peşlerinden gelen arkadaşları okula göz atıyorlardı. Merane şimdiden bir kaç arkadaşıyla görüşüp Thaur'u tanıtmaya başlamıştı.  Ashly bir süre onları izleyip etrafına hava atan Thaur'un ayağının önüne bavulunu koydu. Önüne bakmayan Thaur bavula takıldığı gibi yerle birleşti. Kendini hemen düzeltti ve arkadaşına ölümcül bakışlar attı. Bunun intikamını alacağı kesindi. Ashly sinsice gülümsedi ve gülümsemesini kesip arkadaşına yaklaştı "Burada kısa süre duracağız. Normal okul okumayan arkadaşım burada çevre yapma peşinde. Pişman olursun Thaur. Bunlar geçici hevesler." Thaur anlamazca Ash'e baktı "Lostrean gibi konuşuyorsun." Ash tekrar gülümseyip önde alacaklı gibi hızlıca yürüyen majestelerine baktı "Biliyorum." Ve hızla arkadaşının yanına koştu. Thaur yerdeki bavula bakıp omuz silkti ve o bavuluda alıp diğerlerinin peşine takıldı.
   Müdür bozulmuş yakasını düzelterek odasına giriş yaptı. Peşinden de sinirli ama olanlardan memnun olan Lostrean girdi. Müdür koltuğa oturup onları şaşkınca izleyen Ash ve Tha'ya baktı ve dosyaları çıkardı "Evet Majesteleri'yle farklı tanışmayı isterdim. Kendisi küçük yaşta göründüğü için pek inanamadım ama anlaştık sanırım. Şimdi şu dosyaları doldurun." Lostrean şeytanice gülümseyip arkadaşlarına izin verdi. Ash ve Tha sandalyelere oturup kağıtlarını doldurmaya başladılar. Lostrean arkalarında konuşmaya başladı "Size bıraktığım öğrenciler bizzat kendim tarafından güçleri verildi. Normal güçleri olanlardan kat kat fazla ve bünyelerinde kontrol edilemez halde. Sizden istediğim daha doğrusu emrettiğim düellolarda güçlerini kontrol edebilmelerini öğretmek. Okulumuzda ne kadar normal gözükse de her öğrencinin kendine daha özel gücü ve amacı var. Her güce karşı kontrollü tepki koyabilmeleri istiyorum." Müdür kaçamak bakış atıp kafasını olumlu anlamda salladı ve dosyaları aldı "Sizin odanızı ayarlarım çocuklar çıkabilirsiniz." Ash ve Tha çıkınca Lostrean kapıdan baktı "Bugün düello hazırlayın. Öğrencilerinizi görmem gerek." Müdür gözlüğünü düzeltti "Ama orada bulunmanız öğrencilerimizi etkileyebilir." Lostrean camlara bakıp gözlerini siyaha verdi "Sorun o değil. Sorun izlenmemiz. Şimdi dediklerimi iyi dinleyin."
   
    Herkes aynı şekilde şimdide yolundan dönen Evren'in son ulaşılmazına bakıyordu. Kapşönünü başına geçirmiş siyah kız hızla aralarından geçerek akademinin bahçesinden çıktı. Ashly camdan ona bakıyordu "Bize hoşçakal bile demeden gitti." Thaur kıyafetlerini dolaba yerleştirmeye başladı "Normalde de demiyor ki." Ashly bavulunu yana koyup yatağa oturdu "Duydunmu bugün düello yapacaklarmış." Tha yatağa uzandı "Bu güzel şimdiden gücümüzü gösterelim." Ash sinirle arkadaşına baktı "Odada Lost'u duydun. Güçlerimiz zaten olması gereğinden fazla. Kendimizi kontrol etmeyi öğrenmeliyiz." Tha uzunca oflayıp yastığını düzeltti "Deli dolu arkadaşımı tanımıyorum artık. Lostrean gibi konuşuyor onun dediklerini yapıyorsun. Ne güzel güçlerimiz var ve fazla. Kullan işte gitsin. Şimdi uyuyalım, akşam yemeğinden sonra düello var." Başını yastığa koydu ve uyudu. Ash kafasını onaylamazca salladı ve odadan çıktı. Okulu gezmesi iyi olabilirdi. Koridorlarda bir süre gezindi. Ama burası çok karşıktı. Bir kütüphane görüp başka zamana gitmek için kendine tembih etti. Kendini labirent de gibi hissediyordu. Zaten koridorda ki öğrencilerin bakışları onu rahatsız ediyordu. Etrafına bakıp odasına dönmeye daha sonra gezmeye karar verdi. Ama odaların yerini bir türlü bulamadı. Girdiği koridor bomboştu. Bir süre sonra koridordan geçen uzun boylu, hafif sinirli ve kalıplı bir erkek geçiyordu. Derin bir nefes alıp yanına gitti "Afedersiniz." Adam döndü ve sorgularca baktı. Ash devam etti "Benim burada ilk günüm de. Okulu gezeyim derken yolumu kaybettim. Acaba beni odaların olduğu bölüme götürür müsünüz?" Adam baştan aşağı kızı sürdü "Sen Majesteleri'nin getirdiği iki kişiden birisin. Çok gözükme ortalıkta. Beni takip et." Beraber koridorda yürümeye başladılar. Adam dikkatlice etrafına bakıyordu "Majesteleri neden erken gitti?" Ash garipçe adamı izledi "Sanırım bilmiyorum." Odaların önlerine geldiler "Bir dahakine okulu gezeceksen bana haber verebilirsin." Tam gidecekken Ashly arkasından seslendi "Peki adınız ne?" Adam yürürken adını seslendi"Callous." Ash bir süre izledikten sonra odaya doğru yol almaya başladı. Tam odaya girecekken bir kız yanına yaklaştı "Müdür sizi çağırıyor." Ash kafasını olumlu anlamda sallayıp odaya girdi. Thaur hâlâ uyuyordu. Onun bu kadar rahat olması onu delirtiyordu. Kendini sakinleştirip parmağını şıklattı ve kendi yatağına uzandı. Yatağının köşesinden yavaşça ilerleyen ateşten haberi olmayan Thaur bir süre sonra duman kokuları almaya başladı. Ayağı yanmaya başlayınca bağırarak kendini yataktan yere attı "Bunu hangi beyni pamuktan hafif yaptı!" Ash kollarını başının arkasına aldı "Beyni pamuktan hafif olan arkadaşın beyni odunla aynı maddeden olan arkadaşına yapmak zorunda kaldı. Rahatlığı bırak müdür bizi çağırıyor." Zorla kalkan Tha hazırlandı ve odadan çıktılar. Müdürün odasına gittiklerinde hiçte halinden memnun olmayan müdür programlarını uzattı "Bugün ki düello dışında diğer bütün düellolara katılacaksınız." Odadan çıktıklarında Thaur etrafına baktı "Sadece bunun için mi çağırdı yani?" Ash sabır çekip ilerledi "Hizmetli göndermesini bekleyemezdin." Tha sinirli arkadaşına yetişti ve kolundan tuttu "Neden bu kadar streslisin ki?" Arkadaşı kolunu kurtardı "Bilmem bir zaman sonra Evren'in en büyük savaşını yapacağız ondan olabilir mi? Ben acıktım kafeteryaya gidelim." Kafeteryadan içeri girdiklerinde etraf kalabalıktı. Anlaşılan yemek saatine yetiiebilmişlerdi. Tha yemeklere yönelecekken Merane ve arkadaşları etrafını sardı. Ash kızlara takılıp giden arkadaşına göz devirdi ve tepsi alıp yemeklerden koymaya başladı. "Hey" Ash duyduğu sesle yanına baktı. Bu Callous'ın ta kendisiydi "Merhaba" Callous yemekleri koyarak ona bakmadan konuştu "Evren'in son ulaşılmazını nereden tanıyorsunuz?" Ash çaktırmadan konuşan sert adana baktı. Bu konu hakkında Lostrean tarafından uyarılmıştı "Tanımıyorum. Biz onun askerleriyiz." Callous ilk önce tepsiyi sete sinirle çarpıp gülümseyerek en köşedeki masaya geçti. Ash bir süre izleyip tepsiyi aldı ve sinirle yemek yiyen bu adamın karşısına oturdu "Neden onun hakkında bir şeyler öğrenmek istiyorsun?" Callous yemeğini bırakıp sorarcasına baktı "Majesteleri neden savaşı seçili kişilerle yapıyor?" Ash sinirlendi "Önce ben sordum!" Adam yemeğine geri döndü "Hayır en ilk ben sordum. Ve sen yalan söyledin." Ash uzun bir süre adama bakıp yemeğini bırakarak masadan kalktı ve kafeteryanın dışına doğru yürüdü. Thaur yan masadan kalkıp arkadaşının önünü kesti "Bana laf ediyorsun ama bakıyorum sende kendine yeni arkadaşlar bulmuşsun." Ash Tha'yı dinlemeyip kolundan tutarak dışarı sürükledi ve durdu "O adam Lost hakkında bir şeyler öğrenmek istiyor. Üstüne bizi koruyor." Thaur arkası dönük adama baktı "Amacanını öğrenemedin mi?" 
"Hayır kendini çok iyi koruyor. Soru sorsam da cevap vermiyor. Lostrean'ın bizi koruması için tuttuğu biri olabilir mi?" 
"Sanmam. Hem Lostrean korusa bunu kendisi yapar hem koruma olsa bize sorular sormaz. Ben icabına bakacağım." Ash kolunu tuttu "Hayır önce amacını öğrenmemiz gerek ve çok güçlü şimdilik boşverelim. Sen yemeğine geri dön ben kütüphaneye gidiyorum." Tha kafasını sallayıp arkadaşlarının yanına geri döndü. Ash yavaş adımlarla kütüphaneye gitti. Koca alan sığabildiğine kitaplarla doluydu. Gezerek kitaplara göz attı Özel İnsanlar, Cinler, Vampirler, Kurtlar, Elfler, Melekler, Saertler bildiği ve bilmediği bir sürü canlı hakkında kitaplar vardı. Onların güçleri, zayıf yönleri, tarihleri her şey vardı. Kitap bölümünün yanında biri konuştu "Bu kadar meraklı olmamalısın." Ash refleksle elini yaktı ve köşeyi döndü. Adam Ash'in elini sıkıca kavrayarak ateşini söndürdü. Bu adamda büyücülerinkine benzer gözlerinin etrafında dikişler vardı "Bence bana zorluk çıkarmadan Evren'in son ulaşılmazının nereye gittiğini söylersin küçük hanım." Ash içinden ateş yakıp adamın yüzüne üfledi. Dumadan boğulan adam Ash'in elini bırakınca karnına sert bir tekme yedi ve yere düşerek rafları üzerine aldı. Ash tam kapıdan çıkacakken kitaplıklar havaya uçtu ve biri Ash'in üstüne düştü. Ash kalkabilirdi ama kalkmadı ve etrafına baktı. Adamı göremiyordu. Önüne döndüğünde hızlı bir nefes aldı. Ash yüzüne yaklaşan adam şeytanice gülümsedi "İçindeki bu kadar büyük ve değerli enerjiyi kontrollü kullanamamak ne acı verici. Majestelerinin kararları da seçtiği kişilerde yanlış. Şimdi bana nerede olduğunu açıkla!" Ash sinirle adama baktı. Adam şaşırarak biraz geri geldi. Çünkü Ashly'in gözleri kendini ateşin en derin rengine veriyordu. Gözler iyice ışıklanınca içlerinden ışın gibi ateş hüzmeleri çıktı. Adam kendini geri atsada ışınlardan kurtulamadı. Yere düşen adam yavaşça ayağa kalkarken boynundan fışkıran kanları koluyla bastırdı "Seni ruhlar aleminin kölesi yapacağım!" Çok yaklaşmışken tekrar yere düştü. Kendini sper aldı. Etrafına sembollerle oluşan ateşler düşüyordu. Callous etrafına elleriyle semboller çiziyor ve ateşiyle yakıp saldırıyordu. Eliyle ateşten bi kırbaç yapıp adamı bağladı ve Ash'e elini uzattı "İyi savaşıyorsun." Ash uzatılan eli tutmadan sırtındaki rafı kenara attı ve ayağa kalktı "Kendim hallediyordum." Callous adamı sırtına aldı "Biliyorum. Ama gerisini yetkililere bırak." Kütüphanenin dışına çıkmadan yana baktı "Bu arada. Kütüphaneyi yakma olur mu? Bize lazım olacaktır." Ash koşarak yetişti "Onu nereye götürüyorsun? Onun amacını öğrenmem gerek." Callous kendine hız kattı "Gerisini yetkililere bırak dedim. Koruyucular onunla ilgilenecektir." ve kendini izleyen Ashly'i geride bırakarak gitti. Bir grup ve Thaur koşarak kütüphaneye geldi "Neler oldu burada?!" Ash bir süre daha boş alanı izledi ve Thaur'a döndü "Düelloya gidelim."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 04, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Siyahın KıyametiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin