Heyecandan parçalamak üzere olduğu dudaklarına tavşan dişlerini bir kez daha geçirdiğinde acıyla tısladı. Şu saçma alışkanlığından vazgeçmek için onlarca yöntem denemiş olsa bile hepsinin sonu yıpranmış dudaklarla bitiyordu. Kendini iradesiz olarak tanımlamak istemesede bu konuda öyle olduğu yadsınılamaz bir gerçekti.
"Rima!" Merdivenlerin trabzanından kaymak üzere olan hamsterı son anda yakalarken elindeki edebiyat çıktıları basamaklara dağılmıştı bile.
"Ufaklık, bana hiç yardımcı olmuyorsun." Boncuk boncuk olmuş gözleriyle onu izleyen Rima'yı yüz hizasına getirirken konuştu. Taehyung her an burada olabilirdi ve bu sarı tüylü yumurcak bir türlü peşinden ayrılmıyordu. Tamam, Rima normalde de biraz sırnaşıktı ama bugün yaptıkları aşırıya kaçıyordu. Jeongguk farkındalıkla gülümserken avucu kadar bile olmayan ufaklığı omzuna koydu. Bir hamster sahibine en fazla bu kadar benzeyebilirdi.
"Sana istediğin ilgiyi verebilirim sanırım." Eğilerek kağıtları toplarken mırıldandı. Zil sesi geniş evde yankı yaptığında belinden düşen basketçi şortunu çekiştirerek ayağa kalktı. Son bir kere saçını karıştırırken heyecandan solukları hızlanmıştı bile.
Belli bir ritimle çalınmaya başlayan kapı Taehyung'un ne kadar sabırsız olduğunu merdivenlerden hızla inen Jeongguk'a tekrar hatırlatırken kendi isminin arya biçiminde söylendiğini duyduğunda arkadaşının aptallığına gülümsedi. Taehyung'un en çok bu yönünü seviyordu işte. Gerektiği zaman umursamazın teki olabiliyordu.
"Geldim!" Jeongguk, daha fazla komşuların bu ses kirliliğine maruz kalmasını istemediği için kapıyı açarken gereksiz bir şekilde bağırdı.
"Merhaba!" Taehyung'un bariton sesi kendininkine karışırken arkadaşının yırtılacakmışçasına gerdiği dudaklarına karşın kıkırdadı. Birbirlerine tabiri caizse aptal aptal gülümserlerken Jeongguk en sonunda lila saçlıyı içeri almayı akıl edebildi.
"Girsene." Taehyung, Jeongguk'un çekilmesiyle spor ayakkabılarını çıkararak içeriye adımladı. Elindeki dosyayı arkadaşına uzatırken boyun girintisinde gördüğü, onu dikkatle izleyen minik tüy yumağına gözleri kaydı.
"Ama bu çok ufak." Hayranlıkla tombul hamstera bakarken mırıldandı. Sahibinin boynuna pençesini dayayarak iki minik bacağı üstünde yükselmiş burnunu havaya dikmişti ki bu Taehyung'un onun yumuşacık olduğuna emin olduğu göbeğini mıncıklamak istemesine neden oluyordu.
"Rahatsız olursan onu odama çıkarabilirim. Bugün nedense hem biraz yılışık hem de hırçın. Öyle değil mi Rima?" Jeongguk omzundaki minik arkadaşına bakarken cevap verircesine ciyaklamasıyla lila saçlının kıkırtısını duydu. Bugün galiba en çok duyacağı ses sıcaktan genleşen parkeler yerine Taehyung'un sevimli kıkırtıları olacaktı ki Jeongguk bundan hiç ama hiç şikayetçi değildi.
"Jeongguk, anlayışsızsın." Taehyung minik hayvanı avucu içine alırken konuştu. İşaret parmağını Rima'ya uzatırken parmak ucunda hissettiği iki küçük pençe dudak kenarlarına kırışıklıklar yeşermesine neden oldu.
"Sabahtan beri dişlemediği yerim kalmadı. Sanırım siniri sadece banaymış." Jeongguk, gözlerini dudakalarını büzüştürerek Rima'nın burnunu öpermiş gibi yapan arkadaşından ayırmadan konuştu. Hayatında gördüğü en sevgi dolu insan olabilirdi Taehyung.
"Siz salona geçin, ben kahveleri alıp geliyorum." Jeongguk, Amerkan tipi mutfağa yönelirken arkadaşının onaylayıcı mırıltılarını duydu. Veya hala Rima'yla fingirdeşiyordu.
Taehyung, koltukların ortasında kalan küçük masaya çantasından çıkardığı kitapları yığdıktan sonra yerinde doğrularak arkadaşının ne yaptığına baktı. Salon ve mutfak bitişik tarzdaydı ondan dolayı Taehyung rahatça Jeongguk'u izleyebiliyordu. Çocuk, salına salına dolaptan kahve olduğunu düşündüğü bir şey çıkardı. Taehyung, Jeongguk'un sırf ödeve biraz daha geç başlayabilmek için ağır davrandığının farkındaydı.