Taehyung, çatalıyla tabağında ki pirinç taneleriyle oynarken bakışlarını karşısında oturan takım elbiseli adamdan itinayla kaçırıyordu. Babası sert bir adamdı ve oğlunun fazlasıyla yumuşak olduğunu düşünüyordu. Eh, Taehyung'a beş yaşından beri muay thai dersleri aldırması ancak böyle açıklanabilirdi. Tam bir dayatma.
Küçükken Taehyung düzgün parmaklarını severdi. Annesi gibi onları süslemek, ne kadar güzel olduklarını göstermek isterdi. Bu düşüncelerin yine aklına estiği bir gün tırnaklarına büyük bir hevesle kırmızı ojelerini sürmüş ve babasının yanına gitmişti. Küçüktü. Çok küçüktü. Neyin toplumda uygunsuz karşılanacağı daha ona öğretilmemişti. Fakat babası Taehyung'un ne yaşını ne de o an ki saf mutluluğunu önemsemişti. Uyarmak yerine elleri artık tutmayana kadar parmaklarına vurmuştu. Sonrasında ise bir erkek gibi davranmasını söyleyip öyle olması için elinden geleni ardına koymamıştı.
"Derslerin nasıl?" Kendisine tıpatıp benzeyen adamın sorusuyla başını tabağından kaldırdı. Dirseklerini masaya dayamış, ellerini çenesinin altında gevşekçe kenetlemişti. Eve gelen arladaşları babasıyla tek farkının gülen yüzü ve lila saçları olduğunu söylerdi. Taehyung bundan nefret ediyordu. Ona bu kadar benzemekten ölesiye nefret ediyordu.
"İyi." Daha fazla konuşmamak için ağzına rastgele bir şeyler tıkmadan önce mırıldandı. Büyük bir ihtimalle birazdan kalkıp gidecekti. Gerçekten umursadığı için sorduğunu sanmıyordu. Annesi, evden çıkmadan önce onunla konuşması için ikna etmiş olmalıydı.
"Bugün benimle gelmek ister misin?" Taehyung, adamın hiç beklemediği sorusuna karşın çiğnemeyi bıraktı. Yıllardır aralarında tartışma ve formaliteden konuşmalar-tek taraflıydı-haricinde bir iletişim yoktu. Sabahın köründe şirkete gider, geceleri çok geç dönerdi. Taehyung biliyordu babası çok çalışıyordu ve bunun yüzünden her zaman fazlasıyla yorgun olurdu. Ama Taehyung yine biliyordu ki kendisiyle özel bir şeyler yapmamasının sebebi oğlunun erkeklerin 'yüz karası' olduğunu düşünmesiydi.
"Okulum var baba." Bir an adamın yüzünde kırgınlık kırıntılarını görür gibi oldu. İnanmak istemiyordu yoksa hayal kırıklığına uğrayabilirdi. Yıllardır suratına dönüp bakmayan adam şimdi mi hatasını anlamaya başlıyordu? Taehyung hızla gözlerini kırpıştırdı. Onun babası asla pişman olmazdı.
"Doğru söylüyorsun. O zaman hafta sonu olur mu?" Taehyung gözlerinin dolduğunu hissediyordu. Çatalı sıkan eli gevşemiş, başını önüne eğmişti. İstemiyordu. Bu zamana kadar babası ondan kendi oğlu değilmişçesine uzak durmuştu. On sekiz yıllık hayatında hiç bu kadar zayıf hissetmemişti. Kalkıp gitmek veya bütün içinde biriktirdiklerini yüzüne vurmak istiyordu fakat tek yapabildiği çenesinin titremesini kontrol altına almaya çalışmaktı.
"Olmaz. Arkadaşıma söz verdim." Korkuyla gözlerini kırpıştırırken kirpiklerinin altından babasının yerinden kalktığını gördü ve yakasına yapışacak elleri bekledi. Ama onun yerine saniyeler sonra görüş açısına giren hırkası sıktığı yumruklarının gevşemesine neden olmuştu.
"O zaman haftaya benimlesin. Okula geç kalıyorsun gel seni bırakayım." Taehyung, içinde ki durulmak bilmeyen duygu selinin köpüklü dalgalarına kendini kaptırmamaya çalışarak ayaklandı. Şu an ne kavga etmek istiyordu ne de kalp kırmak. Tek yapmak istediği şey dizlerini kendine çekerek bütün çocukluğuna ağlamaktı.
<><><>
Jeongguk, okulun ağır giriş kapısını kartondan yapılmışcasına ittiği gibi açtı. Dün gece sadece keyfine bakmıştı. İstediği gibi dizi izlemiş, çokça şekerleme yemiş ve erkenden uyumuştu. İlk defa okul için erken kalkmak ona zor gelmemişti. Bunda Taehyung'un büyük etkisi olduğu yadsınılamaz bir gerçekti. Jeongguk dünkü tatlı jest için Taehyung'a teşekkür etmek istiyordu hatta daha yakın olabileceklerini bile düşünüyordu. Onun diğerleri gibi olmadığını hissediyordu ve eğer birlikte fazla zaman geçirirlerse eninde sonunda küçük sırrının ortaya çıkacağının farkındaydı. Belki Taehyung anlayışla karşılardı. Sonuçta Jeongguk kötü biri değildi sadece biraz farklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adorable things' taekook
FanfictionKim Taehyung ve Jeon Jeongguk tapılası yaratıklardı.