#3 BÖLÜM#

9 1 0
                                    

Sabah güneşi yüzümü okşarken usul usul araladım gözlerimi.

Bana soracak olursanız,kesinlikle uyanmak istemezdim.

Yatakta doğrularak esnedim. birazda vicudumu gerindirerek kendime gelmeye çalıştım.

Ama uyku tüm bedenimdeydi.

Dün geceden son hatırladığım saatin nerdeyse beşe yaklaşmasıydı.

O kadar saat ne düşündüm ne yaptım inanın hatırlamıyorum.

Yataktan ayaklarımı sarkıtım ve soğuk parkeyle buluşturdum gözlerimi ovuşturarak banyoya doğru ilerledim. Elimi yüzümü güzelce yıkadıktan sonra banyodan çıktım.

Ayklarım dolabımın önüne doğru ilerken odamın kapısı çaldı. Uykudan çatalaşmış sesimle konuştum.

"Gir."

Odamın kapısı açıldı yavaşça ve annem göründü arkasında.

Akülü sandaliyesinin düğmesine bastı ve gülen yüzü ile bana yaklaşarak konuştu.

"günaydın kızım. Bende seni uyandırmaya gelmiştim."

Anneme yaklaştım ve yanağına sulu bir öpücük bırakarak konuştum.

"günaydın annem."

Ve kaşlarımı çatarak devam ettim.

"kocaman kızım sultanım. artık kendim uyana bilirim."

Annem omuzlarını silkerek konuştu.

"olsun ben bunu seviyorum. neyse üstünü değiştirip gel kahvatlı yapalım."

Anneme onaylarcasına kafamı saladım ve yanğına ufak bir buse kondurarak dolabıma geri döndüm. Annemde tekerlekli sandaliyesini çevirerek geldiği yavaşlıkta odamdan çıktı.

***

Ayaklarım isyan ediyordu bana.
Beynim gitme dur diyordu ayaklarım beni zorla götürüyordu.
Kalbimse susuyordu. Gerçi konuşsa bile duyamazdım ki sesini kısalı çok olmuştu ve açmaya da niyetim yoktu.

Her zaman beklediğim durakta dikiliyordum aklımı kemiren binlerce soruyla.

Otobüs önümde durunca yavaşca çıktım basamaklarından ve parayı uzatarak koltuklardan birine yerleştim.

Gitmek istemiyordum.

Ama gidiyordum...

Yirmi dakikalık bir yolun ardından okula varmıştım.

Duraktan okulun arasında kısa bir yürüme mesafesi vardı ve bana o yol sırat köprüsü gibi gelmişti.

Gitmesi bi o kadar zor ve karanlık...

Okulun kapısına varmıştım. bahçede bir çok öğrenci vardı ve hepsi kendi halindeydi.

Ayaklarım beni tanıdık olan yoldan sınıfıma doğru sürüklerken bi anda gözüm bahçede olan ensturuman hocamıza takıldı.

Yanında bir çok kız öğrenciyle tebessüm ederek konuşuyordu.

Kalbimde ufak bi sızı hissettim.

Ama umursamadım çünkü alışmıştım.

Baktım uzunca yüzüne.

Beni her farketmediği an daha da ferahlıyordu yüreğim.

O beni ne kadar çok farketmezse ben onun yüzüne daha uzun  bakardım.

Bu gerçek canımı yakmıştı belki, ama aşktı işte... herşey mübahtı.

Yeşil gözlerine bakmayı özlemiştim.

Bana tavşan yavrusu demesini.

Gözlerime iltifat etmesini.

Belkide beni sevmesini.

Onda özlmediğim tek bir şey vardı,oda bana ihanet etmesini.

Gözlerimin sulandığını hissettim ve hızlı adımlarla sınıfa doğru ilerledim.

***

Tam 5 saat olmuştu sınıftan dışarı adım atmayalı.

Sınıflar hapis koridorlar zindan geliyordu bana.

Bende öylece tahliyesini bekleyen bir mâhkum gibi tünemiştim cam kenarına.

Ders zili çalınca cam kenarından kalktım ve sırama geçtim kafamı montumun üzerine koydum ve ardımda kalan 5 saate ne yaptıysam aynısını yapmaya devam ettim.

Uyudum.

Hocanın sınıfa girdiğinin ve ders anlatmaya başladığının idrakındaydım ama umrumda değildi.

Sonra bi ara sınıf kapısı çaldı. Elif hoca gir diye bağırırken kapı açıldı ve narin bir kız sesi konuşmaya başladı.

"Elif hocam Su demirtaşı Mustafa hoca çağırıyor."

Ben kafamı yavaşça kaldırırken göbekli hocamızın benimle ne derdi olduğunu merak ettim.
Elif hoca gide bilirsin diye yüzüme dönük konuşurken ben sıramdan yavaşça kaltım ve usulca sınıftan çıktım. Nöbetçi öğrenci önümde ilerkerken konuştum.

"iki dakika beklermisin bi lavoboda yüzümü yıkıyım"

Kız bana dönerek kafasını olumlu anlamda saladı bende hemen lavoboya girerek hızla elimi yüzümü yıkadım ve ormandan kaçmış gibi olan saçımı düzeltim.

Müdür eğer beni böyle görseydi bu okulda benim son günüm olurdu.

İşimi haletikten sonra kızın yanına doğru ilerledim ve beni müdür odasına kadar eşlik etmesini izledim.
Gerçi niye beninle geldi orasınıda bilmiyordum ama umursamadım.

Ben yavaşça kapıyı tıklatım ve içerden gir sesini duyduktan sonra kapı kulpunu yavaşça çevirdim ve içeriye süzüldüm.

"Evet Toprak hocam okulumuzu temsil edecek olan öğrencimizde geldi. Gel kızım otur şöyle."

Ben neler döndüğünü idrak edemezken onunla çakıştı gözlerimiz.

Şaşkınlıktan göz bebeklerinin büyüdüğüne yemin ede bilirim.

Ama ben ustası olduğum bir şeyi yaptım...
İçim döküle döküle onu umursamadım ve o hiç yokmuş gibi davrandım.

Mustafa hocanın gösterdiği yere oturdum ve gözlerimi mustafa hocaya dikerek konuştum.

"pardon hocam ama bu ne demek oluyo?"

Mustafa hoca elindeki dosyayı bana uzatarak konuştu.

"iki gün önce baban okulumuza geldi ve senin çok güzel keman çaldığını ama nedenini bilmediği şeyler yüzünden çalmayı bıraktığını söyledi. Bende bu lafın üzerine eski okuluna iletişime geçtim ve öz geçmişin hakında biraz bilgi topladım.
Müzik yeteneğinle eski okuluna dört sefer ödül kazandırmışsın Su... ve bunlar senin okulunun daha çok rabet görmesine ve iyi şekilde ünlenmesini sağlamış... Keza sen on iki kişil bir müzik gurubuna hocalık yapmışsın ve o sene de o gurupla yarışmada birinci olmuşsunuz. Sen bu kadar güzel ve başarılı öz geçmişinle bu okula geldiğin için ne kadar mesudum anatamam. ama asıl mesele senin bu yeteneğinin boşa gitmesini istememem ve bu sene katıldığımız yarışmada bize Toprak hocayla birlikte yardımcı olman."

Toprağın tek bacağını saladığını hissede biliyordum.
O gergin ve heycanlı olduğu zamanlar hep böyle yapıyordu.

Bi anda aşık olduğum sesi kulaklarımı doldurdu.

"Hocam Su'nun notaları kadar sesi de kuvvetlidir. Öz geçmişine bunu da not edin."

               *BÖLÜM SONU*

ACI>/\<TATLIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin