Ölümün Ardından Gelen Doğum-Bölüm 2

39 5 0
                                    

Ankara'da kış çok çetin geçmişti,her zaman olduğu gibi cengiz kışın bittiğini dedesinin ona dükkanından getirmeye başladığı daha tam sararmamış ayvaları getirmesiyle birlikte yazın geldiğini anlıyordu.Lakin ayvaların epeyce bir ekşiliği yaza biraz daha vaktin olduğunu da belli ediyordu.Anneannesi ayva yapraklarını sağa sola her yere koyardı özellikle de sobanın üstüne etrafına koymaktan çok zevk alırdı,evin içi sanki koca bir ayva bahçesiymiş gibi kokardı aynı.Tabi o zamanlar da oda spreyleri gibi bir durum olmadığından dolayı ya mandalina kabukları yada ayva yaprakları bu konu da çok verimliydi.Hafta sonuna henüz daha iki gün vardı,cengiz için okul büyük bir eziyet olduğundan dolayı günleri değil saatleri dahi sayardı,hafta sonuna ne kadar kaldı diye,gerçi çoğu zaman her çocuk gibi perşembe akşamından karnım ağrıyor numarası yapmaya başlayıp çok stratejik bir şekilde cuma günün asılacak olan okula hazırlık yapıp okulu cumadan kapatırdı.Yine öyle oldu tabi ki de,cengiz yaşı itibari ile Hamlet'lik performansını gösterip cumadan okulu tatile sokmayı başarmıştı.Ama bu sefer farklıydı gitmeyi istememe sebebi.Okulda cuma günü için verilen ödev söz konusuydu ve ödevin konusu da gerçekten çok ağırdı:"Babanızın işi ve 1 gün içerisinde neler yaptığını yazınız".Cengiz zaten ödevlerin hiç hoşlanmazdı ama bu ödev onun için gerçekten çok zordu aslında bir o kadar kolay olmasına rağmen zordu.Epeyce bir süre boş kağıt vermeyi düşündü onun her şeyi anlatacağını düşündü sonrasın da sadece öldü yazmayı düşündü ama bu sınıfta ki arkadaşları tarafından görülebilirdi bununla dalga geçilme riskini alamazdı o yüzden en makul seçenek o gün okula gitmemekti,öyle de oldu.Öğlene kadar hasta numarası yapmak zorundaydı,okulu hastalıkla asmak zorlu bir misyondu o yüzden görevlerine ve hastalık numarasına sadık kalmak zorundaydı,yattığı yatakta saatlerce şirinler ve tolga abi'yi izlemek zorundaydı bu onun için ızdıraptı gerçekten çünkü o kendi istediği zaman eğlenceli idi çizgi filmler mecburiyetten izlediği zamanlarda hiç iç açıcı olmuyordu.Öğlen biraz geçtikten ikindi vaktine doğru geldikten sonra yataktan kalkma kararı aldı annesi ona ikindiye kadar sürekli nane limon ve patates ikilemesiyle aslında ihtiyaç duymadığı bir tedavi uygulamıştı bu hasta olmayan adamı bile hasta edebilirdi Cengiz'e göre.Midesi gerçekten de allak bullak bir duruma gelmişti iş kandırmaca dan gerçeğe dönüyordu sanki ama o bunu pek umursamıyordu her zaman olduğu gibi kafası midesinden daha karışık durumdaydı.Geçtiğimiz aylarda balığının zamansız ölümüyle birlikte aslında ölümü epey bir kavramış kafasında da makul bir yere oturtmuştu ama okuldan gelen lüzumsuz ödev Cengiz'in kafasını yeniden sulandırmaya yetmişti.Bildiği bir şey vardı canlılar öldüğü zaman hareket edemiyorlardı bunu kendisi bizzat deneyimlemişti lakin bunu birinin ağzından teyit etmeye de ihtiyacı var gibiydi.Cengiz ilginç bir çocuktu önce kafasında tartar ölçer ardından uygular ve inanır sonrasın da da başkasından bunu onaylamasını isterdi,o yaşlar için bile biraz fazla egoluydu oysa ki boyu dahi içinde bir ego barındırmasına yetemeyecek kadar kısaydı.Salona anneannesinin yanına gitti ve dünden beri kafasın da büyük savaşlar çıkartan soruyu ansızın sordu bu sefer soru biraz farklıydı;"Anneanne hani benim balığım ölmüştü ya fanustan atlayarak? A:evet oğlum C:işte sonra hareket etmemişti öylece kalmıştı ya ? benim babam da mı öyle öldü ?" Soru bir anneanne için değil Dünya üzerin de bulunan tüm insanlar için cevaplanması en zor soruydu belki de.Anneanne biraz düşündü,derin bir nefes alıp tebessümle cevap verdi;Hayır yavrum tam olarak öyle değil ama insanlar da öldüğün de hareket etmezler öylece dururlar hiç kımıldamazlar ama balıklar gibi de olmazlar dedi.Cengiz ölümü iyice teyit etmişti tam o sırada salonda tekli koltukta oturan annesi bu konuşmalara dayanamayıp kalkıp gitmeye yeltenmişti ki birden olduğu yere yığılıverdi,bu Cengiz için hiç beklenmedik bir olaydı az önce anneannesinin teyit ettiği ölüm eylemleriyle aynıydı öylece yerde uzanmış hareket etmeden yatıyordu.Anneannesi hemen olduğu yerden fırlayıp Cengiz'in annesinin yanına gitmişti onu biraz tokatladıktan sonra aynalı ahşap dolabın kapağını hızlıca açıp özel misafirler için sakladığı çikolata kasesi ve kolonyanın olduğu tahta sandığı çıkarttı ardından o hiç kıyamadığı limonlu kolonyasını sanki çeşmeden akıtırcasına eline döküp annesinin yüzüne sürdü.Cengiz olana bitene anlam veremiyordu ama aslında hiç anlam vermemesi gereken bir şeye de anlam vermişti,kelimenin tam anlamıyla annesinin bayılmasını ölmek zannetmişti.Bu durum annesi kendine geldikten sonra da devam etmişti Cengiz artık bayılmayı ölmek zannediyordu tam da deyimde olduğu gibi,ondandır ki annesinin zaman zaman böyle düşüp kalmalarına hep şahit olurdu zaten ama artık bundan sonrası farklıydı.Cengiz uzun aylar boyunca annesinin defalarca öldüğüne ve defalarca yeniden doğduğuna şahitlik etmek zorunda kaldı.Evet cengiz babası ilk ölen çocuk değildi ama annesi onlarca kere ölüp onlarca kere doğan tek çocuktu.Tabi bu ölümlerin ve doğumların cengiz'de doğurduğu bir durumda vardı,Cengiz'in ta en derinlerin de en diplerin de yeni bir cengiz doğmuştu,annesinin artık bir evladı daha vardı ama bu durumun ne annesi farkındaydı ne de cengiz."Tek beden iki insan" diğer cengiz ile tanışma ilerleyen yıllarda kendini gösterecekti...

Kaybedenler Durağı:AnkaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin