Karşımdaki deniz manzarasını süzdüm
Benim aksime deniz sakindi.
Benim içimde gemileri devirecek bir fırtına kopuyordu, ama deniz; gemileri sarsmayacak kadat usluydu.
Sanki bana ne yapmam gerketiğini fısıldıyordu.
'Sus.. Diyordu Ahın yerde kalmaz.'
Soğuk esen rüzgar saçlarımla dans ederken. Onun yüzü geliyordu her seferinde gözümün önüne.
Saçları uzundu en son gördüm o gecede.
Şimdi kısaydı.
Sakalarını uzatmayı hiç sevmezdi. Öyle demişti bir keresinde bana.
Şimdi çok denmeyecek kadar uzundu.
Yılar belki ona çok şey katmıştı ama benden sadece alıp götürdükleriyle kalmıştı.
Onun o kürsüde konuşmasını dinlemedim bile. Daha doğrusu kulaklarım duymadı.
Sadece son duyduğum
"bu seneniz benimle güzel gececek arkadaşlar buna emin ola bilirsiniz."
Olduğuydu.
O konuşmasını bitirince sınıfa nasıl indim cantamı alıp okuldan nasıl çıktım bilmiyorum.
Zaten sonra kendimi deniz kenarında buldum.
Çantamdaki sigara paketini çıkardım ve içinden bir dal çekip yaktım.
İçime derin derin nefesler aldım ve yüzüme değen rüzgara doğru üfledim.
Görmemişti beni.
Ama görecekti.
Çünkü aynı okuldaydık.
Acaba görse tanırmıydı.
İçinden geçermiydi beni nasıl yerle bir etiği.
Yılar geçmişti aradan.
Ben çok yer,semt,okul değiştirmiştim sırf onu unutmak için.
Peki o unutmuşmudur beni.
Sigaramı söndürürken benden izinsiz bir göz yaşı damladı sol gözümden.
Sol gözüme lanet ettim ona yaş akıtığı için.
Hemen bir yol çizdi kendine, kiprik dibimden yanağıma ordan çeneme ve boynuma...
Sonra bi yerde durdu ve kurumaya yüz tutu...
Onun öptüğü yerde...
köprücük kemiğimde.
Göz yaşım bile onu hatırlatırken bana,benim unutma cabam kimeydi? Kendime miydi.
Kolumdaki saate baktım okul biteli tam iki saat olmuştu ve hava yavaştan kararmaya başlamıştı.
İstemeye istemeye üzerimdeki tonlarca yükle kalktım oturduğum banktan. çantamı taktım koluma tam eve doğru ilerleyecekken bir bebek çarptı gözüme.
Annesi bir kaç adım uzaktaydı ve elerini bebeğine uzatarak gelmesi için elerini oynatıyordu.
Bebek sayamadığım kadar dizlerinin üzerine düştü ama annesine gitmekten hic bir zaman vaz geçmedi.
Tebesüm ettim...
bu gün herkes bana ayakta durmamı düşmememi fısıldıyordu aslında.
Yavaşca atım adımlarımı ve evin yolunu tutum.
***
Cebimdeki anahtarı çıkardım ve evin kapısına yerleştirdim.
Yavaşça kapıyı araladım ve içeri süzüldüm.
Annem kapının sesini duymuş olacakki yanıma geldi ve tebessüm ederek konuştu.
"Hoşgeldin fındık burunlum."
Ben tüm üzüntümü,kapalı olan kapının arkasında bırakmıştım. Hiç bir zaman içimde yaşadıklarımı dışarı yansıtan bir insan olmamıştım ve bunu saklamak konusunda çok başarılıydım.
Hiç birşey yokmuş gibi kıkırdadım ve konuştum.
"yeter artık ya kocaman kız oldum... vazgeç bana fındık burunlu demekten. Biri duysa varya rezil olurum anne."
"Ay sende hiç sevilmeye gelmiyosun ha. Ne var yani dediysem, hem sen hala benim gözümde fındık burunlu o küçük kızsın."
Elerimi annemin beline koyarak gıdıklamaya başladım.
"ben fındık burunlu değilim benim adım Su hem benim kazık kadar burnum var. Bidaha bana fındık burunlu diycen mi?"
Annemin kahkahası evi dolduruken o kahkahanın arasında kesik kesik cevap verdi.
"kız dur. Ayy yapma. Ay demiycem. Kızım dursana ölcem"
Ben elerimi geri cekerken Fatma abla geldi yanımıza ve gülerek konuştu.
"anneli kızlı hallere bak,benim bir kızım yok bana nispet yaptın tabi."
Onun yanağından öptüm ve bende gülerek konuştum.
"mazeme sizde ben mi diyim yapın diye."
Fatma abla ayağındaki terliğe uzanmaya kalmadan ben ne yapıcağını anladım ve koşaral odama kaçtım.
Odamın kapısını kapatım usulca ve üzerimdekileri çıkarmaya başladım. Odamdaki banyoya ilerledim ve içeri girdim suyu açarak ısınmasını bekledim o ara aynanın karşısına geçtim ve kendimi süzdüm bir müdet.
Yıkım vardı gözlerimde.
Bir insanın sesiz sesiz kendi içinde erimesi vardı.
Bu gün bitecekti ve yarın olacaktı ve belkide öbürsü gün.
Bu bitiklik hep olacaktı.ben iyileşmiyordum kötüleşiyordum.
Zaman herşeyin ilacı diyorlardı, Ama değildi.
Sadece yaşıyorduk ve hayat devam ediyordu.
***
Saçlarıma havluyu sararak odamdan çıktım ve kıkırdama sesleriyle dolu olan salona doğru ilerledim.
İçeriye girince annem,fatma abla,babam ve abimin okey masassını kurmuş oyun oynadıklarını gördüm.
İstemsiz bir gülümseme peydah oldu dudaklarımda.
"ben olmadan okeyye oturmak ha!!! Hiç yakıştıramadım."
Konuşmamdan dolayı herkesin yüzü bana dönerken fatma abla aceleyle konuştu.
"ben odana geldim ama sen duş alıyordun."
Fatma ablanın yanağını sıkarak konuştum.
"şaka yapıyorum ya,sizde hemen herşeyi cidiye alıyorsunuz."
Fatma abla tebessüm ederek konuştu.
"gel sen benim yerime devam et bende sofrayı hazırlayayım."
Fatma abla masadan kalkacakken omuzlarına bastırdım ve yerine oturmasını sağladım.
"sen devam et ben halederim."
Göz kırptım ve onlara arkamı dönerek mutfağa ilerledim.
hep birlikte güzel ve eğlenceli bir akşam yemeğinden sonra ev ahalisini salonda çay içerken bıraktım ve odama gidip yarın onunla karşılaşmamak için ne yapmam gerektiğini düşünmeye başladım.
Belki kaçış bir son değildi...
ama anlık kurtuluştu...
Ve benim şu anlık sona değil kurtuluşa ihtiyacım vardı.
*BÖLÜM SONU*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACI>/\<TATLI
Romance"yeter... Kulaklarım duymasın sesini. gözlerim görmesin yeşilerini. Tenin deymesin tenime. Yakma beni Toprak kül etme beni." Dizlerimin üzerine çöktüm. Ağırdı yüküm. Gözlerimden boşalan yaşları şidetli yağmaya başlayan yağmur silerken elerimi yüzüme...