Annyeong^^ medyada Deniz'in çatı katı var... Tabi ki de kıskanmadım😒😒
İyi okumalar... Seviliyorsunuz... 💞
***
Hiç ummadığınız yerden açılır bazen huzur kapıları...
Bilmiyorsunuz bazen kaderin size nerede ve nasıl oyunlar oynadığını. Bilmediğinizden iyi olanı kötü sanıyorsunuz çoğu zaman. Ya da kötü olanı iyi sanıyorsunuz. Sizi en çok incitense doğru hislerle yanlış insanlara güvenmeniz oluyor. Bunu nereden biliyorsun Deniz diye sormayın kendimden biliyorum. Bizzat tecrübe ettim.
Anneme göre ben doğduğum andan itibaren tuhaf bir kızdım. "Toplum dışısın"derdi ya da, "Topluma aykırısın."derdi bana. Çocukken bile mahallede bebeklerle oynayan, erkek çocuklarıyla oynayan kızlar gibi değildim. Ben kendi köşeme çekilir, kitap okur, resim çizer, kendi uydurduğum şarkıları mırıldanır, dans ederdim. Sevmedim hiç bir zaman çok insanlı ortamları. Sanırım insanları sevmiyordum ben. Bir tek babam ve Yang Min'i severdim. Onlar benim istisnai güzelliklerimdendi.
"Dennis?"dedi Yang Min eve girince.
"Efendim?"
"Her şey yolunda mı?"
"Hiç olmadığı kadar hemde."diyerek göz devirdim ona.
Evinin girişi gibi sadeydi tüm bölümleri. Hatta benim için hazırlattığı çatı katı bile aşırı derece sadeydi. Hayallerimdekinden daha güzel olduğunu itiraf ediyorum. Hatta kendi çatı katımla neredeyse aynı mutluluğu sunabilirdi. Kapıyı açıp odadan içeri adım atar atmaz gözlerim parlamıştı.
"Köstebeğim?"dedim, sesim titremişti.
"Efendim başımın duygusal belası?"deyip gülümsedi. Ben ona dönüp sımsıkı sarıldım. Hiç bırakmak istemiyorcasına sarıldım.
Yang Min bu dünya üzerinde bulunabilecek en değerli hazineden bile değerliydi benim için. Benim sevdiğim çatı katı hayalimin neredeyse aynını hazırlamıştı. Sadece biraz fazla aydınlıktı. O da sorun olmaz sanırım.
Hayatımın geri kalanını burada yaşamak istiyorum!😍
"Ah... Dennis? Lütfen ağlamaz mısın sen? Hadi aşağı inip yemek yiyelim."
***
Yang Min'den...
"Yemek hazır!"
Deniz'e seslendiğim halde bana cevap vermemişti. Sanırım salondaki tv de oynayan panda belgeseli çok hoşuna gitmiş olmalıydı. Ya da onun deyimiyle, "Hoşuna kaçmıştı." Deniz cidden tuhaf bir kızdı. Bence onu özel kılanda bu tuhaflığıydı. Yanına gitmek için salona girdiğimde kucağında benim kedimle uyuyakalmıştı. Onu rahatsız etmek yerine kendi haline bırakmak en mantıklı yol gibi gelmişti. Üzerine bir battaniye örttükten sonra mutfaktan bir tabak çin eriştesi alıp tekrar yanına döndüm. Karşı koltuğa oturup onu incelemeye başladım.
Kahverengi parlak uzun saçları vardı. Ama o ya topuz yapar yada örgü yapardı saçlarını. Boncuk gibi yeşilimsi gözlere sahipti. Beni veya babasını gördüğünde ışıldayan gözler. Kısacık da bir boyu var. En çok boyuyla dalga geçilince sinirlenir. Beni aslında sempatik tipimden sevdiğini söyler, "Köstebeğim"derdi. Babamın annesiyle evlenmek istediğini duyduğumda birlik olup bu evliliğe engel olmak istedik ama başaramadık. İyi ki de başaramadık. Çünkü bu sayede onun gibi bir kız kardeşe sahip oldum.
Neden asosyal bir kız olduğunu hep merak ediyordum. İlk zamanlarda anlatmadı. Sonradan öğrendim anne babasının yıllar süren boşanma davası yıpratmıştı çocukluğunu. Kimseyle arkadaşlık kuramamış insan ilişkileri bozuk yetişmiş. Anneanne veyahut da babaanneyle yaşayıp anne babaya hasret büyümek kolay olmamış. Yine de en çok babasını seviyor. Bir tek onunla düzgün bir iletişim kurabiliyormuş çocukluğundan beri. Bu bilgileri psikologları ile paylaşmayıp bana anlatır dakikalarca kollarımda bir ağlar bir gülerdi. Şuan karşımda duran Deniz yıkılmamış ama ayakta da durmayan bir kızdı. Gerçekten hassas bir mücevherdi. Her an kırılabilecek güzel bir mücevherdi. Asla kırılmasına izin vermeyeceğim değerli mücevherimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EYVAH! ŞÖHRET OLDUM
Humor??Deniz Yılmaz; Ben fazlasıyla asosyal bir kızdım. Tabi bu asosyallik annemin beni Lee Yang Min'in yanına göndermesine kadardı. Ardından şöhret gelip kapımı çaldı. ?Kapımı çaldığı parmakları kırılasıca şöhret!☄ ☆☆☆☆☆☆ DİKKAT...