"Hocam Su'nun notaları kadar sesi de kuvvetlidir. Öz geçmişine bunu da not edin."
Kafamı ondan tarafa çevirdim ve gözlerine bana acı vere vere uzunca baktım.
Gözleri suluydu.
Benim yüreğim gibi.
Mustafa hoca şaşırmış bi şekilde sordu.
"siz tanışıyormusunuz?"
Gözlerimiz hala birbirinden ayrılmamıştı ve ben onun gözlerine bakarak Mustafa hocaya cevap verdim.
"bi süre bana keman hocalığı yapmıştı."
Sonra kafamı Mustafa hocaya çevirdim ve konuşmaya devam ettim.
"boşa zaman kaybı işte."
Mustafa hoca iki kaşını kaldırarak bir bana bir Toprağa baktı ve ortaya tekrar aynı soruyu attı.
"bize yardımcı olacak mısın?"
Kafamı olumsuz anlamda salayarak konuştum.
"kusura bakmayın ben artık müzik ve ensturuman adına herşeyden nefret ediyorum... insan nefret etiği şeyde hiçbir zaman başarılı olamaz hocam. bence siz Toprak hocaya bırakın bu işi,o müzik eğitmenliği konusunda çok başarılıdır ve o en doğru kişiyi bulacaktır şimdi izninizle ben ders bitmeden gideyim."
Mustafa hoca dudağındaki tebessümle konuştu.
"ben gende düşünmen için iki gün mühlet veriyorum. Düşün ve kendin için karar ver. Ve emin ol kızım bu dünya kimse için sevdiğin şeylerden nefret etmeye deymez... Nefret etme kızım sev."
Mustafa hocadan gözlerimi çekmeden cevap verdim.
"sevdiren kişi ve nefret ettiren kişi aynı kişiyse hocam, ben ne kadar cabalasamda boş. İyi günler"
Elimde içinin öz geçmişimle dolu olduğu dosyayı masanın üzerine bırakarak ayağı kalktım ve kendimi zorlukla odadan dışarı atım.
Canım yanıyordu.
İçimde bir alev topu vardı ve günden güne beni kül ediyordu.
Onu unutmamıştım ama onsuzluğa alışmıştım.
Gelemsin...
durmasın gözümün önünde,bakmasın gözlerime, duymasın kulaklarım sesini.
Dayanamıyordum Yüreğim yanıyordu.
Arkamdan o ses adımı haykırdı.
Duymadım.
Tekrar bağırdı
"Su dur!"
Koştum.koştum... Dönmedim arkama bakmadım yüzüne.
O kadar çok koştum ki kulaklarımda kalbimin atış sesini işitiyordum.
Okuldan çıktım ve koşmaya devam ettim zaten hiç durmamıştım ki.
Sonra sertçe kolumdan çekildim ve onun kokusunun dolu olduğu gögsüne çarptım.
Oda nefes nefese kalmıştı. Kafamı kaldırdım ve gözlerinin içine baktım uzunca.
"senden nefret ediyorum!"
Düşünmeden ağzımdan çıkan kelimeler onu yerle bir etmişti.
Gözlerinde yıkım vardı çünkü.Kolumu elerinin arasından kurtarmaya çalıştım ama bu beni kendisine daha fazla çekmeten başka bir işe yaramadı.
"Etme."
Dediği şey canımı yakmıştı. Gözlerim dold.
benimle birlikte onunda gözleri doldu."bırak kolumu gidicem."
Daha da sıktı kolumu ve hafiften ciselemeye başlayan yağmur ateşimi daha da körüklemiş gibiydi son gecemize okadar benziyordu ki...
Şu bulunduğumuz ortam daha da yaktı canımı.
"Hayır! Bir kere bıraktım üç yıl yokluğunu yaşatın bana. Olmaz izin veremem."
Elerimi yumruk yaparak boş sokakta bağırmaya başladım tam üç yıl önceki gibi.
"Yapma... bunu bana yapma.hayatımı tekrar mahvetme. Sen beni bitirdin. Sen beni yok ettin. Ben öldüm.sen beni öldürdün."
Kolarımı elerinden kurtararak kulaklarıma kapatım delirmiş gibiydim.
Hafiften çiseleyen yağmur ikimizide ıslatmıştı bile ve ben umursamadan avazım çıktığı kadar bağırdım.
"yeter... Kulaklarım duymasın sesini. gözlerim görmesin yeşilerini. Tenin deymesin tenime. Yakma beni Toprak kül etme beni."
Dizlerimin üzerine çöktüm.
Ağırdı yüküm.
Gözlerimden boşalan yaşları şidetli yağmaya başlayan yağmur silerken elerimi yüzüme kapatım.
Zordu insanın sevdiğinin karşısında ağlaması.
Oda çöktü karşıma.
Ölmek istedim o an.
Elerimi yüzümden çektim ve ağlamktan kızarmış gözlerimi onun gözlerine diktim.
"Bana niye bunu yapıyorsun?"
Hiç düşünmeden cevap verdi.
"seviyorum."
Güldüm
"sana inanmıyorum."
Kafasını gök yüzüne kaldırdı ve avaz avaz bağırdı.
"seviyorum lan! Seviyorum işte! Durmak nedir susmak nedir bilmiyo kalbim... İnanma ben genede Seviyorum."
Susam canım yanacaktı.
Konuşsam onu yakacaktım.
Ağlıyordum ve bu lanet olası şeyi durduramıyordum.
Usulca yerimden kalktım ve hıçkırıklarımın arasından konuştum.
"Git burdan. Ben sana dayanamıyorum."
Döndüm arkamı ona ve kimsenin olmadığı bu sokakta o günkü gibi arkamda bıraktım onu.
Sezen aksunun bir şarkısı vardıya hani.
İhanetten geri kalan.
Bize de bu kalmıştı işte.
Yıkım...
Allahım bu nasıl acı.
Ondan uzaklaşmak için her atığım adımda kalbimi eziyordum.
Gene bir adım atım.
Baktım kalbim acıdı mı diye.
İşte gene acıdı.
Eli koluma dokunmuştu ve benim elim o kolumu tutmaktan hiç geri kalmıyordu.
Onun eli deymişti koluma belkide kokusu sinmişti.
Diyer elimle tutum o kolumu hiç bırakmadım
Onun izi gitsin istemiyordum tenimden.Çok özlemiştim.
***
Otobüsle yirmi dakika olan yolu bir saate eve yürüyerek geldim nasıl geldim bilmiyorum ama bacaklarım sızlıyordu ve sırıl sıklmadım. Üşüyordum.
Allahtan annem evde yoktu fatma ablayla bacaklarının durumuna baktırmak için hastaneye gitmişti.
Şans bu gün az da olsa yanımdaydı.
Odama giderek üzerimi çıkardım ve kendimi duşa atım.
Vicudumu rahatlatıktan sonra üzerime birşeyler giydim ve kendimi yatağın içinde buldum.
Uyumak istiyordum.
Çünkü bu içimdeki alev ancak uyurken sönüyordu.
#BÖLÜM SONU#
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACI>/\<TATLI
Romance"yeter... Kulaklarım duymasın sesini. gözlerim görmesin yeşilerini. Tenin deymesin tenime. Yakma beni Toprak kül etme beni." Dizlerimin üzerine çöktüm. Ağırdı yüküm. Gözlerimden boşalan yaşları şidetli yağmaya başlayan yağmur silerken elerimi yüzüme...