11.Bölüm~DONDURMA~

188 20 14
                                    

Çünkü annem yerde baygın bir şekilde yatıyordu.

Ambulansı aradım. Evin yolunu tarif ettikten sonra ambulans hemen geldi. Annemi hastaneye kaldırdık. Neden böyle bir şey olmuştu ki! Eğer babamdan sonra anneme de bir şey olursa ne yapardım ben? Bu düşünceler arasında dolaşırken hastaneye geldiğimizi fark ettim. Annemi hemen acildeki odaların birine götürdüler. Bizde Nisayla beraber hastane odasının önünde bulunan koltuğa oturduk.

"Merak etme! Annen iyileşerek!" dedi Nisa yüzündeki hafif bir endişeyle.

Gözlerim dolmuştu. Her an ağlayabilirdim. Çatallaşmış sesimle "Ya anneme bir şey olursa? Ben ne yaparım!" dedim Nisa'ya bakarak ve göz yaşlarımı daha fazla tutamayıp Nisaya sarılıp ağlamaya başladım.

Annemin bulunduğu odadan doktor çıktığı an "Annem nasıl? İyileşecek mi? Yoksa kötü bir şeyi mı var?..." diye doktoru soru yağmuruna tutarken doktor bir anda sözümü kesip "Şu an için endişelenicek bir şey yok. Anneniz gayet iyi. Fakat önce birkaç test yapmamız lazım!" dedi hafif bir gülümsemeyle.

Bu sözlerle öyle rahatlamıştım ki beni,anlatamam. Ama bir yandan da ya sonuçlar kötü çıkarsa diye içim içimi yiyordu.

"Bak dememişmiydim ben annen iyileşecek diye?" dedi Nisa.

Doktora dönüp "Annemi görebilir miyim?" dedim.

Doktor evet dercesine kafasını salladı ve daha sonradan ekledi 'Ama anneni fazla yorma küçük hanım!' dedi ve gitti.

Küçük hanım mı? Bana küçük hanım dedi! Çok okumak bu adama yaramamış herhalde. Baksana gözleri görmüyor.

Yavaşça kapıyı açtım. Annem yatakta öylece dışarıyı seyrediyordu. Kapının açıldığını anlayınca kapıya dönüp ' Aylinnn!' dedi yorgun bir ifadeyle. Hemen yanına gidip annemin ellerini tuttum. "Ya sana bir şey olsaydı ben ne yapardım." diyerek annemin boynuna atladım.

Annemle bu konu hakkında derin bir muhabbete dalmıştık ta ki doktor  kapıyı açıp bunu bozana kadar. Doktorun yüzü gülüyordu. "Endişelenicek hiçbir şey yok. Sadece yorgunluktan olabilecek küçük çaplı bir baygınlık. Ne zaman isterseniz çıkabilirsiniz" dedi rahatlatıcı bir ses tonuyla. Teşekkür ettikten sonra doktor odadan ayrıldı.

****

Eve gelmiştik. Hemen annemin odasına çıkıp güzelce yatağını hazırladım. Ben odayı hazırlarken annem çoktan yanıma gelmişti bile.

"Kızımm iyiyim ben. Ben yapardım. Görende kötü bir hastalığım çıktı sanacak!" dedi annem gülerek. Daha sonrada onun için hazırlamış olduğum yatağa yattı. Bende seviçli bir şekide "Şimdi sana güzel bir kahve yapıp geliyorum." dedim ve annemin yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.

5 yaşındaki küçük çocuk gibi merdivenleri hoplaya zıplaya indikten sonra anneme ve bana orta şekerli ve bol köpüklü bir Türk kahvesi yaptım. Kahvenin yanınada annemin en çok sevdiği fıstıklı lokumlardan koydum ve dikkatli bir şekilde annemin odasına çıktım. Kapıyı açtığımda annem çoktan odasının cam kenarında bulunan karşılıklı tekli koltuklardan birine oturmuştu. Bu köşeyi çok seviyordum. Çünkü annemle burda beraber sohbet etmek ve dertleşmek gerçekten kendimi çok iyi hissettiriyordu. Yüzümdeki büyük gülümsemeyle beraber annemin karşısındaki koltuğa oturdum. Bir yandan sohbet ediyor bir yandan da kahvelerimizi yudumluyorduk. Bir anda annemden beklemediğim bir soru geldi.

"Burak nasıl?" annemin yüzünde küçük muzur çocuk bakışı oluştu.

"Anneee yaa!" hafiften yanaklarımın kızardığını hissedebiliyorum.

"Hadi hadii nazlanmada anlat!" dedi annem. 

"Offf! Bizim sınıfta iyi bir çocuk." dedim geçiştirmeye çalışarak.

"Bu kadar olduğundan emin  misin?"

"Eminim." Bu kadın beni öldürecek.

"O zaman Ahmet'i anlat!" dedi annem. Bu kadın nerden biliyor Ahmet'i??

Şaşkın bir şekide "Ahmet'i nerden biliyorsun anneee?" diyebilmiştim sadece.

"Ben bilirim. Hadi anlat bakalım."

Anneme en başından Ahmet'i anlattım. Anneme anlattıkça yüzündeki gülümseme dahada yayılmaya başlıyordu. Tam anneme laf atacaktım ki telefonum çaldı. Annem göz ucuyla kimin aradığına baktı daha sonrada gülüp dışarıyı seyretmeye başladı. Telefona baktığımda arayanın Burak olduğunu gördüm. Hemen açıp odadan ayrıldım.

"Alo" dedim ifadesiz bir ses tonuyla.

"Aylin aşağıya gelir misin?"

"Tamam." hiç düşünmeden 'tamam' dedim of. Aşağı inip kapıyı açtığımda Burak bahçede beni bekliyordu. Beni gördüğünde yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti ve hızlı adımlarla yanıma geldi.

Uzun süre boş boş birbirimize baktıktan sonra sessizliği bozan Burak oldu.

"Biraz sahilde yürüyüş yapmaya ne dersin?" dedi sevecen bir tavırla ve yüzüme "Lütfen olur de" diye bakıyordu.

Bu çocuk neden bu kadar sevimli. Kırılmasını istemiyorum o yüzden "Evet" demek zorundaydım.

"Iııı olur. Ama önce anneme haber vermem gerek." deyip annemin yanına gittim. Annem söylediğimde

"Hani bir şey yoktu? Gelince konuşacağız seninle." dedi.

"Yani gidebilir miyim?"

"Çocuk ağaç oldu aşağıda hadi!"

"Teşekkürler annelerin birtanesi!" deyip anneme sıkıca sarıldım ve hızlıca aşağı indim.

"Kusura bakma biraz beklettim." dedim en içten gülümsemelerimden birini takınıp Burak'a baktım.

"Seni beklemek benim için büyük bir zevk prenses!"

Yanaklarım kıpkırmızı olmuştu şimdi kesin. Bana prenses dedi PRENSES!!! Allahım şu an havalara uçabilirim! Ama duymazlıktan gelmiş gibi "Gitmiyor muyuz?" dedim.

Aslında içimden "Benim içinde seninle gezmek bir zevk beyaz atlı prensim!" demek gelmişti ama diyememiştim, demezdim de zaten.

Evim sahile yakındı bu yüzden yürüyerek gidecektik. Yolun yarısına kadar hiç konuşmadan yürüdük. Buna biraz canım sıkılmıştı. Çünkü benim gibi bir insan kısa bir süre konuşmadan durabilirdi. Neyseki Burak bu sessizliği bozdu.

"İlerde çok meşhur bir dondurmacı var. İstersen dondurma yiyelim."

"Olur." dedim. Tam bir odunum artık buna bir kesinlik getirebiliriz.

*****

"İşte geldik neli istersin?"

"Limonlu ve çikolatalı olsun!" dedim sevinçle.

"Pekiii... O zaman bende limonlu ve karamelli alayım. Sen burda bekle ben geliyorum." dedi ve yanımdan ayrıldı.

Şimdi farkına varıyorum da Burak gerçekten iyi biriymiş. Hiç benim düşündüğüm gibi kendini beğenmiş birisi değil. Belki ona bir şans verebilirim.

Kafamı çevirdiğimde karşımda elinde iki külah dondurma ile bana doğru kocaman gülümseyen Burak geliyordu. Aramızda bir adımlık mesafe kaldığında durdu ve dondurmamı bana uzattı.

"Buyur prenses!" dedi. Ağzımın içine soksaydın Burak! Bir dakika bana yine PRENSES mi dedi? İnanmıyorum yaaaa!

"Teşekkürler!" deyip bir adım geri gittim. Çünkü baya bir yakın duruyorduk ve parfümünün kokusu beni baştan çıkarıyordu. 

Sahilde yürümeye başladık. Her şey çok güzeldi. Dondurmalarımızda bitmişti. Biraz daha yürüdükten sonra Burak durdu ve

"Aylin sana çok önemli bir şey dedem gerek." dedi.

"Evet, seni diniyorum!" çok heyecanlıydım sanki kalbim yerinden çıkacaktı.

Ve o beklenmedik olay oldu.....

Devamı sonraki bölümdee :D Yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyorum. Ve +1500 olmuş hepinize teşekkür ederim <3

Günden GüneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin